Osmanlı'nın yıkılışını hızlandıran ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin ilkkuruluşundaki dikkati, neticeyi geciktirmiş görünüyor. Türkiye Vahhabileşiyor mu sorusunun cevabı, Vahhabiliğin Osmanlı'yı çökertmek amacıyla ve başarısıyla kurulan bu İngiliz mezhebinin asırlık projesinin meyvelerinin kurdunda gizli. Ancak gerek Osmanlı'daki Nakşilikte gizlenmiş oluşumuyla ve gerekse Cumhuriyetteki Nakşi-Üveysi-Nur akımıyla vücuda birçok enjekteyide beraber getirmiş durumda. E buna birde gönül eğitiminden yoksun din alimlerimiz de tuz biber olunca siyasi arenada yeniden Işiddik bu ölü doğmuş projeyi.Vahhabiliğin etkisinde gelişen bir ülkenin halkını düşünün... Yabancı çalışanlarına ister Arap olsun olmasın ister Müslüman olsun olmasın ecanep diyorlar. Kendinden olmayanlara tabi. Ecnebi kime denir bilirsiniz. Komik bir kibre sahipler ve daha kötüsü bunun farkında bile değiller. Asker ve polisleri disiplin ve ciddiyetten uzaklar. Bir devletin değil de bir şirketin güvenlik memuru gibiler. Askerden çok şirket çalışanı gibiler. Sadece yabancı halka, sert ve kabalar "Yallah, ruh yani git, memnu'u yasak, haram" diyen duayı, kabr ziyaretini, Efendimize ait ne değer varsa onu şirk gören hastalıklı tipler. İngiliz-Amerikan şirketi çoktan olunmuş bile. Halbuki Osmanlıda ise; Kâbe'ye hizmet şeref görülmüş, buraya hâkim değil hep hadim anlayışı yerleşik olmuştur. Buraya çok büyük hizmetler yapılmış ancak yapılan bu hizmetleri silmek için Vahhabi zihniyeti çok çalışmış(!) ve mukaddes bölgeye hizmet getirmekten ziyade petrol bunlara ziyafet olmuş yani bu verimli bölge bunlara kaynaklarıyla hizmet etmiş buna karşılık gerekli hizmeti dahi alamamıştır. Hadim değil hâkim anlayışı vardır, bu da bunların sonunun yakın olduğunu resmediyor. En korkunç olanı ise kendi hallerinde dininde mazbut bir hayatı tercih etmeyip; istilacı bir anlayışa sahip olmaları. Sokak başları, köşe taşları binlerce kişiyi bulan aşiret mensuplarının Vahhabi dinini vaaz etmeleri. Kendisi gibi olmayanları zorlamaları hatta az evvel dediğimiz gibi umre ve hac haricinde yabancı Müslümanları dahi ecnebi görmeleri. İşte bu hastalık bizim memlekette ise kendini sünneti, hadisi zayıf gösterip peygamberi devreden çıkarma çalışmalarıyla ilk sahnesine başlamış, Kur'an bize yeter diyen aslında kendisini bir nevi peygamber yerine koyan "Peygamberi değil beni dinleyin", "O kibre kapıldı biz değil" O da beşer değil mi, demek isteyen selefi zihniyetliklerin fetvalarıyla devam etmiştir.Haçlının - Vatikan'ın 3 asırdır uyguladığı formül bu. Ee ne yapsınlar din adına rituellerden başka bir şey elinde kalmayan Batı; kendi rantını(dinini) ayakta tutmak için menşeinde İslam kokmayan bu ve benzeri mezhepleri kurdu bu da yetmeyince yeni formüller ortaya koydu. İslam'ı terörist göstermek için teröristler yetiştirdi. Kafa kesen Müslüman görünümlü adamları zihinlere kazıdı. Halkına bak Müslümanlar böyle siz de İslam'a girerseniz sizin de kafanızı uçururlar demek istedi. Oysa İslam tevhit dinidir ve terörizmi temelinden reddeder.Sosyolojik açıdan ele alırsak; İran'ın zorlayıcı, Vahhabi'nin istilacı anlayışı yerine bugün İslam dünyasının Anadolu alperenlerine ihtiyacı var. Bu birbirine zıt iki farklı tezin tek alternatifi bizdeymiş de fark edememişiz... Bedevi kabalığı, Vahhabi küstahlığı ve terörist IŞİD'ler İslam'ın rol modelliğini mahvetmiştir. Oysa İhtiyaç Hacı Bektaş ruhundadır. Hacı Bektaş-ı Veli'nin yolundadır. Onun irşad metodundadır. Buna sadece biz değil tüm İslam âlemi ve insanlık muhtaçtır. Zira yol
Ehl-i Beyt yolu, gönül takva dolu olunca Allah'ın ve Resûlünün de memnun olduğu mutedil yol bulunmuş olur.