Meltem-Medya grubumuzun “Terzi Baba”sını kaybettik… İsmet Demir amcamızı.
Değerli kardeşim ve yazarımız Ahmet Bektaş’ın beylik tabirlerindedir, terzi baba… Zaman zaman İsmet amcaya uğradığında kendine has tarzıyla “Terzi Baba, na’ber terzi baba… Baba dostum benim” derdi Ahmet.
Rahmetli Baki Bektaş hocamızın Trabzon Ayasofya Mahallesi’nden dostuydu. 1970’li yıllardan beri tanışırlarmış.
Mütevazi bir terzihanesi varmış İsmet amcanın.
O yıllardan, 70’lerden beri Prof. Dr. Haydar Baş hocamızı takip ediyor.
İstikamet üzere… Samimiyet ve teslimiyet üzere… Bildiğince ibadet ve gayret üzere…
Daha sonraları İstanbul Sultanbeyli’ye taşınmış. Oradan da kendisinin “baba ocağım” dediği Meltem-Mesaj ocağına…
İsmet amca, buraya “terzi baba türbesi” tabelası asacağız, diye takılırdık Meltem TV binasındaki terzihanesinde… “Haydar hocamın talebesi” tabelası yeter bize, Hz. Muhammed’in ümmeti ve Türk milletinden olmak şerefi yeter” derdi.
Toz kondurmazdı sevdiklerine… Onun yanında Haydar Hocamız hakkında biri ters bir şey söyleyecek öyle mi; onun işi bitmiştir!
Yüce Allah’a, Hz. Peygambere, Allah dostlarına, Haydar Baş hocamıza, Meltem TV’ye, Yenimesaj gazetesine, vatana, millete, devlete, bayrağa, sancağa en üst düzey aidiyet duygusuyla bağlıydı.
Vatan-millet meseleleriyle yakından alakalıydı.
Trabzonspor gözbebeği gibiydi
Bütün bunları, “mukaddes değer” olarak bilirdi.
Tavizsizdi… Bu mukaddes değerlere gölge düşürüldüğü hissi içine doğduğu anda kınından fırlamış keskin kılıç gibiydi.
Müslümanlara zarar verenlere, milliyetsizlere, kanı bozuklara ve hak edene öyle okkalı verirdi ki, değme söz ustalarına taş çıkartırdı…
Yüksek tansiyonu ve şekeri vardı.
Hocam, görüyorsun zaman zaman hak edene elimde olmayarak da olsa hakkını biraz okkalı vermek zorunda kalıyorum, bi vebali var mıdır, diye sorduğunda, ona şu ruhsatı vermiştim:
İsmet amca, senin yüksek tansiyonun var. Hak edenlere karşı böyle okkalı laflar etmen, caizdir. Tansiyonunu düzenleyecek bir nevi bitkisel destek kullanman gibidir. Zaten sabah namazlarında sonra bir saate yakın tövbe-istiğfar, salat ü selam, kelime-i tevhid okuyoruz. Ancak hak edenle-etmeyeni karıştırırsan orada sıkıntı doğar.
O zaman daha dikkatli olmam lazım, derdi.
Aksatmaksızın son bir seneden beri Hamit Toy amcayla sabah saat 04:15’te kuruma gelir, çayları demlerdi. Sabah namazını cemaatle kılar, birlikte mihrabiyemizi okur, tövbe, istiğfar, salat-ü selam, kelime-i tevhid ile zikrederdik.
Bazı sabahlar duayı ona yaptırırdım… Öyle güzel ve içten dua eder, Hz. Peygamber’den bugüne gelip-geçmiş Allah erenlerinin adlarını öyle tane tane sıralardı ki, bugün birçok müftü o yüce zevatın adlarını dahi bilmezdir.
Son iki haftadan beri, adeta ahirete doğru yüzünü dönmüştü, solmuştu, yorulmuştu, üstüne tatlı bir sükûnet çökmüştü… Bu arada şeker ve kolestrolü fırlamış, tansiyonu 24-13’lere çıktığı olmuştu. Sağlığı bozulmuştu, fakat sabah namazlarına düşe-kalka gelmekten geri durmuyordu.
Beni dinlerdi. Sağlığının artık elvermediği kanaati hasıl olunca, sana 15 gün Müftü raporu veriyorum İsmet amca, namazını evde kılıyorsun, günlük tevbe-istiğfarını yapıyorsun, aynı saatlerde biz de burada zikredeceğiz; hiç endişen olmasın, sabah ibadetini cemaatle yapmış gibi sevaba nail olursun, çünkü gönlün buraya asılı, dedim. İkna ettim.
Birkaç sabah dinlendi. Baktım, İsmet amca gece yarısı arıyor, namaza kaldırıyor, “hocam geleyim mi” diye soruyor. Yüreği sabah namazına gelmek istiyor, fakat bedeni elvermiyor.
Birkaç gün daha dinlen, havalar biraz daha ısınsın, Müftü raporun devam ediyor, dedim.
3 gün önce kurumun kapısında yığılır gibi oluyor. Grup nefesin tok nefeslerinden değerli evladı Gürkan Demir, hastaneye yetiştiriyor. Oradan kelime-i tevhid ve tebessümle Rabbine kanatlanıyor.
Evlad ü iyaline ve dostlarına sabırlar diliyorum.
Kurumdaki terzihanesinin kapısına “terzi baba” yazamadık; ama Prof. Dr. Haydar Baş beyin eşsiz vefası ve sahiplenmesinin tecellisi olarak, İsmet Amca’yı, çok sevdiği hak dostu Hacı Mustafa Hayri Öğüt hazretlerinin Şehitlik tepesindeki otağına emanet ettik.
Yüce Allah, çok sevdiğin Hz. Muhammed’ine, Ehl-i Beytine, Hacı Mustafa Hayri Öğüt hazretlerine ve hak dostlarına komşu; cennette hulle biçen İdris nebiye arkadaş eylesin… Ruhun şâd olsun terzi baba!
Değerli kardeşim ve yazarımız Ahmet Bektaş’ın beylik tabirlerindedir, terzi baba… Zaman zaman İsmet amcaya uğradığında kendine has tarzıyla “Terzi Baba, na’ber terzi baba… Baba dostum benim” derdi Ahmet.
Rahmetli Baki Bektaş hocamızın Trabzon Ayasofya Mahallesi’nden dostuydu. 1970’li yıllardan beri tanışırlarmış.
Mütevazi bir terzihanesi varmış İsmet amcanın.
O yıllardan, 70’lerden beri Prof. Dr. Haydar Baş hocamızı takip ediyor.
İstikamet üzere… Samimiyet ve teslimiyet üzere… Bildiğince ibadet ve gayret üzere…
Daha sonraları İstanbul Sultanbeyli’ye taşınmış. Oradan da kendisinin “baba ocağım” dediği Meltem-Mesaj ocağına…
İsmet amca, buraya “terzi baba türbesi” tabelası asacağız, diye takılırdık Meltem TV binasındaki terzihanesinde… “Haydar hocamın talebesi” tabelası yeter bize, Hz. Muhammed’in ümmeti ve Türk milletinden olmak şerefi yeter” derdi.
Toz kondurmazdı sevdiklerine… Onun yanında Haydar Hocamız hakkında biri ters bir şey söyleyecek öyle mi; onun işi bitmiştir!
Yüce Allah’a, Hz. Peygambere, Allah dostlarına, Haydar Baş hocamıza, Meltem TV’ye, Yenimesaj gazetesine, vatana, millete, devlete, bayrağa, sancağa en üst düzey aidiyet duygusuyla bağlıydı.
Vatan-millet meseleleriyle yakından alakalıydı.
Trabzonspor gözbebeği gibiydi
Bütün bunları, “mukaddes değer” olarak bilirdi.
Tavizsizdi… Bu mukaddes değerlere gölge düşürüldüğü hissi içine doğduğu anda kınından fırlamış keskin kılıç gibiydi.
Müslümanlara zarar verenlere, milliyetsizlere, kanı bozuklara ve hak edene öyle okkalı verirdi ki, değme söz ustalarına taş çıkartırdı…
Yüksek tansiyonu ve şekeri vardı.
Hocam, görüyorsun zaman zaman hak edene elimde olmayarak da olsa hakkını biraz okkalı vermek zorunda kalıyorum, bi vebali var mıdır, diye sorduğunda, ona şu ruhsatı vermiştim:
İsmet amca, senin yüksek tansiyonun var. Hak edenlere karşı böyle okkalı laflar etmen, caizdir. Tansiyonunu düzenleyecek bir nevi bitkisel destek kullanman gibidir. Zaten sabah namazlarında sonra bir saate yakın tövbe-istiğfar, salat ü selam, kelime-i tevhid okuyoruz. Ancak hak edenle-etmeyeni karıştırırsan orada sıkıntı doğar.
O zaman daha dikkatli olmam lazım, derdi.
Aksatmaksızın son bir seneden beri Hamit Toy amcayla sabah saat 04:15’te kuruma gelir, çayları demlerdi. Sabah namazını cemaatle kılar, birlikte mihrabiyemizi okur, tövbe, istiğfar, salat-ü selam, kelime-i tevhid ile zikrederdik.
Bazı sabahlar duayı ona yaptırırdım… Öyle güzel ve içten dua eder, Hz. Peygamber’den bugüne gelip-geçmiş Allah erenlerinin adlarını öyle tane tane sıralardı ki, bugün birçok müftü o yüce zevatın adlarını dahi bilmezdir.
Son iki haftadan beri, adeta ahirete doğru yüzünü dönmüştü, solmuştu, yorulmuştu, üstüne tatlı bir sükûnet çökmüştü… Bu arada şeker ve kolestrolü fırlamış, tansiyonu 24-13’lere çıktığı olmuştu. Sağlığı bozulmuştu, fakat sabah namazlarına düşe-kalka gelmekten geri durmuyordu.
Beni dinlerdi. Sağlığının artık elvermediği kanaati hasıl olunca, sana 15 gün Müftü raporu veriyorum İsmet amca, namazını evde kılıyorsun, günlük tevbe-istiğfarını yapıyorsun, aynı saatlerde biz de burada zikredeceğiz; hiç endişen olmasın, sabah ibadetini cemaatle yapmış gibi sevaba nail olursun, çünkü gönlün buraya asılı, dedim. İkna ettim.
Birkaç sabah dinlendi. Baktım, İsmet amca gece yarısı arıyor, namaza kaldırıyor, “hocam geleyim mi” diye soruyor. Yüreği sabah namazına gelmek istiyor, fakat bedeni elvermiyor.
Birkaç gün daha dinlen, havalar biraz daha ısınsın, Müftü raporun devam ediyor, dedim.
3 gün önce kurumun kapısında yığılır gibi oluyor. Grup nefesin tok nefeslerinden değerli evladı Gürkan Demir, hastaneye yetiştiriyor. Oradan kelime-i tevhid ve tebessümle Rabbine kanatlanıyor.
Evlad ü iyaline ve dostlarına sabırlar diliyorum.
Kurumdaki terzihanesinin kapısına “terzi baba” yazamadık; ama Prof. Dr. Haydar Baş beyin eşsiz vefası ve sahiplenmesinin tecellisi olarak, İsmet Amca’yı, çok sevdiği hak dostu Hacı Mustafa Hayri Öğüt hazretlerinin Şehitlik tepesindeki otağına emanet ettik.
Yüce Allah, çok sevdiğin Hz. Muhammed’ine, Ehl-i Beytine, Hacı Mustafa Hayri Öğüt hazretlerine ve hak dostlarına komşu; cennette hulle biçen İdris nebiye arkadaş eylesin… Ruhun şâd olsun terzi baba!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019