Türkiye’de NÜKDEN Projesiyle Yeni Bir Dönem Başlıyor
2025 yılı itibarıyla Türkiye, denizlerdeki stratejik varlığını köklü biçimde dönüştürecek bir adım attı: Nükleer tahrikli denizaltı projesi NÜKDEN resmen başlatıldı
02.08.2025 16:58:00
Ahmet Turan Yiğit
Ahmet Turan Yiğit





2025 yılı itibarıyla Türkiye, denizlerdeki stratejik varlığını köklü biçimde dönüştürecek bir adım attı: Nükleer tahrikli denizaltı projesi NÜKDEN resmen başlatıldı. Bu gelişme, yalnızca askeri kapasitenin artırılması anlamına gelmiyor; aynı zamanda Türkiye'nin savunma sanayiinde dışa bağımlılığı azaltma ve küresel ölçekte caydırıcı bir güç olma hedeflerinin somutlaşması anlamına geliyor.
Nükleer denizaltılar, klasik dizel-elektrik sistemli denizaltılardan farklı olarak, su yüzeyine çıkmadan aylarca görev yapabilme kapasitesine sahip. Bu özellik, özellikle Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Hint Okyanusu gibi jeopolitik açıdan kritik bölgelerde Türkiye'nin operasyonel esnekliğini artıracak. NÜKDEN projesi, MİLGEM ve MİLDEN gibi önceki yerli deniz platformlarının üzerine inşa edilen bir teknoloji mirası taşıyor.
Projenin teknik boyutunda ise dikkat çekici bir detay öne çıkıyor: Türkiye, deniz platformlarına uygun kompakt reaktör teknolojileri üzerinde çalışıyor. Özellikle erimiş tuz reaktörleri gibi yeni nesil sistemler, hem güvenlik hem de verimlilik açısından öne çıkıyor. Bu tür reaktörler, yüksek enerji üretimi sağlarken aynı zamanda daha düşük bakım gereksinimi sunuyor.
Nükleer denizaltıların sahip olduğu yüksek enerji kapasitesi, onları sadece savunma değil, keşif ve istihbarat görevleri için de ideal hale getiriyor. Türkiye'nin bu alandaki ilerleyişi, onu ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve Hindistan gibi nükleer denizaltı sahibi ülkeler arasına katacak. Bu durum, Türkiye'nin deniz aşırı bölgelerdeki enerji anlaşmaları, ticaret yolları ve diplomatik faaliyetlerinde daha etkin bir rol üstlenmesini sağlayabilir.
NÜKDEN projesinin ilk teslimatının 2031 yılında gerçekleşmesi bekleniyor. Bu süreçte, yerli mühendislik kabiliyetlerinin geliştirilmesi, nükleer güvenlik protokollerinin oluşturulması ve uluslararası deniz hukuku çerçevesinde yeni stratejilerin belirlenmesi kritik önem taşıyor.
Nükleer denizaltılar, klasik dizel-elektrik sistemli denizaltılardan farklı olarak, su yüzeyine çıkmadan aylarca görev yapabilme kapasitesine sahip. Bu özellik, özellikle Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Hint Okyanusu gibi jeopolitik açıdan kritik bölgelerde Türkiye'nin operasyonel esnekliğini artıracak. NÜKDEN projesi, MİLGEM ve MİLDEN gibi önceki yerli deniz platformlarının üzerine inşa edilen bir teknoloji mirası taşıyor.
Projenin teknik boyutunda ise dikkat çekici bir detay öne çıkıyor: Türkiye, deniz platformlarına uygun kompakt reaktör teknolojileri üzerinde çalışıyor. Özellikle erimiş tuz reaktörleri gibi yeni nesil sistemler, hem güvenlik hem de verimlilik açısından öne çıkıyor. Bu tür reaktörler, yüksek enerji üretimi sağlarken aynı zamanda daha düşük bakım gereksinimi sunuyor.
Nükleer denizaltıların sahip olduğu yüksek enerji kapasitesi, onları sadece savunma değil, keşif ve istihbarat görevleri için de ideal hale getiriyor. Türkiye'nin bu alandaki ilerleyişi, onu ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve Hindistan gibi nükleer denizaltı sahibi ülkeler arasına katacak. Bu durum, Türkiye'nin deniz aşırı bölgelerdeki enerji anlaşmaları, ticaret yolları ve diplomatik faaliyetlerinde daha etkin bir rol üstlenmesini sağlayabilir.
NÜKDEN projesinin ilk teslimatının 2031 yılında gerçekleşmesi bekleniyor. Bu süreçte, yerli mühendislik kabiliyetlerinin geliştirilmesi, nükleer güvenlik protokollerinin oluşturulması ve uluslararası deniz hukuku çerçevesinde yeni stratejilerin belirlenmesi kritik önem taşıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.