logo
20 NİSAN 2024

Toplumsal gerginlik üzerine

18.05.2012 00:00:00
Bilmem farkında mısınız, birbirlerini tetikleyen iki kavram olan “mutsuzluk ve gerginlik”le içi içe yaşadığımızı. Alıştık mı? Bilmiyorum ama yaşamımızın bir parçası olduğunu söyleyebilirim. Hele derbi sonrası Kadıköy’de yaşanan olayları gördükten sonra, bu iki kavram yaşamımızı bile tehdit eder hale geldiğini söyleyebilirim. Mutsuzluk ve gerginlik, bireyin ister toplum içersinde örgütsel, isterse kişisel davranışlarına yansıması ile birbirlerini tetiklemektedir. Kuşkusuz, birbirine geçişli bu iki kavramın en tehlikeli boyutu da “toplumsal gerginlik”tir. Toplumsal gerginlik, aslında doğrudan ve dolaylı olarak halkın büyük kısmını etkileyen olay ya da olaylar zincirinin bir sonucu olduğunu da yadsımamak gerekir. Diğer bir deyişle, toplumun tamamında bir tepkime oluşması için önce toplumun tamamını etkisi altına alan bir olay yaşanmalıdır. Örneğin, Türkiye’nin hemen her gün farklı bir yerinde deprem olduğunu varsayalım. Maddi anlamda hiçbir hasar ve zayiat olmasa bile insanların deprem nedeniyle yaşamış olduğu tedirginlik, travmatik olgu toplumun doğrudan gergin bir yapıya bürünmesine neden olacaktır. En son Van’da yaşanan depremde insanların umursamaz bir tavıra girmeden tek bir yürek olması, toplum katmanlarının yarayı sarmak için bir şeyler yapmak üzere birleşmesi toplumsal gerginlikteki dayanışmanın güzel bir göstergesi olmuştur. Toplum yatay iletişim ile kendi yaralarını kolayca sarabilmektedir. Ya dayatılırsa…
Evet, dayatılır, ya da dayatılmağa çalışılırsa durum bumerang gibi bir tepkime yaratmaktadır. Türkiye’de belki her gün Türkiye’nin farklı yerinde deprem yaşanmıyor ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bireylerinin üzerinde “toplumsal gerginlik” adına “Demokles’in Kılıcı” günlük yaşamının hemen her evresinde hissedilmektedir. Daha doğru bir deyişle, bir yandan köyde, sokakta normal vatandaş hayat gailesi ile uğraşırken, diğer yandan diken üzerinde oturmağa maruz bırakılmaktadır. Öyle ki, doğa olaylarının dışında toplumun bütününü etkileyen toplumsal tedirginlik neredeyse Türk insanının ruhsal besin maddesi haline gelmiştir. Türk toplumu artık üst üste gelen rezonatik bir olgu gibi yaşamış olduğu haksızlıklara isyan etmeğe başlamıştır. Üzülerek ifade etmek gerekir ki, Türk toplumun geldiği noktada bir çıkış noktası da bulamadığı için devlet güçlerine karşı bile saldırganlaşmaya başlamıştır. Unutmayalım, yaşadığımız ortam bir tırmanma safhasıdır ve yaşanılan bu gerilim, kopmadan önce yaşanan yoğun huzursuzluk halini yansıtmaktadır. Maalesef, Türk toplumu sonu belli olmayan bir meçhuliyete doğru sürüklendiği gibi, gerginleştirilmeğe de devam etmektedir. Gerginlik her iki ucundan çekilen bir lastiğe benzer. İki ucundan çekilen lastik, bırakıldığında tekrar eski halini alması kolay, hemencecik yapılacak bir iş değildir. Gerginliğe neden olan siyasal güçler bu toplumu nasıl gerdilerse, aynı şekilde lastiğin her iki tarafından lastiğin gerginliğini aynı ve eşit güç kullanarak gevşetmeleri gerekir. Bunun için gerilimi azaltmağa en önce kendilerinden başlamaları gerekmektedir.
     Fenerbahçe-Galatasaray maçından sonra Kadıköy’de yaşananlar ve yıllardır haksızlığa karşı gerilen öfkeli halkın neler yapabileceğini gözler önüne sermiştir. Olaylardan sonra bir açıklama yapan Başbakan, sadece kadın ve çocukların izlediği maçlardaki küfürlere dikkat çekmiştir. Doğrudur. Türkiye’de yaşanan yalın gerçek, küfürden medet umar hale gelmiş Türk toplumunun felaket bir şekilde öfkeli olduğu realitesini gözler önüne sermektedir. Unutmamak gerekir ki, öfke, küfrün bir tezahürüdür. Küfür, etimolojik olarak ‘örtü’ ya da ‘örtmek’ demektir. Küfür, haksızlıkları örttüğünden dolayı bu yola başvurulmaktadır. Türk Toplumu bir şekilde gerile gerile “Demirci Kava” mitolojisinde anlatıldığı gibi Zalim Hükümdar Dehak’a karşı duyulan öfke gibi adım adım patlama noktasına doğru çekilmektedir. Toplumun büyük kısmında Dehak’ın askerleri tarafından başları kesilmek üzere götürülen gençlerin arkasında duramama hali, toplumsal olayları Kava’nın başkaldırısına doğru hızla götürmektedir. Birbirinden her vesile ile uzaklaştırılan, başkalaştırılan ve ayrımsal jeo-kültürel modellemeye doğru götürülen halk, süratle “Gürz-ü Kember, Ker”lerle birbirlerine karşı bileylenmektedir. Bitişken, bütünleşik ulus-devlet üst kimliği parçalanırken, alt kimliklerine sarılan halk birbirlerine doğru gittikçe ayrımsallaşarak, keskinleşmektedir. Demirci Kava’nın yaptığı “Gürz-ü Kember, Ker” gibi savaş araçlarıyla gittikçe Yugoslavyalılaştırılan Türk toplumu birbirine girerse en fazla etkilenen Türkiye Cumhuriyeti olacağı kuşku götürmez bir gerçektir. “Aydın-Ozan-Ocak” kültüründen uzaklaştırılarak Amigoların insafına terkedilen halkın bugün karşı karşıya bulunduğu en tehlikeli durum “millet olma vasfının yitirilmesi”nden kaynaklanmaktadır. Peki, ne yapılmalıdır? En başta, toplumsal gerginliğin normalleştirilmesinde başta siyasi liderler ve politikacılar olmak üzere kanaat liderlerine büyük görevler düşmektedir. Gerginliğin azaltılmasında her şeyden fazla bugün, topluma mutluluk ve sevgi haleleri aşılayan “koloniyel dervişler”e gereksinimimiz bulunmaktadır. Eskiden gazete başyazarları, yazarlar, toplumun kanaat önderleri milletin “koloniyel dervişleri”ydi, sevgili okurlar.
 
YeniMesaj / diğer yazıları
Son saniye penaltısıyla yıkıldı
İstanbulspor küme düştü
CHP'li 408 başkana böyle seslendi
'Ayağa kalkın ve bu ülkeyi kurtarın'
İsrail'le ticareti savunmaya devam etti
'Sözlerimin arkasındayım'
'Yarım saat sonra gelir alırsın' dedi!
Torbacılık suç olmaktan çıktı mı?
Dev dalgalar yürekleri ağızlara getirdi
Antalya'da şiddetli fırtına!
1 Haşdi Şabi mensubu öldü, 8 asker yaralandı
Hava saldırısı mı, patlama mı?
'Takmaya devam edeceğim'
Rolex müdafaası!
Yerlikaya, Mardin ve Diyarbakır için düğmeye bastı
İki ile kayyum mu atanacak?
Özel'e İmamoğlu ve Yavaş da eşlik etti
CHP'den Anıtkabir ziyareti
Vali Gül'den boşaltılan evler hakkında açıklama
Heyelan nedeniyle 30 ev boşaltıldı
'Biz de bu programı tavsiye ederdik'
IMF'den Şimşek programına destek
Armutlu hayalet şehre döndü
'Berzeg Sendromu' mahalleyi boşalttı
15 üyeden 9'unu Erdoğan atamış oldu
Erdoğan'dan AYM'ye yeni atama
Para vermeyen annesini benzin dökerek yaktı
Tutuklanırken dikkat çeken sözler
'Vay sana düşman olup yalanlayanın haline’
'İsim nedir?' dedim. Buyurdular: Alamet
Son saniye penaltısıyla yıkıldı
İstanbulspor küme düştü
CHP'li 408 başkana böyle seslendi
'Ayağa kalkın ve bu ülkeyi kurtarın'
İsrail'le ticareti savunmaya devam etti
'Sözlerimin arkasındayım'
'Yarım saat sonra gelir alırsın' dedi!
Torbacılık suç olmaktan çıktı mı?
Dev dalgalar yürekleri ağızlara getirdi
Antalya'da şiddetli fırtına!
1 Haşdi Şabi mensubu öldü, 8 asker yaralandı
Hava saldırısı mı, patlama mı?
'Takmaya devam edeceğim'
Rolex müdafaası!
Yerlikaya, Mardin ve Diyarbakır için düğmeye bastı
İki ile kayyum mu atanacak?
Özel'e İmamoğlu ve Yavaş da eşlik etti
CHP'den Anıtkabir ziyareti
Vali Gül'den boşaltılan evler hakkında açıklama
Heyelan nedeniyle 30 ev boşaltıldı
'Biz de bu programı tavsiye ederdik'
IMF'den Şimşek programına destek
Armutlu hayalet şehre döndü
'Berzeg Sendromu' mahalleyi boşalttı
15 üyeden 9'unu Erdoğan atamış oldu
Erdoğan'dan AYM'ye yeni atama
Para vermeyen annesini benzin dökerek yaktı
Tutuklanırken dikkat çeken sözler
'Vay sana düşman olup yalanlayanın haline’
'İsim nedir?' dedim. Buyurdular: Alamet
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.