Medeniyetleri kuran ve inşa edenler peygamberlerdir, der Prof. Dr. Haydar Baş hocamız? Ve peygamberlere niyabetleri nispetinde veliler. Bu bakımdan bağrında birçok peygamberi barındıran Güneydoğu bölgemiz medeniyet beşiğidir.
İlk insan olan Hz. Adem'in (a.s) aynı zamanda ilk peygamber olması, dünyanın topyekun sular altında kaldığı ilahî tufan sonrasında Hz. Nuh'un insanlığı yeniden inşa etmesi, sair peygamberlerin ve son Peygamber Hz. Muhammed'in (s.a.a) medeniyeti inşa faaliyetleri gibi tarihin bizlere sunduğu somut veriler, Prof. Dr. Baş'ı haklı çıkarmaktadır.
Medeniyet kuramcısı İbn Haldun'un, bedevî ve hadari diye kategorize ettiği Umran fikriyatının temelindeki insana dair yaklaşımları, Aristo başta olmak üzere batılı filozofların akılları ve determinizmle ma'luldur. Bu yüzden medeniyet bağlamında İbn Haldun'un hikmetten kopuk aklı, çamura saplanmış eşek misali tarih felsefesine saplanmış, baştan çuvallamıştır.
Altı asır süregelen karanlık dönem ve cahiliye devri sonrasında Hz. Peygamber, kıyamete dek devam edecek medeniyeti inşa etmiştir. Bu bağlamda Âl-i İmran Suresi 61. ayetin emriyle, Necran Hıristiyanlarının şahsında tüm Ehl-i Kitab ve müşrikleri "Mübahele"ye (Lanetleşme) davet etmesi ve meydan okuması, Müslümanların mensup olduğu medeniyetin şeksiz vaziyeti ve net duruşudur.
Hz. Peygamber'in, Ehl-i Kitap ve müşriklere meydan okuduğu bu medeniyet duruşundaki safında ilahî vahiyle tayin ve nasb edilmiş şu yüce zevat vardır: Hz. Peygamber, Fatımetü'z-Zehra, İmam Aliyyü'l-Murteza, İmam Hasanü'l-Mücteba, İmam Hüseyin Şehid-i Kerbela; yani Ehl-i Beyt (Bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s.343-346).
Mübahele tablosundan şu farklı medeniyetleri görmek mümkündür:
- Ehl-i Beyt tevhid ve hikmet medeniyeti,
- Ehl-i Kitap ve şirk medeniyeti,
- İkisi arasında gidip-gelen melez batıl kültürler.
O gün bugündür, söz konusu farklı duruş ve medeniyet türü var olagelmiştir.
Ehl-i Beyt'in nefesiyle Müslüman olduktan itibaren Türk milletinin mensup olduğu medeniyet ailesi, Ehl-i Beyt tevhid ve hikmet medeniyetidir.
Türk milleti, Ehl-i Beyt medeniyetine mensuptur. Buradan savrulursa, ne dini kalır, ne insanlığı, ne vatanı, ne geleceği?
Ehl-i Beyt soylu Hacı Bektaş-ı Veli ve Horasan erenleri, bu coğrafyada yaşayan halkları asırlar boyunca Tevhid ve hikmetle mayaladılar, yoğurdular; hepimizi Türk milleti yaptılar.
Ehl-i Beyt soylu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Lozan anlaşmasında kayda geçirttiği ve inşa ettiği Türk milleti kimliği de, Ehl-i Beyt tevhid ve hikmet medeniyeti kimliği ve şuurudur.
Bu medeniyet kimliği ve mensubiyeti, çok büyük tehlikelerden bizi korumaktadır.
Ehl-i Beyt tevhid ve hikmet medeniyetine mensup olma şuuru, tüm etnik ve mezhep temelli çatışma ve bölünmelerden korumaktadır, bir.
Ehl-i Beyt tevhid ve hikmet medeniyetine mensup olma şuuru, Ehl-i kitap ve şirk safına savrulmamıza manidir, iki.
Dolayısıyla bugün, fert ve toplumda oluşturulması ve yeşertilmesi gereken şuur, Ehl-i Beyt tevhid ve hikmet medeniyetine mensup olma şuurudur.
Fert ve toplum Ehl-i Beyt tevhid ve hikmet medeniyetine mensup olma şuurunu ne kadar kaybederse; o nispette Haçlı ve Vatikan safına, işgalci Amerika'nın BOP'una ve küresel kapitalizmine savrulur.
Bugün tedbir almamız gereken en acil mesele bu savrulmalar olsa gerektir.
Prof. Dr. Baş'ın bu bağlamdaki sohbetleri, külliyatı, ilmi, irfanı, hikmet, hikmet, hizmet ve gayretleri Türk milleti ve insanlığın bahtıdır.
İlk insan olan Hz. Adem'in (a.s) aynı zamanda ilk peygamber olması, dünyanın topyekun sular altında kaldığı ilahî tufan sonrasında Hz. Nuh'un insanlığı yeniden inşa etmesi, sair peygamberlerin ve son Peygamber Hz. Muhammed'in (s.a.a) medeniyeti inşa faaliyetleri gibi tarihin bizlere sunduğu somut veriler, Prof. Dr. Baş'ı haklı çıkarmaktadır.
Medeniyet kuramcısı İbn Haldun'un, bedevî ve hadari diye kategorize ettiği Umran fikriyatının temelindeki insana dair yaklaşımları, Aristo başta olmak üzere batılı filozofların akılları ve determinizmle ma'luldur. Bu yüzden medeniyet bağlamında İbn Haldun'un hikmetten kopuk aklı, çamura saplanmış eşek misali tarih felsefesine saplanmış, baştan çuvallamıştır.
Altı asır süregelen karanlık dönem ve cahiliye devri sonrasında Hz. Peygamber, kıyamete dek devam edecek medeniyeti inşa etmiştir. Bu bağlamda Âl-i İmran Suresi 61. ayetin emriyle, Necran Hıristiyanlarının şahsında tüm Ehl-i Kitab ve müşrikleri "Mübahele"ye (Lanetleşme) davet etmesi ve meydan okuması, Müslümanların mensup olduğu medeniyetin şeksiz vaziyeti ve net duruşudur.
Hz. Peygamber'in, Ehl-i Kitap ve müşriklere meydan okuduğu bu medeniyet duruşundaki safında ilahî vahiyle tayin ve nasb edilmiş şu yüce zevat vardır: Hz. Peygamber, Fatımetü'z-Zehra, İmam Aliyyü'l-Murteza, İmam Hasanü'l-Mücteba, İmam Hüseyin Şehid-i Kerbela; yani Ehl-i Beyt (Bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s.343-346).
Mübahele tablosundan şu farklı medeniyetleri görmek mümkündür:
- Ehl-i Beyt tevhid ve hikmet medeniyeti,
- Ehl-i Kitap ve şirk medeniyeti,
- İkisi arasında gidip-gelen melez batıl kültürler.
O gün bugündür, söz konusu farklı duruş ve medeniyet türü var olagelmiştir.
Ehl-i Beyt'in nefesiyle Müslüman olduktan itibaren Türk milletinin mensup olduğu medeniyet ailesi, Ehl-i Beyt tevhid ve hikmet medeniyetidir.
Türk milleti, Ehl-i Beyt medeniyetine mensuptur. Buradan savrulursa, ne dini kalır, ne insanlığı, ne vatanı, ne geleceği?
Ehl-i Beyt soylu Hacı Bektaş-ı Veli ve Horasan erenleri, bu coğrafyada yaşayan halkları asırlar boyunca Tevhid ve hikmetle mayaladılar, yoğurdular; hepimizi Türk milleti yaptılar.
Ehl-i Beyt soylu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Lozan anlaşmasında kayda geçirttiği ve inşa ettiği Türk milleti kimliği de, Ehl-i Beyt tevhid ve hikmet medeniyeti kimliği ve şuurudur.
Bu medeniyet kimliği ve mensubiyeti, çok büyük tehlikelerden bizi korumaktadır.
Ehl-i Beyt tevhid ve hikmet medeniyetine mensup olma şuuru, tüm etnik ve mezhep temelli çatışma ve bölünmelerden korumaktadır, bir.
Ehl-i Beyt tevhid ve hikmet medeniyetine mensup olma şuuru, Ehl-i kitap ve şirk safına savrulmamıza manidir, iki.
Dolayısıyla bugün, fert ve toplumda oluşturulması ve yeşertilmesi gereken şuur, Ehl-i Beyt tevhid ve hikmet medeniyetine mensup olma şuurudur.
Fert ve toplum Ehl-i Beyt tevhid ve hikmet medeniyetine mensup olma şuurunu ne kadar kaybederse; o nispette Haçlı ve Vatikan safına, işgalci Amerika'nın BOP'una ve küresel kapitalizmine savrulur.
Bugün tedbir almamız gereken en acil mesele bu savrulmalar olsa gerektir.
Prof. Dr. Baş'ın bu bağlamdaki sohbetleri, külliyatı, ilmi, irfanı, hikmet, hikmet, hizmet ve gayretleri Türk milleti ve insanlığın bahtıdır.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019