Türkiye’nin her geçen gün daha da büyük bir terör belasına saplandığı bir atmosferde komşu ülkelerin içişlerine ABD adına karışması oldukça şaşılacak bir durumdur.
Devletin ve milletin güvenliğini, ülkenin bütünlüğünü tehdit eden bir terörle yıllardan beri mücadele eden, onbinlerce can veren bir ülke olarak Türkiye’nin, benzer bir kaderi yaşayan Suriye’nin terörüne verdiği destek ise oldukça dikkat çekicidir.
Yaşadığımız gerçeklerden ders çıkarmamız gerekirken, tam tersi, görmezlikten geliyoruz. Üstelik bizim terörümüzü oluşturup destekleyen iradelerle, Suriye’nin terörünü destekleyen iradeler aynı...
Prof. Dr. Haydar Baş’ın da ifade ettiği gibi, terör hangi ülkede zuhur ederse etsin dış kaynaklıdır. Dün İslam ülkelerinde kaos ve karmaşaya İngilizler sebep oluyordu, bugün ise bu şer mirasını devralan ABD’liler...
Dünyadaki hemen hemen bütün terör örgütlerinin arkasında ABD vardır ve bunu zaman zaman kendi yaptığı filmlerde de ilan etmektedirler.
PKK’yı oluşturan ABD’dir, El Kaide’yi önce Rus işgaline karşı oluşturmuş ardından da kullanmaya devam etmiştir. Türkiye’de kurulan Hizbullah’ın arkasında da ABD vardır. Bu örgüt, Lübnan’da resmi bir kuruluş olan, hatta Lübnan’ın resmi ordusu olan Hizbullah’ın ismini lekelemek için özellikle bu isimde kurulmuştur.
Bugün İslam ülkelerinde gündeme gelen Arap Baharı isyanlarında ön sıralarda hep bu ABD tarafından yetişmiş unsurları görmekteyiz.
ABD bir taraftan bu terör unsurlarını bu ülkelerde ve bölgelerde işgal için bahane olarak kullanırken bir taraftan da kirli işlerini bunlara yaptırmaktadır.
ABD, soğuk savaş döneminde bütün Hollywood filmlerinde Rusları terörün destekleyicisi olarak gösterip hedef tahtasına oturturken, Sovyetlerin inkırazından sonra hedef değiştirmiş ve İslam dünyasını terörist olarak ilan etmeye başlamıştır.
Başlamıştır ama ortada Müslüman terörist yoktur. Ve zaten Müslüman’dan asla terörist olmaz. Bir Müslüman karıncayı dahi incitemez, ahiretteki hesabını düşünür.
ABD bu sefer kendisi terörist oluşturma faaliyetine girişmiştir. Dünya zafiyeti olan bir takım kişileri parayla, kadınla, makamla kandırarak, içine ajanlar da katarak amacına hizmet ettireceği terör gruplarını oluşturmuştur.
11 Eylüle kadar hazırlıklar sürmüş ve ABD içinden planlanan bir uçak saldırısının suçu İslam dünyasının üzerine atılarak BOP işgalleri için düğmeye basılmıştır.
Bundan sonraki işgal sürecinde, ABD’nin kurdurduğu terör örgütleri, hep yapılan işgalleri haklı göstermek için bahane oluşturmuşlardır.
Fiili işgal dönemi Fas’ta yapılan toplantı sonrası yerini mermisiz, masrafsız farklı bir işgal türü olan Arap Baharı’na devredince, bu sefer bu farklı ülkelerde ABD piyonluğu yapmış terör unsurlarının, Irak’ta Şii-Sünni çatışmalarının tetikçisi, Libya’da, savaş uçağı düşüren, Kaddafi’yi linç eden Libya halkı, Suriye’de polisleri, askerleri katleden, ağır silah kullanan Suriye halkı olarak karşımıza çıktığını gördük.
Ama gerçekte bunlar ne Iraklı, ne Libyalı ne de
Suriyeli...
Türkiye’de son zamanlarda olan terör saldırılarının da basit bir PKK saldırısı olmadığı açık ve nettir.
Yani Suriye’yi vuran terörle Türkiye’yi vuran terör farklı değildir.
Bu açıdan da bakıldığında Türkiye’nin Suriye’deki isyancılara verdiği destek, Türkiye’ye tehdit olarak geri dönmektedir.
Sadece Suriye politikamızı değil, bütün batı aklıyla uyguladığımız politikaları gözden geçirmeliyiz.
Devletin ve milletin güvenliğini, ülkenin bütünlüğünü tehdit eden bir terörle yıllardan beri mücadele eden, onbinlerce can veren bir ülke olarak Türkiye’nin, benzer bir kaderi yaşayan Suriye’nin terörüne verdiği destek ise oldukça dikkat çekicidir.
Yaşadığımız gerçeklerden ders çıkarmamız gerekirken, tam tersi, görmezlikten geliyoruz. Üstelik bizim terörümüzü oluşturup destekleyen iradelerle, Suriye’nin terörünü destekleyen iradeler aynı...
Prof. Dr. Haydar Baş’ın da ifade ettiği gibi, terör hangi ülkede zuhur ederse etsin dış kaynaklıdır. Dün İslam ülkelerinde kaos ve karmaşaya İngilizler sebep oluyordu, bugün ise bu şer mirasını devralan ABD’liler...
Dünyadaki hemen hemen bütün terör örgütlerinin arkasında ABD vardır ve bunu zaman zaman kendi yaptığı filmlerde de ilan etmektedirler.
PKK’yı oluşturan ABD’dir, El Kaide’yi önce Rus işgaline karşı oluşturmuş ardından da kullanmaya devam etmiştir. Türkiye’de kurulan Hizbullah’ın arkasında da ABD vardır. Bu örgüt, Lübnan’da resmi bir kuruluş olan, hatta Lübnan’ın resmi ordusu olan Hizbullah’ın ismini lekelemek için özellikle bu isimde kurulmuştur.
Bugün İslam ülkelerinde gündeme gelen Arap Baharı isyanlarında ön sıralarda hep bu ABD tarafından yetişmiş unsurları görmekteyiz.
ABD bir taraftan bu terör unsurlarını bu ülkelerde ve bölgelerde işgal için bahane olarak kullanırken bir taraftan da kirli işlerini bunlara yaptırmaktadır.
ABD, soğuk savaş döneminde bütün Hollywood filmlerinde Rusları terörün destekleyicisi olarak gösterip hedef tahtasına oturturken, Sovyetlerin inkırazından sonra hedef değiştirmiş ve İslam dünyasını terörist olarak ilan etmeye başlamıştır.
Başlamıştır ama ortada Müslüman terörist yoktur. Ve zaten Müslüman’dan asla terörist olmaz. Bir Müslüman karıncayı dahi incitemez, ahiretteki hesabını düşünür.
ABD bu sefer kendisi terörist oluşturma faaliyetine girişmiştir. Dünya zafiyeti olan bir takım kişileri parayla, kadınla, makamla kandırarak, içine ajanlar da katarak amacına hizmet ettireceği terör gruplarını oluşturmuştur.
11 Eylüle kadar hazırlıklar sürmüş ve ABD içinden planlanan bir uçak saldırısının suçu İslam dünyasının üzerine atılarak BOP işgalleri için düğmeye basılmıştır.
Bundan sonraki işgal sürecinde, ABD’nin kurdurduğu terör örgütleri, hep yapılan işgalleri haklı göstermek için bahane oluşturmuşlardır.
Fiili işgal dönemi Fas’ta yapılan toplantı sonrası yerini mermisiz, masrafsız farklı bir işgal türü olan Arap Baharı’na devredince, bu sefer bu farklı ülkelerde ABD piyonluğu yapmış terör unsurlarının, Irak’ta Şii-Sünni çatışmalarının tetikçisi, Libya’da, savaş uçağı düşüren, Kaddafi’yi linç eden Libya halkı, Suriye’de polisleri, askerleri katleden, ağır silah kullanan Suriye halkı olarak karşımıza çıktığını gördük.
Ama gerçekte bunlar ne Iraklı, ne Libyalı ne de
Suriyeli...
Türkiye’de son zamanlarda olan terör saldırılarının da basit bir PKK saldırısı olmadığı açık ve nettir.
Yani Suriye’yi vuran terörle Türkiye’yi vuran terör farklı değildir.
Bu açıdan da bakıldığında Türkiye’nin Suriye’deki isyancılara verdiği destek, Türkiye’ye tehdit olarak geri dönmektedir.
Sadece Suriye politikamızı değil, bütün batı aklıyla uyguladığımız politikaları gözden geçirmeliyiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ciğerlerimiz yanıyor: Mücadelede bilimi kullanmalıyız / 29.07.2025
- Lozan’a hezimet diyenler, Sevr’i arzulayanlardır / 25.07.2025
- CHP, komisyona katılmalı mı? / 24.07.2025
- Açılım, yeni anayasa derken, firmalarımızı kaybediyoruz / 23.07.2025
- İmtiyaz imtiyazı doğurur, imtiyaz bölünmeyi getirir / 22.07.2025
- Şara yönetimine hamilik Türkiye’nin çıkarına değil / 18.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- Lozan’a hezimet diyenler, Sevr’i arzulayanlardır / 25.07.2025
- CHP, komisyona katılmalı mı? / 24.07.2025
- Açılım, yeni anayasa derken, firmalarımızı kaybediyoruz / 23.07.2025
- İmtiyaz imtiyazı doğurur, imtiyaz bölünmeyi getirir / 22.07.2025
- Şara yönetimine hamilik Türkiye’nin çıkarına değil / 18.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025