Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Milli Ekonomi Modeli, bu hafta sonu, dopdolu iki gün boyunca dünyanın dört bir yanından gelecek ilim adamları tarafından tartışılacak, müzakere edilecek. Bağımsız Türkiye Partisi'nin Genel Başkanlığını büyük bir vukufiyetle ve liyakatla sürdüren Haydar Baş, ilim adamı kimliği ile, mütefekkir kişiliği ile de, ilim mahfillerinin dikkatlerini çeken bir ilim ve fikir adamı. Özellikle ülkemizde örneklerine sıkça rastladığımız günübirlik politikanın yarına, yarınlara dair bir planı, projesi, bir diyeceği olmayan siyasetçi tipinin aksine, hem günü iyi tahlil eden, doğru teşhis koyan, hem de yarınlara yönelik sürekli proje üreten, kafa yoran, beyin çatlatan bir Genel Başkan olarak da nev-i şahsına münhasır bir siyasetçi Haydar Baş. Milletleri, geri kalmış ülkeleri inim inim inleten, büyük balığı habire büyüten, küçük balığı ise bitirme noktasında tefecilik üzerine kurulan ekonomik sistem, yıllardır Haydar Baş Bey'in uykularını kaçıran, gecesini gündüzüne katarak çalışmasına sebep olan bir meseledir. Uzun yılların birikimi, yıllar boyu süren uykusuz gecelerin bir semeresi olarak ortaya çıkan Milli Ekonomi Modeli, dünyanın birçok üniversitesinden ödüller almış olan ve hafta sonu İstanbul'da masaya yatırılacak olan orijinal bir tezdir. İktisat bahsinde, ekonomi konusunda, şahsen bin okuyup, bir yazması gerekenler listesinde olduğumu kabul ediyorum. Buna rağmen, ben bile bu modelden şunu anlıyorum: Haydar Baş Bey, fert olarak, aile olarak ve millet olarak "veren el" olmamızı teklif ediyor. Sadece teklifle kalmıyor, model biçiminde nasıl, hangi yöntemle "veren el" durumuna geleceğimizi de gösteriyor. Ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını, hatta insan gücünü, ilmi birikimini sömüren tefecilik üzerine kurulu ekonomik sistemlerin ısrarla sakladığı, göstermek istemediği şekerin yerini, unun ve suyun yerini gösteriyor ve bu üç unsurun nasıl biraraya geleceğinin, getirileceğinin formulünü de takdim ediyor Haydar Hoca ve dönüp diyor ki; "Ey aziz milletim! İşte sana sınırsız kaynak, kazanlar dolusu helvanı pişir, hem kendin ye, hem de açlıktan kıvranan milletlere ikram et!" Haftasonu İstanbul'da ziyafet var, iştirak edenlere ne mutlu.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024