Türkiye et ithalatına 10 yılda servet harcadı
Türkiye, son on yılda et ithalatına yaklaşık 8 milyar dolar harcayarak cari açığı derinleştirdi. Bu bağımlılık, yerli üretimi zayıflatarak ekonomik kırılganlığı artırıyor
13.10.2025 14:00:00 / Güncelleme: 13.10.2025 14:19:56
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Türkiye, son on yılda (2015-2024) hızlı kentleşme, nüfus artışı ve tüketim alışkanlıklarındaki değişimlerle birlikte et talebinde belirgin bir artış yaşadı. Bu talep, yerli üretimin yetersiz kalması nedeniyle büyük ölçüde ithalata dayandı. Özellikle kırmızı et (sığır ve koyun eti) ithalatı, hem ekonomik hem de stratejik bir zorunluluk haline geldi. Ancak bu süreç, ülkenin cari hesap dengesini olumsuz etkileyerek dış finansman ihtiyacını artırdı.
Bu analiz, Türkiye'nin et ithalatına harcadığı kaynakları ve bunun cari açığa olan etkilerini, son on yılın verileri ışığında ele alacak. İthalatın toplam maliyeti milyarlarca doları bulurken, cari açığın genişlemesinde önemli bir rol oynadığı görülüyor; zira et ithalatı, genel gıda ithalatının yaklaşık %5-7'sini oluşturuyor ve döviz rezervlerini baskılıyor.
Et ithalatının yükselen maliyeti
Türkiye'nin et ithalatı, 2015'ten itibaren istikrarlı bir artış gösterdi. Bu dönem, ekonomik büyüme ve orta sınıfın genişlemesiyle tüketim harcamalarının artmasıyla çakıştı. Yerli hayvancılık sektörü, yem maliyetlerindeki yükseliş, arazi kıtlığı ve iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle üretimi karşılayamadı.
Sonuç olarak, hükümet düşük gümrük vergileri ve kota uygulamalarıyla ithalatı teşvik etti; örneğin 2017'de kırmızı et için gümrük vergisi %26'ya indirildi, bu da ithalatı hızlandırdı.
İlk yıllarda, 2015-2017 arası ithalat değeri yıllık ortalama 500 milyon dolar civarındaydı. Bu, ağırlıklı olarak sığır eti ve canlı hayvan ithalatından kaynaklanıyordu; Brezilya, Avustralya ve Uruguay gibi ülkeler ana tedarikçiler oldu.
2018'de ekonomik kriz ve Türk lirasının değer kaybı ithalatı geçici olarak frenlese de, talep baskısı devam etti. 2019'a gelindiğinde, toplam et ithalatı değeri 800 milyon dolara yaklaştı; pandemi öncesi stoklama ihtiyacı bu artışı tetikledi.
2020-2021 pandemisi dönemi, ithalatı daha da hızlandırdı. Restoran ve otel sektörlerinin kapanması talebi düşürse de, ev tüketimi patladı ve hükümet gıda güvenliğini sağlamak için acil ithalatlar yaptı. Bu yıllarda yıllık harcama 1 milyar doları aştı; örneğin 2021'de sığır eti ithalatı için ödenen tutar yaklaşık 650 milyon dolardı.
2022'de Ukrayna savaşı ve küresel gıda kriziyle birlikte fiyatlar yükseldi; et kg başına ithalat maliyeti 4-5 dolara çıktı, toplam değeri 1.2 milyar dolara ulaştırdı. 2023'te enflasyonun zirve yaptığı dönemde ithalat 1.1 milyar dolar seviyesinde kaldı, ancak döviz kıtlığı nedeniyle kısıtlamalar getirildi.
2024'e gelindiğinde, faiz artırımları ve altın ticareti kısıtlamalarının etkisiyle ithalat hafif geriledi; yıllık toplam 900 milyon dolara indi. Son on yılda kümülatif et ithalatı maliyeti ise kabaca 8-9 milyar doları buldu. (Bu, sadece kırmızı et için; tavuk ve diğer et türleri dahil edildiğinde 10 milyarı aşabilir.) Bu harcamanın büyük kısmı dövizle yapıldı, Türk lirasının erozyonuyla birlikte reel maliyeti daha da ağırlaştı. İthalatın %70'i canlı hayvan ve karkas et şeklinde gerçekleşti, ki bu da nakliye ve depolama gibi ek maliyetler getirdi.
Cari açığın genişlemesinde et ithalatının rolü
Cari hesap açığı, Türkiye'nin en kronik ekonomik sorunlarından biri; son on yılda ortalama %3-4 GSYİH oranında seyretti. Et ithalatı, mal hesabının bir parçası olarak bu açığı doğrudan genişletti. Gıda ithalatı genelinde et, tahıl ve yağlardan sonra dördüncü sırada yer alıyor; 2023'te toplam gıda ithalatı 17.7 milyar dolar iken, et payı yaklaşık 1 milyar dolardı. Bu, cari açığın %2-3'üne denk geliyor yani ithalat olmasa açık belirgin daralabilirdi.
2015-2019 arası, cari açık yıllık 30-40 milyar dolar seviyesindeyken, et ithalatı bu açığın %1.5-2'sini oluşturdu. Döviz çıkışının artması, rezervleri eritti ve dış borçlanmayı zorunlu kıldı. 2020'de pandemiyle açık 30 milyar dolara gerilese de, et ithalatındaki sıçrama (yıllık 800 milyon dolar) toparlanmayı geciktirdi. 2022'de açık 50 milyar dolara fırladı; et fiyatlarındaki küresel yükseliş (kg başına %20 artış) burada kritik rol oynadı, zira Türkiye'nin ithalata bağımlılığı enerji ve ara mal ithalatıyla birleşince toplam açığı şişirdi.
2023'te cari açık 39.9 milyar dolara ulaştı; et ithalatı 1 milyar dolarla bu rakamın %2.5'ini kapsadı. Ancak 2024'te sıkı para politikası ve ithalat kısıtlamalarıyla açık dramatik küçüldü. 10 milyar dolara indi (GSYİH'nin %0.8'i). Et ithalatının azalması (900 milyon dolara gerileme) bu iyileşmede pay sahibi; gıda güvenliği için yapılan stratejik ithalatlar sınırlı kaldı. Yine de, kümülatif etki büyük: Son on yılda et ithalatı nedeniyle kaybedilen döviz, cari açığın toplam %15-20'sine denk geliyor, ki bu da 100 milyar dolarlık bir birikime işaret ediyor.
Et ithalatının cari açığa etkisi sadece doğrudan harcama ile sınırlı değil. İthalat, yerli üretimi baltalıyor; çiftçiler yem ve hayvan maliyetlerindeki artış nedeniyle küçülüyor, bu da uzun vadede açığı kalıcılaştırıyor. Ayrıca, döviz kuru oynaklığı ithalat maliyetini şişiriyor. Liranın %50 değer kaybı, aynı miktarda eti iki kat pahalı hale getiriyor. Pandemi ve savaş gibi şoklar, bu etkiyi amplifiye etti; örneğin 2022'de enerji fiyatlarıyla birleşen et ithalatı, açığın %5'ini tek başına oluşturdu.
Stratejik ve ekonomik sonuçlar
Et ithalatı, Türkiye için sadece mali bir yük değil, stratejik bir risk. Brezilya gibi tedarikçilere bağımlılık, küresel salgınlar veya ticaret savaşlarında tedarik zincirini kırılganlaştırıyor. Cari açığın genişlemesi ise enflasyonu körüklüyor; gıda sepetinin %20'si et kaynaklı, fiyat artışları düşük gelirli haneleri vuruyor. Son on yılda bu bağımlılık, dış finansman baskısını artırdı (rezervler 2023'te 12 milyar dolar eridi) kısmen et gibi "lüks" ithalatlar yüzünden.
İyileşme sinyalleri var: 2024'teki daralma, faiz politikalarının ithalatı frenlediğini gösteriyor. Hükümet, 2025 için yerli üretimi teşvik eden adımlar atıyor (yem sübvansiyonları ve mera rehabilitasyonu gibi). Uzun vadede, ithalatı %20 azaltmak cari açığı %0.5 puan daraltabilir. Ancak, nüfus artışı talebi sürdürecek; sürdürülebilir hayvancılık yatırımları şart.
Sonuç olarak, son on yılda et ithalatına ödenen 8-9 milyar dolar, Türkiye'nin cari açığını kronikleştirdi ve ekonomik kırılganlığı artırdı. Bu, sadece bir gıda sorunu değil; dışa bağımlılığın simgesi. Politika yapıcılar, ithalatı acil çözüm olarak görürken, yerli üretimi güçlendirmeli aksi takdirde, cari açık döngüsü devam edecek.
Bu analiz, Türkiye'nin et ithalatına harcadığı kaynakları ve bunun cari açığa olan etkilerini, son on yılın verileri ışığında ele alacak. İthalatın toplam maliyeti milyarlarca doları bulurken, cari açığın genişlemesinde önemli bir rol oynadığı görülüyor; zira et ithalatı, genel gıda ithalatının yaklaşık %5-7'sini oluşturuyor ve döviz rezervlerini baskılıyor.
Et ithalatının yükselen maliyeti
Türkiye'nin et ithalatı, 2015'ten itibaren istikrarlı bir artış gösterdi. Bu dönem, ekonomik büyüme ve orta sınıfın genişlemesiyle tüketim harcamalarının artmasıyla çakıştı. Yerli hayvancılık sektörü, yem maliyetlerindeki yükseliş, arazi kıtlığı ve iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle üretimi karşılayamadı.
Sonuç olarak, hükümet düşük gümrük vergileri ve kota uygulamalarıyla ithalatı teşvik etti; örneğin 2017'de kırmızı et için gümrük vergisi %26'ya indirildi, bu da ithalatı hızlandırdı.
İlk yıllarda, 2015-2017 arası ithalat değeri yıllık ortalama 500 milyon dolar civarındaydı. Bu, ağırlıklı olarak sığır eti ve canlı hayvan ithalatından kaynaklanıyordu; Brezilya, Avustralya ve Uruguay gibi ülkeler ana tedarikçiler oldu.
2018'de ekonomik kriz ve Türk lirasının değer kaybı ithalatı geçici olarak frenlese de, talep baskısı devam etti. 2019'a gelindiğinde, toplam et ithalatı değeri 800 milyon dolara yaklaştı; pandemi öncesi stoklama ihtiyacı bu artışı tetikledi.
2020-2021 pandemisi dönemi, ithalatı daha da hızlandırdı. Restoran ve otel sektörlerinin kapanması talebi düşürse de, ev tüketimi patladı ve hükümet gıda güvenliğini sağlamak için acil ithalatlar yaptı. Bu yıllarda yıllık harcama 1 milyar doları aştı; örneğin 2021'de sığır eti ithalatı için ödenen tutar yaklaşık 650 milyon dolardı.
2022'de Ukrayna savaşı ve küresel gıda kriziyle birlikte fiyatlar yükseldi; et kg başına ithalat maliyeti 4-5 dolara çıktı, toplam değeri 1.2 milyar dolara ulaştırdı. 2023'te enflasyonun zirve yaptığı dönemde ithalat 1.1 milyar dolar seviyesinde kaldı, ancak döviz kıtlığı nedeniyle kısıtlamalar getirildi.
2024'e gelindiğinde, faiz artırımları ve altın ticareti kısıtlamalarının etkisiyle ithalat hafif geriledi; yıllık toplam 900 milyon dolara indi. Son on yılda kümülatif et ithalatı maliyeti ise kabaca 8-9 milyar doları buldu. (Bu, sadece kırmızı et için; tavuk ve diğer et türleri dahil edildiğinde 10 milyarı aşabilir.) Bu harcamanın büyük kısmı dövizle yapıldı, Türk lirasının erozyonuyla birlikte reel maliyeti daha da ağırlaştı. İthalatın %70'i canlı hayvan ve karkas et şeklinde gerçekleşti, ki bu da nakliye ve depolama gibi ek maliyetler getirdi.
Cari açığın genişlemesinde et ithalatının rolü
Cari hesap açığı, Türkiye'nin en kronik ekonomik sorunlarından biri; son on yılda ortalama %3-4 GSYİH oranında seyretti. Et ithalatı, mal hesabının bir parçası olarak bu açığı doğrudan genişletti. Gıda ithalatı genelinde et, tahıl ve yağlardan sonra dördüncü sırada yer alıyor; 2023'te toplam gıda ithalatı 17.7 milyar dolar iken, et payı yaklaşık 1 milyar dolardı. Bu, cari açığın %2-3'üne denk geliyor yani ithalat olmasa açık belirgin daralabilirdi.
2015-2019 arası, cari açık yıllık 30-40 milyar dolar seviyesindeyken, et ithalatı bu açığın %1.5-2'sini oluşturdu. Döviz çıkışının artması, rezervleri eritti ve dış borçlanmayı zorunlu kıldı. 2020'de pandemiyle açık 30 milyar dolara gerilese de, et ithalatındaki sıçrama (yıllık 800 milyon dolar) toparlanmayı geciktirdi. 2022'de açık 50 milyar dolara fırladı; et fiyatlarındaki küresel yükseliş (kg başına %20 artış) burada kritik rol oynadı, zira Türkiye'nin ithalata bağımlılığı enerji ve ara mal ithalatıyla birleşince toplam açığı şişirdi.
2023'te cari açık 39.9 milyar dolara ulaştı; et ithalatı 1 milyar dolarla bu rakamın %2.5'ini kapsadı. Ancak 2024'te sıkı para politikası ve ithalat kısıtlamalarıyla açık dramatik küçüldü. 10 milyar dolara indi (GSYİH'nin %0.8'i). Et ithalatının azalması (900 milyon dolara gerileme) bu iyileşmede pay sahibi; gıda güvenliği için yapılan stratejik ithalatlar sınırlı kaldı. Yine de, kümülatif etki büyük: Son on yılda et ithalatı nedeniyle kaybedilen döviz, cari açığın toplam %15-20'sine denk geliyor, ki bu da 100 milyar dolarlık bir birikime işaret ediyor.
Et ithalatının cari açığa etkisi sadece doğrudan harcama ile sınırlı değil. İthalat, yerli üretimi baltalıyor; çiftçiler yem ve hayvan maliyetlerindeki artış nedeniyle küçülüyor, bu da uzun vadede açığı kalıcılaştırıyor. Ayrıca, döviz kuru oynaklığı ithalat maliyetini şişiriyor. Liranın %50 değer kaybı, aynı miktarda eti iki kat pahalı hale getiriyor. Pandemi ve savaş gibi şoklar, bu etkiyi amplifiye etti; örneğin 2022'de enerji fiyatlarıyla birleşen et ithalatı, açığın %5'ini tek başına oluşturdu.
Stratejik ve ekonomik sonuçlar
Et ithalatı, Türkiye için sadece mali bir yük değil, stratejik bir risk. Brezilya gibi tedarikçilere bağımlılık, küresel salgınlar veya ticaret savaşlarında tedarik zincirini kırılganlaştırıyor. Cari açığın genişlemesi ise enflasyonu körüklüyor; gıda sepetinin %20'si et kaynaklı, fiyat artışları düşük gelirli haneleri vuruyor. Son on yılda bu bağımlılık, dış finansman baskısını artırdı (rezervler 2023'te 12 milyar dolar eridi) kısmen et gibi "lüks" ithalatlar yüzünden.
İyileşme sinyalleri var: 2024'teki daralma, faiz politikalarının ithalatı frenlediğini gösteriyor. Hükümet, 2025 için yerli üretimi teşvik eden adımlar atıyor (yem sübvansiyonları ve mera rehabilitasyonu gibi). Uzun vadede, ithalatı %20 azaltmak cari açığı %0.5 puan daraltabilir. Ancak, nüfus artışı talebi sürdürecek; sürdürülebilir hayvancılık yatırımları şart.
Sonuç olarak, son on yılda et ithalatına ödenen 8-9 milyar dolar, Türkiye'nin cari açığını kronikleştirdi ve ekonomik kırılganlığı artırdı. Bu, sadece bir gıda sorunu değil; dışa bağımlılığın simgesi. Politika yapıcılar, ithalatı acil çözüm olarak görürken, yerli üretimi güçlendirmeli aksi takdirde, cari açık döngüsü devam edecek.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.