Hind kıtasından İspanya-Endülüs'e uzanan alanda özellikle son dönemde Anadolu toprakları ve Osmanlı hinterlandına yönelik İngilizlerin Şark Projesi hepimizin malumudur.
Aynı eksende İsrail oğullarının kadim Arz-ı Mevûd inancı ve hesapları söz
konusudur.
II. Dünya savaşından sonra bölgemize matuf sömürü tezgahlarda inisiyatifi İngilizlerden devralan Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi işgalleri ve Arap baharı ateşinin ise bugün tam
ortasındayız.
Yarım yüzyıla kadar emperyalist güçler, bölgemizde daha çok kendi eğitilmiş ajanlarını istihdam ediyorlardı.
Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın 1995'lerde kalem aldığı Dini Ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler adlı eserinde, 18. yüzyılda İngiliz Sömürgeler Bakanlığı bünyesinde, İstanbul ve Anadolu'da yetiştirilip müderris, şeyh, din alimi veya hekim kisvelerine bürünmüş on yedi bini aşkın ajanın görev yaptığını öğreniyoruz. Bu ajanlardan Herbert, Hampher ve Lawrence gibi birçokları deşifre oldular.
Avrupalı ve Amerikalı ajan ve misyonerlere karşı İslam coğrafyasında ciddi tepkiler verilmesi ve direnç gösterilmesi, söz konusu güçleri, bölgede Müslüman kisveli yerel hizmetkarlar ve ortakçılar bulmaya itti.
Bu süreçte İngiliz ve Amerika namına hizmet gören Nakşi şeyhler ve Nurcu üstatlar devreye alındı.
Ormanı kesen baltaların saplarının yine ormandan olmasına dikkat gösterildi.
Türk devleti, milleti ve medeniyetinin kodları ve temelleri, Herbert, Hampher ve Lawrenclerle değil; tarikat şeyhi, üstad, hacı, hoca ve İslamcı kisveli yerli elemanlarla değiştirildi, dönüştürüldü, hatta ortadan kaldırıldı.
Yabancı misyonerleri keşfetmek çok da zor değildir.
Hatta zor ve aklı karışıklar için belki de imkansız olan, yerli ve Müslüman kisveli Amerikan ve Haçlı hizmetkarlarını tanıyıp keşfetmektir.
At izinin it izine karıştığı dönemlerde bu keşif ve idrak çok daha zor olmaktadır.
Türk devleti ve milletinin son devirde debelendiği zaafiyet bugün işte budur.
Bu hayati noktada Prof. Dr. Baş'ın Dini Ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler adlı eseri ve uyarıları, aklı karışıklar için bulunmaz bir rehberdir.
Türk devleti, milleti ve medeniyetinin kodları vardır. Alâmât-i farikaları vardır. Varlığını ayakta tutan ve başkalarından ayıran olmazsa olmaz esasları vardır.
Amerika ve Haçlı dünyasına ahmaklığından veya gönüllü yahut bilerek hizmet sunan yerli ve Müslüman kisveli misyon elemanlarını tanımanın yolu, bu kodlar ve esaslardır.
Türk devleti ve milleti için bu temel kavram ve kodlar neler midir?
Kelime-i Tevhid,
Hz. Peygamber,
Ehl-i Beyt,
Hacı Bektaş-ı Veli,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk,
Bağımsızlık,
Milli Ekonomi,
ve Prof. Dr. Haydar Baş.
Hakkı teslim etmek gerekir ki, Prof. Dr. Baş, saydığımız bu değerlerin özünü ve anlamını şahsında, hayatında, modelinde, projeleri ve söylemlerinde cemetmiş bir insandır.
Bu değerler adeta Türk devleti, milleti ve medeniyetinin hem kodları ve hem de aynı zamanda fabrika
ayarlarıdır.
Saydığımız bu değerlerle problemi olanlar, - üstad, şeyh, hacı, hoca, cüppeli, namazlı, İslamcı, milliyetçi, Atatürkçü vs. da olsalar- vatan, devlet, millet ve medeniyetimizle ciddi problemleri var demektir.
Bu değerleri örselemeye çalışanlar, Türk devleti, milleti ve medeniyetinin fabrika ayarlarını birileri adına bozmaya çalışıyor demektir.
Bugün Türk devleti, milleti ve medeniyetinin bu kendi kodlarına ve fabrika ayarlarına dönmesi ne derece zaruri ise; devlet ve milletimizin de bu ayarları bozmaya kalkışanları keşfedip acilen devre dışına alması varlığımız ve geleceğimiz adına kaçınılmazdır.
Aynı eksende İsrail oğullarının kadim Arz-ı Mevûd inancı ve hesapları söz
konusudur.
II. Dünya savaşından sonra bölgemize matuf sömürü tezgahlarda inisiyatifi İngilizlerden devralan Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi işgalleri ve Arap baharı ateşinin ise bugün tam
ortasındayız.
Yarım yüzyıla kadar emperyalist güçler, bölgemizde daha çok kendi eğitilmiş ajanlarını istihdam ediyorlardı.
Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın 1995'lerde kalem aldığı Dini Ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler adlı eserinde, 18. yüzyılda İngiliz Sömürgeler Bakanlığı bünyesinde, İstanbul ve Anadolu'da yetiştirilip müderris, şeyh, din alimi veya hekim kisvelerine bürünmüş on yedi bini aşkın ajanın görev yaptığını öğreniyoruz. Bu ajanlardan Herbert, Hampher ve Lawrence gibi birçokları deşifre oldular.
Avrupalı ve Amerikalı ajan ve misyonerlere karşı İslam coğrafyasında ciddi tepkiler verilmesi ve direnç gösterilmesi, söz konusu güçleri, bölgede Müslüman kisveli yerel hizmetkarlar ve ortakçılar bulmaya itti.
Bu süreçte İngiliz ve Amerika namına hizmet gören Nakşi şeyhler ve Nurcu üstatlar devreye alındı.
Ormanı kesen baltaların saplarının yine ormandan olmasına dikkat gösterildi.
Türk devleti, milleti ve medeniyetinin kodları ve temelleri, Herbert, Hampher ve Lawrenclerle değil; tarikat şeyhi, üstad, hacı, hoca ve İslamcı kisveli yerli elemanlarla değiştirildi, dönüştürüldü, hatta ortadan kaldırıldı.
Yabancı misyonerleri keşfetmek çok da zor değildir.
Hatta zor ve aklı karışıklar için belki de imkansız olan, yerli ve Müslüman kisveli Amerikan ve Haçlı hizmetkarlarını tanıyıp keşfetmektir.
At izinin it izine karıştığı dönemlerde bu keşif ve idrak çok daha zor olmaktadır.
Türk devleti ve milletinin son devirde debelendiği zaafiyet bugün işte budur.
Bu hayati noktada Prof. Dr. Baş'ın Dini Ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler adlı eseri ve uyarıları, aklı karışıklar için bulunmaz bir rehberdir.
Türk devleti, milleti ve medeniyetinin kodları vardır. Alâmât-i farikaları vardır. Varlığını ayakta tutan ve başkalarından ayıran olmazsa olmaz esasları vardır.
Amerika ve Haçlı dünyasına ahmaklığından veya gönüllü yahut bilerek hizmet sunan yerli ve Müslüman kisveli misyon elemanlarını tanımanın yolu, bu kodlar ve esaslardır.
Türk devleti ve milleti için bu temel kavram ve kodlar neler midir?
Kelime-i Tevhid,
Hz. Peygamber,
Ehl-i Beyt,
Hacı Bektaş-ı Veli,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk,
Bağımsızlık,
Milli Ekonomi,
ve Prof. Dr. Haydar Baş.
Hakkı teslim etmek gerekir ki, Prof. Dr. Baş, saydığımız bu değerlerin özünü ve anlamını şahsında, hayatında, modelinde, projeleri ve söylemlerinde cemetmiş bir insandır.
Bu değerler adeta Türk devleti, milleti ve medeniyetinin hem kodları ve hem de aynı zamanda fabrika
ayarlarıdır.
Saydığımız bu değerlerle problemi olanlar, - üstad, şeyh, hacı, hoca, cüppeli, namazlı, İslamcı, milliyetçi, Atatürkçü vs. da olsalar- vatan, devlet, millet ve medeniyetimizle ciddi problemleri var demektir.
Bu değerleri örselemeye çalışanlar, Türk devleti, milleti ve medeniyetinin fabrika ayarlarını birileri adına bozmaya çalışıyor demektir.
Bugün Türk devleti, milleti ve medeniyetinin bu kendi kodlarına ve fabrika ayarlarına dönmesi ne derece zaruri ise; devlet ve milletimizin de bu ayarları bozmaya kalkışanları keşfedip acilen devre dışına alması varlığımız ve geleceğimiz adına kaçınılmazdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019