Kafkaslar, Orta Asya ve Türkler
"Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum." Mustafa Kemal Atatürk
Orta Asya, Osmanlı toprağı olmasa da Türk bayrağıyla Türkiye'ye bağlıdır. Bu sebeple Türk milletinin geleceği için oluşturulan vizyonun çerçevesi belirlenirken, başta Türk-Rus ilişkileri olmak üzere bu tarihsel hakikatleri incelemek son derece faydalı olacaktır. Türkiye'nin geçmişinde olduğu gibi Balkanlar - Kafkaslar ve Ortadoğu daima yakın gündeminde bulunmaktadır. Bu bölgeleri kendi idaresinde 600 küsür yıl idaresi altında tutan Osmanlı'nın mirasçısıdır. Bunun yanında kendisiyle şöyle veya başka türlü ya kan bağıyla, ya inançlarıyla veya kültürüyle bağlı olan kalabalık bir nüfus alanı vardır. Onun için Türk-Rus ilişkilerinde bunların göz ödünde bulundurulması gerekir.
Herşeyden önce, Sovyetler'in çöküşünden sonra kurulan yeni Türk ve diğer cumhuriyetlerine önderlik ve örneklik yapabilecek bir Türkiye imajı vermek gerekmektedir. Rusya bu bölgeleri kendini toparladıktan sonra tekrar kendi kanatları veya etkisi altına almak istemektedir. Öte taraftan Türk-Rusya ilişkileri özellikle son zamanlardaki ekonomik alanda ön plana çıkmaya başlamış bulunmaktadır. Onun için yapılacak olan anlaşmaların çok hassas bir dengede kalması gerekmektedir. Çünkü sadece ekonomi değil nüfus ve etki alanlarının da korunması gerekmektedir.
Ezeli düşmanlıklar tarihte kaldı dense de bu görüşler ve kavramlar çok çabuk ve hızlı değişebilmektedir. Yakın tarihlere bakarsak bunları kolayca anlamak mümkün olmaktadır. Dostluklar kolayca düşmanlıklara, düşmanlıklar ise dostluklara dönüşebilmektedir. Rusya'nın sıcak denizlerdeki arzusu tarihi olmaktadır. Şu anda sadece turistik olarak bunu gidermektedir. Ama ilerdeki isteklerinin nasıl olacağı pek bilinmemektedir. Şu anda bu isteklerin de samimi olduklarını kabul etsek de yinede temkini elden bırakmamak gerekir.
Mesela Sovyetler 18. Asırda Baltık Denizlerine gelmişlerdir. 1721 yılında ise Rusya bir kıta devleti olmuştur. Rusya için Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Asya önemli stratejik ve nüfus bölgeleri olmuştur. Yüzyıllarca yürttükleri bu etkenlik politikalarını bir anda değiştirdiklerini söylemelerine rağmen teyyakkuzda olmak gerekir. Çünkü Ruslarla mcadedele eden en büyük devlet Osmanlı olmuştur. Türkiye ise Osmanlı'nın mirasçıdır ve hala da Rusya'nın sıcak denizlere inmek çabasının önünde bulunmaktadır. Hala da Boğazlar bizim elimizdedir. Herhangi bir zayıf anımızda vurmayacaklarını kim garanti edebilir?
Eski Osmanlı topraklarındaki durum
Osmanlı zamanında yüzlerce yıl kardeşçe yaşayan Ermeni, Çeçen, İnguş, Osetyalı, Abhaz, Gürcü, Azeri, Moldovalı ve Balkanlardaki Sırp, Makedon, Bosna Hersek, Bulgar ve Yunan kökenli kökenli tebalar şimdi 20-30 yılda ne hale geldiler hepimiz görmekteyiz.
Öte yandan Ortadoğu'nun haline bir bakın. Hepsi kan revan içindedir. Onlara demokrasi getirmek üzere yola çıkan devletler nasıl nefret, ayrılık, kin, kan ve cinayet tohumlarını ektiklerini ve onun sonuçlarını herkes görmektedir. İnsanlık adeta çıldırmış, kendi kendini bazı menfaatler uğruna yok etmeye çelışmaktadır!
Çeçenler, Çerkezler, Ermeniler, Gürcüler, Osetyalılar, tüm Kafkas, Balkan ve Anadolu halkı Osmanlı'nın eşit ve saygın tebaları olmaktan şeref duymaktaydı. Bu durum böyle yüzlerce yıl devam etti. Lakin Osmanlı çöküş devresine İngiliz ve Rus fitneleriyle bazı azınlıklar, Osmanlı'ya karşı arkadan saldırılara geçerek dışardaki düşmanlara bir nevi yardımcı olmuşlardır. Bunun geçmişte bırakalım diyenler olabilir. Evet ileri bakalım ama hiçbir zaman bunları unutmayalım ve her zaman temkinli olalım! Dikkat edelim sayıları yaklaşık olarak 200 - 250 miilyon olarak bilinen «dünyadaki Türk varlığını» unutmayalım. Onlar her zaman en azından manevi bağlılıkllarımızı, Kültür ve sosyal bakımdan yardımcı olmamızı ve gereken sıcak ve dostça el uzatmamızı beklemektedirler. Onların tek umutları Türkiye'dir.
Önümüzdeki yüzyılda lider ülke olmak istiyorsak lider gibi davranmamız ve onu hak etmemiz gerekir. Dünyadaki Türklerin bulunduğu topraklarda, çok büyük yeraltı zenginlikleri, en zengin petrol ve doğalgaz, kömür, demir, bakır ve altın rezervleri mevcuttur. Türkiye jeopolitik ve jeostratejik olarak kilit bir ülke sayılmaktadır. Türkiye'de Boşnak, Arnavut, Pomak, Çeçen, Azeri, Çerkez, Osetyalı, Tatar, Anguş ve daha birçok Müslüman kardeşlerimizle bir bütün oluşturmaktadır. Türkiye her zaman birleştirici olmuştur; şimdi de onun yolunda olacaktır ve de olmalıdır. (SON)
"Türk birliğine inanıyorum, onu görüyorum." Mustafa Kemal Atatürk
Orta Asya, Osmanlı toprağı olmasa da Türk bayrağıyla Türkiye'ye bağlıdır. Bu sebeple Türk milletinin geleceği için oluşturulan vizyonun çerçevesi belirlenirken, başta Türk-Rus ilişkileri olmak üzere bu tarihsel hakikatleri incelemek son derece faydalı olacaktır. Türkiye'nin geçmişinde olduğu gibi Balkanlar - Kafkaslar ve Ortadoğu daima yakın gündeminde bulunmaktadır. Bu bölgeleri kendi idaresinde 600 küsür yıl idaresi altında tutan Osmanlı'nın mirasçısıdır. Bunun yanında kendisiyle şöyle veya başka türlü ya kan bağıyla, ya inançlarıyla veya kültürüyle bağlı olan kalabalık bir nüfus alanı vardır. Onun için Türk-Rus ilişkilerinde bunların göz ödünde bulundurulması gerekir.
Herşeyden önce, Sovyetler'in çöküşünden sonra kurulan yeni Türk ve diğer cumhuriyetlerine önderlik ve örneklik yapabilecek bir Türkiye imajı vermek gerekmektedir. Rusya bu bölgeleri kendini toparladıktan sonra tekrar kendi kanatları veya etkisi altına almak istemektedir. Öte taraftan Türk-Rusya ilişkileri özellikle son zamanlardaki ekonomik alanda ön plana çıkmaya başlamış bulunmaktadır. Onun için yapılacak olan anlaşmaların çok hassas bir dengede kalması gerekmektedir. Çünkü sadece ekonomi değil nüfus ve etki alanlarının da korunması gerekmektedir.
Ezeli düşmanlıklar tarihte kaldı dense de bu görüşler ve kavramlar çok çabuk ve hızlı değişebilmektedir. Yakın tarihlere bakarsak bunları kolayca anlamak mümkün olmaktadır. Dostluklar kolayca düşmanlıklara, düşmanlıklar ise dostluklara dönüşebilmektedir. Rusya'nın sıcak denizlerdeki arzusu tarihi olmaktadır. Şu anda sadece turistik olarak bunu gidermektedir. Ama ilerdeki isteklerinin nasıl olacağı pek bilinmemektedir. Şu anda bu isteklerin de samimi olduklarını kabul etsek de yinede temkini elden bırakmamak gerekir.
Mesela Sovyetler 18. Asırda Baltık Denizlerine gelmişlerdir. 1721 yılında ise Rusya bir kıta devleti olmuştur. Rusya için Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Asya önemli stratejik ve nüfus bölgeleri olmuştur. Yüzyıllarca yürttükleri bu etkenlik politikalarını bir anda değiştirdiklerini söylemelerine rağmen teyyakkuzda olmak gerekir. Çünkü Ruslarla mcadedele eden en büyük devlet Osmanlı olmuştur. Türkiye ise Osmanlı'nın mirasçıdır ve hala da Rusya'nın sıcak denizlere inmek çabasının önünde bulunmaktadır. Hala da Boğazlar bizim elimizdedir. Herhangi bir zayıf anımızda vurmayacaklarını kim garanti edebilir?
Eski Osmanlı topraklarındaki durum
Osmanlı zamanında yüzlerce yıl kardeşçe yaşayan Ermeni, Çeçen, İnguş, Osetyalı, Abhaz, Gürcü, Azeri, Moldovalı ve Balkanlardaki Sırp, Makedon, Bosna Hersek, Bulgar ve Yunan kökenli kökenli tebalar şimdi 20-30 yılda ne hale geldiler hepimiz görmekteyiz.
Öte yandan Ortadoğu'nun haline bir bakın. Hepsi kan revan içindedir. Onlara demokrasi getirmek üzere yola çıkan devletler nasıl nefret, ayrılık, kin, kan ve cinayet tohumlarını ektiklerini ve onun sonuçlarını herkes görmektedir. İnsanlık adeta çıldırmış, kendi kendini bazı menfaatler uğruna yok etmeye çelışmaktadır!
Çeçenler, Çerkezler, Ermeniler, Gürcüler, Osetyalılar, tüm Kafkas, Balkan ve Anadolu halkı Osmanlı'nın eşit ve saygın tebaları olmaktan şeref duymaktaydı. Bu durum böyle yüzlerce yıl devam etti. Lakin Osmanlı çöküş devresine İngiliz ve Rus fitneleriyle bazı azınlıklar, Osmanlı'ya karşı arkadan saldırılara geçerek dışardaki düşmanlara bir nevi yardımcı olmuşlardır. Bunun geçmişte bırakalım diyenler olabilir. Evet ileri bakalım ama hiçbir zaman bunları unutmayalım ve her zaman temkinli olalım! Dikkat edelim sayıları yaklaşık olarak 200 - 250 miilyon olarak bilinen «dünyadaki Türk varlığını» unutmayalım. Onlar her zaman en azından manevi bağlılıkllarımızı, Kültür ve sosyal bakımdan yardımcı olmamızı ve gereken sıcak ve dostça el uzatmamızı beklemektedirler. Onların tek umutları Türkiye'dir.
Önümüzdeki yüzyılda lider ülke olmak istiyorsak lider gibi davranmamız ve onu hak etmemiz gerekir. Dünyadaki Türklerin bulunduğu topraklarda, çok büyük yeraltı zenginlikleri, en zengin petrol ve doğalgaz, kömür, demir, bakır ve altın rezervleri mevcuttur. Türkiye jeopolitik ve jeostratejik olarak kilit bir ülke sayılmaktadır. Türkiye'de Boşnak, Arnavut, Pomak, Çeçen, Azeri, Çerkez, Osetyalı, Tatar, Anguş ve daha birçok Müslüman kardeşlerimizle bir bütün oluşturmaktadır. Türkiye her zaman birleştirici olmuştur; şimdi de onun yolunda olacaktır ve de olmalıdır. (SON)
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006