Tuzağa dikkat!
Uyguladıklarını ekonomik yaptırımlarla Rusya ve Çin konusunda istedikleri hedefe ulaşamayan Batı dünyası, dünyanın değişik bölgelerinde gerilimler oluşturarak amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar. Son günlerde en fazla gerilimin arttığı yer Ukrayna oldu. Batı bloğu, Rusya’yı savaşa hazırlanmakla suçlarken, Rus yetkililer savaştan yana değil, diplomasiden yana olduklarını belirtiyor. ABD’li Foreign Policy dergisinin “Ukrayna geriliminde kaybedenin Türkiye olacağı” iddiası ise dikkat çekti
15.01.2022 17:34:00
MURAT ÇABAS / ANALİZ HABER
Ekonomisini Batı'nın dayattığı kapitalizmden kurtaran Rusya, başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin her türlü yaptırım ve ambargolarını bertaraf ederek güçlenmeye devam ediyor. Ekonomik olarak bağımsızlığına kavuşan Rusya, siyasi ve askeri olarak da birçok hamlelerle Batılı ülkelerle olan bilek güreşlerinin hep kazananı oldu. 2014 yılında Kırım'ın referandumla Rusya'ya katılması, Batılı ülkelerin Suriye'deki BOP emellerine ulaşamaması buna örnek gösterilebilir. Batılı ülkeler, ekonomik bilek güreşlerini kazanamayınca, birtakım siyasi gerilimleri tırmandırarak rakiplerini baskılamaya çalışıyorlar. Ukrayna üzerinden oluşturulan gerilimi de bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Batı, bu tür gerilimlerle, oluşturdukları düşmanla, kendi aralarındaki sorunların unutulmasını, zor durumda olan ekonomik durumlarının ikinci plana atılmasını, etkisini kaybetmiş NATO gibi oluşumların da yeniden canlanmasını hedefliyorlar. BOP'un hedefinde olan Türkiye için ise bu tür gerilimler daha büyük tehdit oluşturuyor. Hem NATO üyesiyiz, hem AB ile müzakere yürütüyoruz, hem ABD ile stratejik müttefiklik hayalindeyiz, hem de Rusya ile ekonomik, siyasi, askeri stratejik ilişkilerimiz var. Türkiye'de hükümet iki tarafa da bağımlı bir denge politikası yürütmeye çalışıyor. Ukrayna'da savaş ihtimali, Karadeniz'deki askeri hareketlilik hem bu denge politikasını zora sokarken, hem de güvenliğimizi tehdit ediyor.
Batı gerilimi tırmandırıyor
Batılı ülkelerin yetkilileri üst üste yaptıkları açıklamalarda Rusya'nın Ukrayna'yı işgal edeceği söylemlerini kullanıyorlar. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Josep Borrell, "Gerilimi düşürme, müzakere ve diyalog çağrısında bulunurken, Ukrayna'ya yönelik saldırılara yanıt verme taahhüdümüzü yineliyoruz. Ukrayna'ya yönelik herhangi bir askeri saldırı, büyük sonuçlara ve ciddi maliyetlere yol açacaktır" dedi. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü John Kirby, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmak için 'bahane aradığını' iddia etti. Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki ise, "Rusya hükümetinin istila hazırlığından endişe duyuyoruz. Bunu daha önce de gördük. Bu bizi 2014'e geri götürüyor. Bunun içinde Ukrayna'ya yönelik, bu ülkenin doğusundaki Rus güçlerine saldırı hazırlığı yapmakla suçlamak için sabotaj ve algı operasyonları ve Rusya'nın, askeri istilaya birkaç hafta kala böyle etkinliği başlatma yönünde askeri planları var. Bu etkinlik, Ocak ortasıyla Şubat ortası arasında başlayabilir" diye konuştu. ABD, AB ve NATO'dan cesaret bulan Ukraynalı yetkililer ise Rusya'ya yönelik sert ve kışkırtıcı açıklamalar yapıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'nin en üst düzey danışmanlarından Andriy Yermak, Ukrayna'daki çoğu insanın olası bir savaş durumunda ülkesini savunacağını belirterek Rusya'ya gözdağı verdi. Yermak'ın, AB'yi gerilimin içinde tutmak için söylediği şu sözler dikkat çekici: "Ukrayna'nın içinde bulunduğu güvenlik sorununu çözmeden Avrupa'nın güvenliğinden söz edemeyiz." İngiltere'de Avam Kamarası Savunma Komitesi Başkanı Tobias Ellwood, Ukrayna'da savaşın 'kaçınılmaz' olduğunu belirtirken, bir kaç gün içerisinde Rus işgalini beklediklerini öne sürdü. Politico dergisi, ABD'li Demokrat ve Cumhuriyetçi bir grup senatörün, Pazar günü (bugün) Ukrayna'yı ziyaret edeceğini yazdı. Ukrayna turuna, senatörler Jeanne Shaheen, Robert Portman, Chris Murphy ve Kevin Cramer'in katılacağı ve Salı günü Washington'a dönecekleri belirtildi.
Rusya: İşgal iddiaları temelsiz
Rusya'nın Washington Büyükelçiliği'nden yapılan açıklamada, Beyaz Saray ve Pentagon'un "Moskova'nın Ukrayna'ya saldırmak için bahane aradığı" yönündeki açıklamalarının, Rusya üzerinde devam eden enformasyon baskısını teyit ettiği belirtildi. Açıklamada, ABD makamları tarafından ortaya atılan 'sahte bilginin' basın tarafından işlenerek gündemin ana konusu haline getirilmesi senaryosunun devam ettiğine vurgu yapıldı. Açıklamada şunlar belirtildi: "ABD'li meslektaşlarımızı bu tür maceralara karşı uyarmak istiyoruz. ABD'nin hem resmi düzeyde hem de basın üzerinden bize yönelik suçlamalarının asılsız olduğunu ve hiç bir temele dayanmadığını bir kez daha vurgulamak istiyoruz." Açıklamada ayrıca, Rusya tarafından önerilen güvenlik garantilerinin sağlanması için anlaşma taslakları temelinde somut çalışmalar yapılması çağrısı yapılarak, Rus tarafının savaşa karşı olduğu ve tüm uluslararası sorunların diplomatik yollarla çözümünden yana olduğuna vurgu yapıldı.
Foreign Policy: Kaybeden Türkiye olabilir
Ukrayna krizi tırmanırken, ABD basınında yayımlanan bir makale krizin Türkiye boyutunu değerlendiriyor. ABD merkezli Foreign Policy, Türkiye'nin bu krizin en büyük kaybedenlerinden biri olabileceğini yazdı. Makalede, Moskova'nın Suriye, Libya ve Güney Kafkasya'daki çatışmalarda Ankara'ya hoşgörü gösterdiği ama aynı şeyi Ukrayna krizinde yapmayabileceği belirtildi. Jeffrey Mankoff imzalı yazıda, olası bir çatışmanın Ankara'nın NATO ve Rusya arasındaki hassas denge politikasını altüst edebileceği yorumu yer aldı. Yazıda, NATO ve Rusya arasında gerilimin yükselmesiyle Türkiye'nin denge politikasının giderek zorlaştığı belirtilirken, Ankara'nın Rusya'nın 2014'te Kırım'ı ilhak etmesine büyük tepki verdiği hatırlatıldı. Yazıda, Rusya'nın Ukrayna'daki Donbass bölgesinde devam eden çatışmalarda Türk SİHA'ların kullanılmasına sert tepki gösterdiği hatırlatıldı. Yaşanan bütün bu gelişmeler değerlendirildiğinde, Türkiye'nin bu tür gerilimlerde tarafsız kalmasının ne kadar önemli olduğu görülüyor. BOP'un hedefinde olan Türkiye'yi, aynen Osmanlı'nın son dönemlerinde olduğu gibi bir takım gerilimlerin içine sokup daha da zayıflatmayı planlıyor olabilirler. Bu ihtimal Türkiye'nin yakın coğrafyasında yaşanan böyle gerilimlerde çok dikkatli bir politika belirlemesini zaruri kılıyor. Bu yaşananlardan sonra bağımlı denge politikalarının hiçbir fayda getirmediği açık olarak görülüyor. Türkiye, ekonomisini bağımsızlaştırarak, bölgesinde ve dünyada mütekabiliyet esaslarını dikkate alan güçlü bir dış politika belirlemelidir.
Ekonomisini Batı'nın dayattığı kapitalizmden kurtaran Rusya, başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin her türlü yaptırım ve ambargolarını bertaraf ederek güçlenmeye devam ediyor. Ekonomik olarak bağımsızlığına kavuşan Rusya, siyasi ve askeri olarak da birçok hamlelerle Batılı ülkelerle olan bilek güreşlerinin hep kazananı oldu. 2014 yılında Kırım'ın referandumla Rusya'ya katılması, Batılı ülkelerin Suriye'deki BOP emellerine ulaşamaması buna örnek gösterilebilir. Batılı ülkeler, ekonomik bilek güreşlerini kazanamayınca, birtakım siyasi gerilimleri tırmandırarak rakiplerini baskılamaya çalışıyorlar. Ukrayna üzerinden oluşturulan gerilimi de bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Batı, bu tür gerilimlerle, oluşturdukları düşmanla, kendi aralarındaki sorunların unutulmasını, zor durumda olan ekonomik durumlarının ikinci plana atılmasını, etkisini kaybetmiş NATO gibi oluşumların da yeniden canlanmasını hedefliyorlar. BOP'un hedefinde olan Türkiye için ise bu tür gerilimler daha büyük tehdit oluşturuyor. Hem NATO üyesiyiz, hem AB ile müzakere yürütüyoruz, hem ABD ile stratejik müttefiklik hayalindeyiz, hem de Rusya ile ekonomik, siyasi, askeri stratejik ilişkilerimiz var. Türkiye'de hükümet iki tarafa da bağımlı bir denge politikası yürütmeye çalışıyor. Ukrayna'da savaş ihtimali, Karadeniz'deki askeri hareketlilik hem bu denge politikasını zora sokarken, hem de güvenliğimizi tehdit ediyor.
Batı gerilimi tırmandırıyor
Batılı ülkelerin yetkilileri üst üste yaptıkları açıklamalarda Rusya'nın Ukrayna'yı işgal edeceği söylemlerini kullanıyorlar. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Josep Borrell, "Gerilimi düşürme, müzakere ve diyalog çağrısında bulunurken, Ukrayna'ya yönelik saldırılara yanıt verme taahhüdümüzü yineliyoruz. Ukrayna'ya yönelik herhangi bir askeri saldırı, büyük sonuçlara ve ciddi maliyetlere yol açacaktır" dedi. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü John Kirby, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmak için 'bahane aradığını' iddia etti. Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki ise, "Rusya hükümetinin istila hazırlığından endişe duyuyoruz. Bunu daha önce de gördük. Bu bizi 2014'e geri götürüyor. Bunun içinde Ukrayna'ya yönelik, bu ülkenin doğusundaki Rus güçlerine saldırı hazırlığı yapmakla suçlamak için sabotaj ve algı operasyonları ve Rusya'nın, askeri istilaya birkaç hafta kala böyle etkinliği başlatma yönünde askeri planları var. Bu etkinlik, Ocak ortasıyla Şubat ortası arasında başlayabilir" diye konuştu. ABD, AB ve NATO'dan cesaret bulan Ukraynalı yetkililer ise Rusya'ya yönelik sert ve kışkırtıcı açıklamalar yapıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'nin en üst düzey danışmanlarından Andriy Yermak, Ukrayna'daki çoğu insanın olası bir savaş durumunda ülkesini savunacağını belirterek Rusya'ya gözdağı verdi. Yermak'ın, AB'yi gerilimin içinde tutmak için söylediği şu sözler dikkat çekici: "Ukrayna'nın içinde bulunduğu güvenlik sorununu çözmeden Avrupa'nın güvenliğinden söz edemeyiz." İngiltere'de Avam Kamarası Savunma Komitesi Başkanı Tobias Ellwood, Ukrayna'da savaşın 'kaçınılmaz' olduğunu belirtirken, bir kaç gün içerisinde Rus işgalini beklediklerini öne sürdü. Politico dergisi, ABD'li Demokrat ve Cumhuriyetçi bir grup senatörün, Pazar günü (bugün) Ukrayna'yı ziyaret edeceğini yazdı. Ukrayna turuna, senatörler Jeanne Shaheen, Robert Portman, Chris Murphy ve Kevin Cramer'in katılacağı ve Salı günü Washington'a dönecekleri belirtildi.
Rusya: İşgal iddiaları temelsiz
Rusya'nın Washington Büyükelçiliği'nden yapılan açıklamada, Beyaz Saray ve Pentagon'un "Moskova'nın Ukrayna'ya saldırmak için bahane aradığı" yönündeki açıklamalarının, Rusya üzerinde devam eden enformasyon baskısını teyit ettiği belirtildi. Açıklamada, ABD makamları tarafından ortaya atılan 'sahte bilginin' basın tarafından işlenerek gündemin ana konusu haline getirilmesi senaryosunun devam ettiğine vurgu yapıldı. Açıklamada şunlar belirtildi: "ABD'li meslektaşlarımızı bu tür maceralara karşı uyarmak istiyoruz. ABD'nin hem resmi düzeyde hem de basın üzerinden bize yönelik suçlamalarının asılsız olduğunu ve hiç bir temele dayanmadığını bir kez daha vurgulamak istiyoruz." Açıklamada ayrıca, Rusya tarafından önerilen güvenlik garantilerinin sağlanması için anlaşma taslakları temelinde somut çalışmalar yapılması çağrısı yapılarak, Rus tarafının savaşa karşı olduğu ve tüm uluslararası sorunların diplomatik yollarla çözümünden yana olduğuna vurgu yapıldı.
Foreign Policy: Kaybeden Türkiye olabilir
Ukrayna krizi tırmanırken, ABD basınında yayımlanan bir makale krizin Türkiye boyutunu değerlendiriyor. ABD merkezli Foreign Policy, Türkiye'nin bu krizin en büyük kaybedenlerinden biri olabileceğini yazdı. Makalede, Moskova'nın Suriye, Libya ve Güney Kafkasya'daki çatışmalarda Ankara'ya hoşgörü gösterdiği ama aynı şeyi Ukrayna krizinde yapmayabileceği belirtildi. Jeffrey Mankoff imzalı yazıda, olası bir çatışmanın Ankara'nın NATO ve Rusya arasındaki hassas denge politikasını altüst edebileceği yorumu yer aldı. Yazıda, NATO ve Rusya arasında gerilimin yükselmesiyle Türkiye'nin denge politikasının giderek zorlaştığı belirtilirken, Ankara'nın Rusya'nın 2014'te Kırım'ı ilhak etmesine büyük tepki verdiği hatırlatıldı. Yazıda, Rusya'nın Ukrayna'daki Donbass bölgesinde devam eden çatışmalarda Türk SİHA'ların kullanılmasına sert tepki gösterdiği hatırlatıldı. Yaşanan bütün bu gelişmeler değerlendirildiğinde, Türkiye'nin bu tür gerilimlerde tarafsız kalmasının ne kadar önemli olduğu görülüyor. BOP'un hedefinde olan Türkiye'yi, aynen Osmanlı'nın son dönemlerinde olduğu gibi bir takım gerilimlerin içine sokup daha da zayıflatmayı planlıyor olabilirler. Bu ihtimal Türkiye'nin yakın coğrafyasında yaşanan böyle gerilimlerde çok dikkatli bir politika belirlemesini zaruri kılıyor. Bu yaşananlardan sonra bağımlı denge politikalarının hiçbir fayda getirmediği açık olarak görülüyor. Türkiye, ekonomisini bağımsızlaştırarak, bölgesinde ve dünyada mütekabiliyet esaslarını dikkate alan güçlü bir dış politika belirlemelidir.