Deniz Feneri Davası Türkiye gündemini meşgul etmeye devam ediyor.
Almanya ayağında ilgililerin suçlu olduğu ispatlanan dava, Almanya’daki Deniz Feneri e.v. ile bağlantılı soruşturmayı yürütürken olayı inceleyen savcıların görevden el çektirilmeleri ile değişik bir seyir kazanmıştı.
Soruşturma, Almanya’daki Deniz Feneri derneğinin topladığı milyonlarca Euro’nun kuryelerle Türkiye’ye sokulduğu iddiası ile başlamıştı.
Daha sonra soruşturmayı yürüten savcılar hakkında usulsüz delil topladıkları gerekçesi ile “resmi belgede sahtecilik ve görevde yetkiyi kötüye kullanma” iddiası ile dava açılmıştı.
Cuma günü gerçekleşen duruşmada savcılar hakkında karar açıklandı ve üyeler oy çokluğu ile savcılar üzerine atılı suçlardan beraat ettiler.
Mahkemede son savunmalarını yaparken savcılardan, Abdulvehab Yaren Deniz Feneri ile ilgili çarpıcı açıklamalara yer verdi: “Bu devlet bize bir görev verdi. ‘Almanya ya gidin delilleri inceleyin’ dedi. Belgeleri bulduk. Isparta, Burdur, Trabzon’da ve Türkiye’nin her yerinden yardım yapıldığı iddia edilen bu insanları dinledik. 600 kişiden biri bana Deniz Feneri e.v. bana yardım yaptı demedi. Yüzde 80’i ‘bu imzalar sahte, bana yardım yapılmadı’ dedi. Yüzde 20’si ise ‘bu imza bana ait ama bana bu miktar yardım yapılmadı’ dedi. Adama 20 Euro yardım yapılmış ama 400 Euro yardım yapılmış gibi belge düzenlenmiş. Sözleşmiş gibi hepsi yalan mı söylediler. Soruşturma belli bir aşamaya geldiği zaman bizi aldılar. Delillerin tamamına ulaşılmasını engellediler. Yardım paraları nereye gitti? Metreslerini şirket ortağı yaptılar. Cinsel istismara devam edebilmek için, şantaj malzemesi olarak kullanmak için. Paralar buralara değil, oralara gitti.”
Savcı Nadi Türkaslan son savunmasında: “Benim burada olma nedenim benim hakkıyla bir soruşturma yapmamdır. Bu soruşturmada hukuk ne gerektiriyorsa arkadaşlarımla birlikte onu uyguladık. Almanya’ya gittik. Deniz Feneri e.v. paralarının başka yerlerde kullanıldığını tespit ettik. Firdevsi Ermiş’in bana gelerek 40 saat ifade verdiği ortaya çıkınca sanığın avukatı ‘bu sanığın ifade vermesini nasıl engelleyemedik’ demiştir. Benim bütün yaptığım, hukuk ne gerektiriyorsa belki yapılmayacakları yapmak. Onun için buradayım. Kimseye yanaşmadan, hiçbir menfaat beklentisi içine girmeden işimi yaptım. 100’de de yaparım, 101’incide de buraya gelirim. Pişmanlık ta duymuyorum. Ben görevimi yaptığım ve birileri de görevlerini yaptığı için buradayım” diye konuştu.
Savcı Tamöz ise son savunmasında: “Ben ülkemi ve insanımı seviyorum. Tüm amacım yasaları tam ve bağımsız uygulamak. Bu nedenle siyasi düşüncelerle hakkımızda soruşturma yaparak, bizi önünüze getiren meslektaşlarıma kırgınım” dedi.
Savunmalardan sonra mahkeme heyetinin kararı açıklandı ve sanık savcılar beraat ettiler. Beraat kararının ardından basına açıklamalarda bulunan savcılardan, Nadi Türkaslan: “Şunu söylemek isterim. Ben kişisel olarak, insan olarak bugün beraat ettiğime sandıkları kadar çok sevinmedim.
Suçlu olan insan beraat ettiğine sevinir. Ben zaten suçlu değildim.
Ama şuna sevindim. Bugünkü karar, Türk hukuk tarihine geçecek bir karardır. Bu karar Türkiye’de görev yapan hâkimlere, savcılara; “hiç korkmayın. Hukuk içinde kalın. Hukuk içinde ne yapmanız gerekiyorsa, karşınızdaki kişilerin kim olduğuna bakmayın, görevinizin gereğini yapın” demiştir.
Savcı Türkaslan’ın avukatı Cevat Balta ise mahkeme sonrası yaptığı açıklamasında şöyle konuştu:
“Bu dava buraya getirilmemeliydi. Ama gelinen noktada verilen kararla karanlığın, yolsuzluğun sesine kulak verilememiş, hakkın, haklının, adaletin, vicdanın ve temizliğin sesine kulak verilmiştir.
Adil bir karar verilmiştir. Deniz Feneri sanıkları, onları koruyup kollayanlar bu davanın buraya kadar getirilmesinde telkinleri ve yönlendirmesi olanlar, dua etsinler ki pandoranın kutusu açılmamıştır.”
Balık kokarsa tuzlayın derler, ya tuz da kokarsa.
Tuz kokmuş da haberimiz yok…