Her seçimden sonra, yeni seçilen partiye ve kurulan hükümete bir avans vermek adet oldu. Son yıllarda, sivil toplum örgütleri ve özellikle de basın, bunu hep yapıyor. "Denizi görmeden paçayı sıvadılar, hemen baştan tavır aldılar" demesinler diye, bu yolu seçiyorlar. Yarın öbür gün işler ters gitmeye başlayınca, en acımasız eleştiriyi yapacaklarından emin olabilirsiniz. Başka bir deyişle testiyi kırana kadar hükümeti pohpohlarlar, testi kırılınca da yaygarayı basarlar. Aynı taktik yine gündemde. AKP ve onun liderini yağlayıp ballıyorlar. Neden mi? Çünkü o da, selefleri gibi "AB" siz IMF'siz olmaz" diyor da, ondan. Peki, şimdi soralım: Yeni hükümet, aynı yola devam edecekse, ne değişecektir? Hiç bir şey. Eski tas, eski hamam, sadece tellâk farklı olacaktır. Bu farkın da, çok önemli bir fark olmadığını halk, zamanla anlayacaktır. Anlayacaktır ama, atı alan Üsküdar'ı çoktan aşmış olacaktır.
Onun için biz, uyarı görevimizi bugünden yapmayı uygun buluyoruz. Ve şu temel tespitimizi bir kere daha tekrarlıyoruz: IMF programını kabul eden bir hükümet, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, bu millete değil, küresel güçlere hizmet eder. Buna adınız gibi inanabilirsiniz. Bunu yalnızca biz söylemiyoruz. IMF ve Dünya Bankası'nda çalışmış ünlü ekonomistler de aynı şeyleri söylüyor. İsterseniz, bir onların söylediklerine, bir de AKP'nin iddialarına bakalım ve tersliği görelim. Mesela IMF'nin eski başekonomisti Prof. Dr. Michael Mussa şöyle diyor: "Arjantin'i IMF batırdı. Eğer Arjantin'e verilen en son büyük kredi dilimi olmasaydı, Arjantin batmayacaktı". AKP ise, seçim kampanyasında dağıttığı "Türk Ekonomisinde Başlıca Temel Sorunlar ve Acil Çözüm Önerileri" adlı kitapçıkta bu görüşün tam zıddını iddia ediyor. Diyor ki: "Türkiye'de şu anda kullanılmakta olan IMF fonları Türkiye'nin iflas noktasına gelmesini önlemektedir".
Anlayacağınız şu: IMF'nin eski başekonomisti Michael Mussa, "IMF borçları batırıyor" diyor, AKP'liler ise "IMF borçları iflastan kurtarıyor" diyor. Hangisine inanırsanız inanın, o sizin bileceğiniz bir iş. Ama gerçek böyle.
Ünlü ekonomist Prof. Dr. Hanke de şöyle diyor: "Hiçbir ülke, temel reformları ve medernizasyon programını IMF dikte ettiği için yapmamıştır. Mesela modernleşme politikalarını Atatürk'e yabancı güçler mi dikte etti? IMF ve verdiği borçlar, Türkiye'nin uzun vadeli ekonomik problemlerini çözmeyecektir. IMF programları çözüm olsaydı, Türkiye'nin problemleri yıllar önce çözülmüş olurdu. Ekonomik problemlerinizin kaynağı hükümet politikalarıdır. Ve eğer bu sorunlar çözülecekse kesinlikle Türkler tarafından çözülecektir. IMF ve diğer çok uluslu kuruluşlar tarafından değil". Prof. Dr. Hanke'nin bu sözlerinde yer alan "Türkler" kelimesinin altını çizerek, AKP'nin adı geçen kitapçıktaki ifadelerine dönelim:
Söz konusu kitapçıkta şöyle deniliyor: "Türkiye'de IMF'nin talebiyle yapılmakta olan ekonomik reformların pek çoğu yıllardır geçiktirilmiş ve ülkemiz için son derece önemli olan reformlardır". Bu tersliği, bu şaşı bakışı bir kenara bırakarak, geçelim istiyoruz. Geçelim ama, AKP'lilerin "IMF'nin ortağıyız, ortak ortağa yanlış yapmaz" sözüne de açıklık getirelim. Evet, IMF'nin ortağıyız, fakat ortaklık hissemiz binde dörttür. IMF ve Dünya Bankası'nın yüzde 51'i ise ABD hazinesine aittir. Bunun ne anlama geldiğini siz varın hesap edin.
Son uyarımız, IMF'nin oyununa gelmiş Endonazya'nın Eski Ekonomi Bakanı Rizal Ramli'den olsun. Ramli diyor ki: "IMF'nin talepleri ıvır zıvır. İşleri istikrar bozmak, Önce Rusya'yı, sonra Türkiye'yi resmen çöplüğe çevirdiler. Şimdi sırada diğerleri var". Devam ediyor Ramli: "IMF'den tavsiye almayın. IMF onayı olmazsa kreditör ülkelerin hepsi size sırtını döner sözü de yalandır. Bundan üç yıl önce Rusya, IMF'ye kafa tuttu. Borçlarını ödemeyeceğini açıkladı. O zaman IMF'ci bütün ekonomistler (Rusya bitti, Rusya battı) dediler. Fakat beklenen olmadı, Rusya, ekonomisini düzlüğe çıkardı". Bu gerçeklere rağmen, yine bazıları tercihini IMF'den yana kullanabilirler. Nitekim kullanıyorlar da. Bunlara söyleyeceğimiz bir tek sözümüz kalıyor: "Güle güle gidiniz". Millete ise "ağlaya ağlaya seyredebilirsiniz" diyemiyoruz. Çünkü bu millet bizim, bu vatan bizim, bu devlet bizim. Şartlar ne olursa olsun sahip çıkmak zorundayız.
Onun için biz, uyarı görevimizi bugünden yapmayı uygun buluyoruz. Ve şu temel tespitimizi bir kere daha tekrarlıyoruz: IMF programını kabul eden bir hükümet, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, bu millete değil, küresel güçlere hizmet eder. Buna adınız gibi inanabilirsiniz. Bunu yalnızca biz söylemiyoruz. IMF ve Dünya Bankası'nda çalışmış ünlü ekonomistler de aynı şeyleri söylüyor. İsterseniz, bir onların söylediklerine, bir de AKP'nin iddialarına bakalım ve tersliği görelim. Mesela IMF'nin eski başekonomisti Prof. Dr. Michael Mussa şöyle diyor: "Arjantin'i IMF batırdı. Eğer Arjantin'e verilen en son büyük kredi dilimi olmasaydı, Arjantin batmayacaktı". AKP ise, seçim kampanyasında dağıttığı "Türk Ekonomisinde Başlıca Temel Sorunlar ve Acil Çözüm Önerileri" adlı kitapçıkta bu görüşün tam zıddını iddia ediyor. Diyor ki: "Türkiye'de şu anda kullanılmakta olan IMF fonları Türkiye'nin iflas noktasına gelmesini önlemektedir".
Anlayacağınız şu: IMF'nin eski başekonomisti Michael Mussa, "IMF borçları batırıyor" diyor, AKP'liler ise "IMF borçları iflastan kurtarıyor" diyor. Hangisine inanırsanız inanın, o sizin bileceğiniz bir iş. Ama gerçek böyle.
Ünlü ekonomist Prof. Dr. Hanke de şöyle diyor: "Hiçbir ülke, temel reformları ve medernizasyon programını IMF dikte ettiği için yapmamıştır. Mesela modernleşme politikalarını Atatürk'e yabancı güçler mi dikte etti? IMF ve verdiği borçlar, Türkiye'nin uzun vadeli ekonomik problemlerini çözmeyecektir. IMF programları çözüm olsaydı, Türkiye'nin problemleri yıllar önce çözülmüş olurdu. Ekonomik problemlerinizin kaynağı hükümet politikalarıdır. Ve eğer bu sorunlar çözülecekse kesinlikle Türkler tarafından çözülecektir. IMF ve diğer çok uluslu kuruluşlar tarafından değil". Prof. Dr. Hanke'nin bu sözlerinde yer alan "Türkler" kelimesinin altını çizerek, AKP'nin adı geçen kitapçıktaki ifadelerine dönelim:
Söz konusu kitapçıkta şöyle deniliyor: "Türkiye'de IMF'nin talebiyle yapılmakta olan ekonomik reformların pek çoğu yıllardır geçiktirilmiş ve ülkemiz için son derece önemli olan reformlardır". Bu tersliği, bu şaşı bakışı bir kenara bırakarak, geçelim istiyoruz. Geçelim ama, AKP'lilerin "IMF'nin ortağıyız, ortak ortağa yanlış yapmaz" sözüne de açıklık getirelim. Evet, IMF'nin ortağıyız, fakat ortaklık hissemiz binde dörttür. IMF ve Dünya Bankası'nın yüzde 51'i ise ABD hazinesine aittir. Bunun ne anlama geldiğini siz varın hesap edin.
Son uyarımız, IMF'nin oyununa gelmiş Endonazya'nın Eski Ekonomi Bakanı Rizal Ramli'den olsun. Ramli diyor ki: "IMF'nin talepleri ıvır zıvır. İşleri istikrar bozmak, Önce Rusya'yı, sonra Türkiye'yi resmen çöplüğe çevirdiler. Şimdi sırada diğerleri var". Devam ediyor Ramli: "IMF'den tavsiye almayın. IMF onayı olmazsa kreditör ülkelerin hepsi size sırtını döner sözü de yalandır. Bundan üç yıl önce Rusya, IMF'ye kafa tuttu. Borçlarını ödemeyeceğini açıkladı. O zaman IMF'ci bütün ekonomistler (Rusya bitti, Rusya battı) dediler. Fakat beklenen olmadı, Rusya, ekonomisini düzlüğe çıkardı". Bu gerçeklere rağmen, yine bazıları tercihini IMF'den yana kullanabilirler. Nitekim kullanıyorlar da. Bunlara söyleyeceğimiz bir tek sözümüz kalıyor: "Güle güle gidiniz". Millete ise "ağlaya ağlaya seyredebilirsiniz" diyemiyoruz. Çünkü bu millet bizim, bu vatan bizim, bu devlet bizim. Şartlar ne olursa olsun sahip çıkmak zorundayız.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018