Ülkemiz hem siyasi ve ekonomik olarak, hem de terör olayları babında Prof. Dr. Haydar Baş'ın 6 ay önce geliyor, diye uyardığı "zifiri karanlık" günleri yaşıyor. Her gün yeni acılar yaşıyoruz. Ama bu acıların sebep ve oluş nedenleri, asıl failleri iyi tahlil edilemediği için daha büyük acıların habercisi gibi görünüyor.
Dün, 'unsur' ve 'üç, beş kendini bilmez gençler topluluğu' olarak tarif edilen IŞİD artık ülkemizi tehdit ediyor. Medyada, IŞİD'in ülkemiz içinde yerleşmiş binlerce hücre evinden, 40 binden fazla militanı olduğundan bahsediliyor.
Diğer taraftan Barzani militanlarının (YPG'nin) AKP hükümeti kararı ve Türk Askerinin koruması altında Suriye'ye geçmesi, ardından Kobani'den özellikle Alevi Kürtlerinin boşaltılmasından sonra hemen her gün veya her hafta büyükşehirlerimizde polisle çatışmaya giren PKK sempatizanları bu illegal eylemlerini neredeyse sıfıra indirdiler. Niye hiç düşündünüz mü?
Türkiye Cumhuriyetine karşı başlatılan ABD, İsrail ve AB destekli, PKK maskeli savaşının bir halk hareketi, bir özgürlük mücadelesi, halklar kendi kaderlerini belirleme hakkına sahiptir, maskesi altında hem Kürt kardeşlerimizi, hem de dünyayı inandırmak, ardından özerklik için referandum maskeli bölünme sürecini legalleştirmek için dernekler, sivil toplum örgütleri siyasi partiler kurdular. Böylece PKK bir terör örgütü değil milli mücadele veren bir yapılanma olarak algılatılmaya çalışıldı.
Şunu diyebilirsiniz, Erdoğan ve AKP sayesinde ülkemizdeki terör sorunu, Kürt sorunu olarak adlandırıldı. Terör örgütünün başı, devletin resmi muhatabı yapıldı, halk kahramanı haline getirildi, terör örgütü ile bizzat masaya oturuldu, anlaşmalar yapıldı?
Eee kardeşim! Haklısın ama buna sebep de sensin. Çünkü sen ya bu hükümete destek verdin, ya da hükümet karşısında 12 yıldır acziyet içerisinde olan muhalefet partilerinin taraftarı olmaya devam ettin. Sen, çözüm istemedin ki şimdi şikayet ediyorsun.
Netice de bu vatan bizimdir ama lafla bizim kalacak da değildir. Bizim kalması için bir an önce gerekli siyasi, ekonomik ve askeri adımlar atılması, sosyal reformların hayata geçirilmesi şarttır.
Bu reformları gerçekleştirecek, adımları atacak, Milletimizi Ehl-i Beyt çatısı altında toplayacak, milli birlik ve beraberliğimizi sağlayacak, Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet projeleri ile tam bağımsız hale getirecek sadece ve sadece Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Buna da mı itiraz ettin? O halde kim? Sen söyle. Başkanlık sevdası uğruna ülkeyi bu hale getirenler mi? Yoksa kendi koltuklarını korumak için dava arkadaşlarını bir anda deliğe süpürten solcu ve milliyetçi geçinen liderler mi?
Akıllı ol. Başka şansın yok Türkiye. Bize hep ölümü gösterdiler sıtmaya razı ettiler yıllardır. Şimdi ölüm veya hayat. Başka şıkkın da kalmadı. Tercih senin.
Dün, 'unsur' ve 'üç, beş kendini bilmez gençler topluluğu' olarak tarif edilen IŞİD artık ülkemizi tehdit ediyor. Medyada, IŞİD'in ülkemiz içinde yerleşmiş binlerce hücre evinden, 40 binden fazla militanı olduğundan bahsediliyor.
Diğer taraftan Barzani militanlarının (YPG'nin) AKP hükümeti kararı ve Türk Askerinin koruması altında Suriye'ye geçmesi, ardından Kobani'den özellikle Alevi Kürtlerinin boşaltılmasından sonra hemen her gün veya her hafta büyükşehirlerimizde polisle çatışmaya giren PKK sempatizanları bu illegal eylemlerini neredeyse sıfıra indirdiler. Niye hiç düşündünüz mü?
Türkiye Cumhuriyetine karşı başlatılan ABD, İsrail ve AB destekli, PKK maskeli savaşının bir halk hareketi, bir özgürlük mücadelesi, halklar kendi kaderlerini belirleme hakkına sahiptir, maskesi altında hem Kürt kardeşlerimizi, hem de dünyayı inandırmak, ardından özerklik için referandum maskeli bölünme sürecini legalleştirmek için dernekler, sivil toplum örgütleri siyasi partiler kurdular. Böylece PKK bir terör örgütü değil milli mücadele veren bir yapılanma olarak algılatılmaya çalışıldı.
Şunu diyebilirsiniz, Erdoğan ve AKP sayesinde ülkemizdeki terör sorunu, Kürt sorunu olarak adlandırıldı. Terör örgütünün başı, devletin resmi muhatabı yapıldı, halk kahramanı haline getirildi, terör örgütü ile bizzat masaya oturuldu, anlaşmalar yapıldı?
Eee kardeşim! Haklısın ama buna sebep de sensin. Çünkü sen ya bu hükümete destek verdin, ya da hükümet karşısında 12 yıldır acziyet içerisinde olan muhalefet partilerinin taraftarı olmaya devam ettin. Sen, çözüm istemedin ki şimdi şikayet ediyorsun.
Netice de bu vatan bizimdir ama lafla bizim kalacak da değildir. Bizim kalması için bir an önce gerekli siyasi, ekonomik ve askeri adımlar atılması, sosyal reformların hayata geçirilmesi şarttır.
Bu reformları gerçekleştirecek, adımları atacak, Milletimizi Ehl-i Beyt çatısı altında toplayacak, milli birlik ve beraberliğimizi sağlayacak, Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet projeleri ile tam bağımsız hale getirecek sadece ve sadece Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Buna da mı itiraz ettin? O halde kim? Sen söyle. Başkanlık sevdası uğruna ülkeyi bu hale getirenler mi? Yoksa kendi koltuklarını korumak için dava arkadaşlarını bir anda deliğe süpürten solcu ve milliyetçi geçinen liderler mi?
Akıllı ol. Başka şansın yok Türkiye. Bize hep ölümü gösterdiler sıtmaya razı ettiler yıllardır. Şimdi ölüm veya hayat. Başka şıkkın da kalmadı. Tercih senin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Tahsin Aydın / diğer yazıları
- Devlet ve Hüseyin Baş / 26.09.2022
- Tarihi dizilerden öğrenmek / 07.12.2020
- Baba acısı nasıl tarif edilebilir ki! / 20.04.2020
- Terhis edilen ordu / 28.05.2019
- 31 Mart Vakası / 27.05.2019
- ‘Bozkurtların Ölümü’ / 21.05.2019
- Devlet nasıl yıkılır? / 16.05.2019
- İstibdat / 14.05.2019
- O, tarihi çok iyi analiz ederdi / 08.05.2019
- Atatürk diyor ki / 07.05.2019
- Tarihi dizilerden öğrenmek / 07.12.2020
- Baba acısı nasıl tarif edilebilir ki! / 20.04.2020
- Terhis edilen ordu / 28.05.2019
- 31 Mart Vakası / 27.05.2019
- ‘Bozkurtların Ölümü’ / 21.05.2019
- Devlet nasıl yıkılır? / 16.05.2019
- İstibdat / 14.05.2019
- O, tarihi çok iyi analiz ederdi / 08.05.2019
- Atatürk diyor ki / 07.05.2019