Küresel mühendisler, Türkiye'de tekrar "özel sahne" almaya başladılar. Seçim atmosferine girdik çünkü.Korku ve endişenin sebebi ortada; Türk Milleti'nin "kendine gelmesidir, kendine dönmesi... Endişenin kaynağı, işte bu "öze dönüş". Öze dönüş, sadece "sloganik" olsa, yine sıkıntı yok... Meydanlarda ne kadar bayrak sallarsan salla, AB'yi, Amerika'yı, IMF'yi ne kadar protesto edersen et; küresel güçler için, öyle ciddiye alınacak bir vaziyet değil bu... Bilakis onlar adına reklamın iyisi-kötüsü olmaz.Asıl sıkıntı, ABD veya IMF'nin hesabını reel ve somut modellerle bozma kudreti ve milli duruşudur... BTP Genel Başkanı ve Bakü Devlet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyanın sayılı ilim adamları ve Azerbaycan İktisat Üniversitesi tarafından Nobel Ödülü'ne aday gösterilen Milli Ekonomi Modeli'ni, canlı yayınlarla dünyanın tüm sağır sultanları bile duymuştur.BTP'nin Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet Projeleri ve Milli Devlet tezidir telaşa sevkeden. Fırtına öncesi sessizlik sardı dünyayı.Şayet Türk Milleti, bu somut ve reel "milli modeller"le işbaşı yaparsa; BOP hesabı bozulur, çürüyen kapitalizm tam çöker. Tam bu noktada iki manevra yapılıyor; biri mevcut iktidar üzerinden, diğeri de "yükselen milliyetçi-muhafazakar değer"ler üzerinden... AKP'nin toplum nezdinde fazlaca örselenmiş ve kredisi tükenmiş vaziyeti, BOP mühendislerini "yedek at arayış"ına itiyor.Yeni süreçte "yükselen değer" milliyetçi ve muhafazakârlık olunca, küresel odaklar "yedek at"larını oradan ayarlamaya çalışıyorlar. Sadece şu kadarını söyleyerek bu noktayı, önümüzdeki günlerde irdeleyelim: Türk Milleti, önceki koalisyonun "AB'ci ve IMF'ci milliyetçi kapıkulları"nın projesizliğinin ve programsızlığının faturasını ağır ödedi, AB ve IMF teslimiyetçiliğinin ceremesini yeterince çekti.Türkiye, devlet filan değil de peynir gemisi olsa bile; yine de laf ile peynir gemisi yürümediği için, Türkiye yürüyemez.Şu gerçek gün gibi açık; kof milliyetçilik veya içi boş muhafazakârlık milletin karnını doyurmaz. Laf ile Türkiye gemisi yürümez. Bir önceki MHP-DSP-ANAP koalisyonu ve halen işbaşındaki AKP hükümetinin icraatları, bu gerçeğin en açık ifadesidir. Başbakan R. T. Erdoğan ve Cumhurbaşkanı A. N. Sezer'ın "irtica atışmaları"nı bu bağlamda değerlendirmek lazım. Bayram değil, seyran değil, nereden çıktı bu irtica yaygarası ve "ibadetleri kısıtlama" söylemi?! Başbakan Erdoğan'ın özel danışmanı Cüneyt Zapsu, Amerika'nın "derin lobi"lerine "Bu adamı kullanın..." derken; Cumhurbaşkanı A. N. Sezer, irtica kâbusu ile ayağa fırlayarak AKP'nin toplum nezdinde dökülen cilalarını yenilercesine hükümete muhafazakârlık cilası çekiyor. Sezer, adeta Türk milletini, ne idüğü belirsiz irtica sopasıyla AKP'ye doğru sürüklemeye çalışıyor. Aslında Erdoğan ve Sezer arasında, AB'ye uyum, Amerika ile stratejik ortaklık, IMF ve liberal-kapitalist ekonomiye ram olma hususunda, Güneydoğu'daki hadiseler bağlamında da hiçbir açı farkı yok... AKP hükümetinin dindarların yarasına merhem olan bir icraatı mı var ki... AKP'nin hizmeti, AB'ye , ABD'ye, IMF'ye ve gayr-i msülim azınlıklara yaradı. O halde nereden çıktı bu irtica yaygarası?!Bilerek veya bilmeyerek Sezer de, AKP'ye çalışıyor, AKP'ye cila çekiyor.Otuzyedi yıl bekleyen "Siyasi ve Medeni Haklar" ve "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar" başlıklı "İkiz Yaslar", AKP ve CHP Milletvekillerinin oylarıyla 4 Haziran 2003 günü jet hızıyla kanun haline getirilmedi mi? Sezer, anında onaylamadı mı?"Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler. Sözleşmeye taraf bütün Devletler, kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösterir" denmiyor mu İkiz yasaların 1. Maddesi?Ekonomik, Sosyal, Kültürel Haklara İlişkin Sözleşmenin 1. Madde, 2. Fıkrasında "Bütün halklar, ... kendi doğal zenginlik ve kaynaklarından özgürce yararlanabilirler. Bir halk, hiçbir durumda, kendi varlığını sürdürmesi için gerekli olan kendi olanaklarından yoksun bırakılamaz" demiyor mu?Türkiye'nin "üniter yapısı"na yasal olarak sokulmuş "etnik çomak" değil mi bu? Erdoğan'ın "Sorun, Kürt sorunudur..." türünden çıkışları ile, Sezer'in bu "İkiz Yasalar"a verdiği onay arasında var mı açı farkı?Bütün bunlar, aynı "cilalama senaryosu"ndaki farklı rollerdir. Bu "cilalı AKP planı" tutmazsa; Türkiye, önceki koalisyonun "AB-IMF kapıkulu milliyetçileri"ne paslanmak isteniyor.Projesiz, programsız, çözümsüz, modelsiz bir politik kadro, ister milliyetçi olsun, ister muhafazakar, ister Atatürkçü, ister bir başka patentli... fark etmez; Türkiye'yi ecnebilerin oyuncağı yapmaktan, bölüp parçalamaktan öteye taşıyamazlar.BTP'nin "model" sahibi olma farkı, "reel çözüm"ün adresi olma farkı, bütün bu can alıcı düğümleri çözen, küresel hesapları bozan farktır.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019