Uyanmayı, ölüm anına bırakmayın
'Allah, sabırlı kişilerle olur' (Bakara/153). Bu oluş, maddî bir terim değildir, manevîdir. Sabırlıyı, Allah zafere ulaştırır, yardımını bol eder
03.10.2021 00:00:00





'Allah, sabırlı kişilerle olur' (Bakara/153). Bu oluş, maddî bir terim değildir, manevîdir. Sabırlıyı, Allah zafere ulaştırır, yardımını bol eder.
Siz sabra devam ettikçe her an yardımcınız O olur. Yeter ki, O'na bağlanmayı ve O'nun varlığına sığınmayı bilesiniz. O'nunla sabredin, O'nunla ayık olun; gaflet uykusundan uyanın.
Uyanmayı, ölüm anına bırakmayın; önceden uyanın. Biliniz ki, o anda uyanmanız sizi felâketin kucağından çeviremez. O'nun huzuruna varmadan uyanın. O'nun şedid (şiddetli, sert, güç) emirlerini duymadan gözlerinizi açın. Sonra pişman olursunuz; ama ne çare ki, faydasız olur.
Kalplerinizi ıslah etmeye çalışın. Çünkü onun salâh bulması bütün varlığın salâha ermesi sayılır. Bu mevzuda, Peygamber (s.a.av) Efendimizin şu Hadîs-i Şerifini anlatmak yerinde olur:
"Ayık olun, insanda bir et parçası vardır. O iyi olunca, bütün duygular güzelleşir. O fesada uğrarsa bütün duygular iyiliğini kaybeder... İşte o et parçası kalptir."
Kalbin salâhı, takva, tevekkül ve bütün işlerde ihlâs sahibi olmakla mümkündür. Fesadı ise bunların yokluğu ile olur.
Kalp, şu bünye kafesinde bir kuş gibidir ve bir şişe içinde saklı inciye benzer; hazinede gizli, muteber bir meta gibidir. Bakılacak şey, kafes değil, içindeki kuştur. İçindeki inciye bakılmalıdır, şişeye değil. Hazinedeki muteber nesne dururken, duvarına, kerpicine bakmak neye yarar.
Allah'ım, duygularımızı tâatında kullan. Kalplerimizi, marifet nurunla doldur. Hayatımız boyunca yolunda kalmak için bizlere başarı ihsan eyle… Bizleri geçmişteki iyilere kat. Onlara verdiğini bize de nasip et. Onlara, Zatını vermiştin; bize de ver. Âmin!
Ey Cemaat! Allah yolunda olun. Salihler, böyle yaptı da erdi. Siz, Allah yolunda olursanız, O da size yardımcı olur. Salih kişiler, hak yolda böylece erdiler; bir an bile İlâhi yardım onlardan kesilmedi.
Hak katından çıkacak kararların lehinize olmasını arzu ediyorsanız, O'nun taatına koşun. O'nun yolunda sabırla devam edin. Yaptığı işlere boyun eğin. Hakk'ın hükmü ne olursa olsun, razı olun. Gerek size, gerekse başkasına bu yolda her ne ki geldi, uhdenize düşen razı olmaktır, teslim olmaktır.
Allah yolcuları, dünyayı bir yana attılar. Kısmetlerini alırken takva eli ile aldılar. Bu arada verâ (şüphelileri bırakma) halini de bir yana atmadılar.
Bu hali benliklerine sindirdikten sonra öbür alemi istediler. Bu işleri bitince, âhiret yolculuğuna hazırlık yapmaya koyuldular. Nefislerine karşı isyan bayrağını çektiler. Yaratanları önünde boynu bükük ve tâat ehli oldular. Onların vazifesi, önce nefislerini yola getirmek, sonra başkalarını… Önce özlerine öğüt verdiler; sonra da başkalarına…
Ey evlat! Önce nefsine öğüt ver. Onu yola getir; sonra da başkalarını…

Sana, nefsin özelliklerini bulmak başlıca vazifedir. Bunu yapmadan başkasına gitme. Senin, henüz ıslaha muhtaç hallerin vardır. Bunu sen de biliyorsun.
Yazıktır; bunu bildiğin halde, gayrın ıslahı sana nice nasip olur? Gözlerin bir adım öteyi görmüyor. Körleri neyinle yola getirmek sevdasındasın?
İnsanları ancak ileri görüşlü ve basiret sahibi olanlar yola getirebilir. Daimî dalgalarla kabaran denizden ancak Mahmud (S.A.) (Peygamberimiz) kurtarabilir ve onun hakiki vârisleri… İnsanları Allah'a, Allah'ın irfan ve tam iman nasip ettiği kimseler götürebilir. Ama onun hakikî ilminden ve irfanından nasibi olmayanlar, öncü olamazlar.
Hak tasarrufundan sana lâf açmak düşmez. Sana gereken; O'nu sevmek ve O'ndan gayrı kimseden korkmamak. Ve bütün işleri O'nun uğruna görmek…
Bunlar kalple olur. Dil gürültüsüne getirip söze boğmakla olmaz. Sonra mihenk taşına vurulunca utanırsın. Herkesin içinde iddia etmek yakışmaz. Kuru davaya kimse inanmaz. Halk arasında söylediğin sözleri, yalnız kaldığın zaman da söylüyor musun?
Aynı duyguları tek başına kaldığın zaman da duyman kabil oluyor mu? İşte en önemli iş bu oluyorsa mesele yok…
Kapı önünde tevhit, içeri girince de şirk! Yakışır mı? Bu, nifak alâmetidir. İçi bozuk olmanın ta kendisidir. Acırım sana. Sözün ittika (Günahlardan ve bütün kötülüklerden sakınan) dan açılıyor, kalbin ise fitne çıkarmaya meyyal. Şükrü dilinden bıraktığın yok; ama kalbin daima itiraz halinde. Allah-ü Teâlâ bir Kutsi hadis'te şöyle buyurur:
"Ey insanoğlu, iyiliğim sana daima inmekte; ama senin de kötülüklerin bana gelmekte… Bu nasıl oluyor?" (Abdülkadir Geylani Hazretleri, İlahi Armağan eserinden) H: Akın Aydın
Siz sabra devam ettikçe her an yardımcınız O olur. Yeter ki, O'na bağlanmayı ve O'nun varlığına sığınmayı bilesiniz. O'nunla sabredin, O'nunla ayık olun; gaflet uykusundan uyanın.
Uyanmayı, ölüm anına bırakmayın; önceden uyanın. Biliniz ki, o anda uyanmanız sizi felâketin kucağından çeviremez. O'nun huzuruna varmadan uyanın. O'nun şedid (şiddetli, sert, güç) emirlerini duymadan gözlerinizi açın. Sonra pişman olursunuz; ama ne çare ki, faydasız olur.
Kalplerinizi ıslah etmeye çalışın. Çünkü onun salâh bulması bütün varlığın salâha ermesi sayılır. Bu mevzuda, Peygamber (s.a.av) Efendimizin şu Hadîs-i Şerifini anlatmak yerinde olur:
"Ayık olun, insanda bir et parçası vardır. O iyi olunca, bütün duygular güzelleşir. O fesada uğrarsa bütün duygular iyiliğini kaybeder... İşte o et parçası kalptir."
Kalbin salâhı, takva, tevekkül ve bütün işlerde ihlâs sahibi olmakla mümkündür. Fesadı ise bunların yokluğu ile olur.
Kalp, şu bünye kafesinde bir kuş gibidir ve bir şişe içinde saklı inciye benzer; hazinede gizli, muteber bir meta gibidir. Bakılacak şey, kafes değil, içindeki kuştur. İçindeki inciye bakılmalıdır, şişeye değil. Hazinedeki muteber nesne dururken, duvarına, kerpicine bakmak neye yarar.
Allah'ım, duygularımızı tâatında kullan. Kalplerimizi, marifet nurunla doldur. Hayatımız boyunca yolunda kalmak için bizlere başarı ihsan eyle… Bizleri geçmişteki iyilere kat. Onlara verdiğini bize de nasip et. Onlara, Zatını vermiştin; bize de ver. Âmin!
Ey Cemaat! Allah yolunda olun. Salihler, böyle yaptı da erdi. Siz, Allah yolunda olursanız, O da size yardımcı olur. Salih kişiler, hak yolda böylece erdiler; bir an bile İlâhi yardım onlardan kesilmedi.
Hak katından çıkacak kararların lehinize olmasını arzu ediyorsanız, O'nun taatına koşun. O'nun yolunda sabırla devam edin. Yaptığı işlere boyun eğin. Hakk'ın hükmü ne olursa olsun, razı olun. Gerek size, gerekse başkasına bu yolda her ne ki geldi, uhdenize düşen razı olmaktır, teslim olmaktır.
Allah yolcuları, dünyayı bir yana attılar. Kısmetlerini alırken takva eli ile aldılar. Bu arada verâ (şüphelileri bırakma) halini de bir yana atmadılar.
Bu hali benliklerine sindirdikten sonra öbür alemi istediler. Bu işleri bitince, âhiret yolculuğuna hazırlık yapmaya koyuldular. Nefislerine karşı isyan bayrağını çektiler. Yaratanları önünde boynu bükük ve tâat ehli oldular. Onların vazifesi, önce nefislerini yola getirmek, sonra başkalarını… Önce özlerine öğüt verdiler; sonra da başkalarına…
Ey evlat! Önce nefsine öğüt ver. Onu yola getir; sonra da başkalarını…

Sana, nefsin özelliklerini bulmak başlıca vazifedir. Bunu yapmadan başkasına gitme. Senin, henüz ıslaha muhtaç hallerin vardır. Bunu sen de biliyorsun.
Yazıktır; bunu bildiğin halde, gayrın ıslahı sana nice nasip olur? Gözlerin bir adım öteyi görmüyor. Körleri neyinle yola getirmek sevdasındasın?
İnsanları ancak ileri görüşlü ve basiret sahibi olanlar yola getirebilir. Daimî dalgalarla kabaran denizden ancak Mahmud (S.A.) (Peygamberimiz) kurtarabilir ve onun hakiki vârisleri… İnsanları Allah'a, Allah'ın irfan ve tam iman nasip ettiği kimseler götürebilir. Ama onun hakikî ilminden ve irfanından nasibi olmayanlar, öncü olamazlar.
Hak tasarrufundan sana lâf açmak düşmez. Sana gereken; O'nu sevmek ve O'ndan gayrı kimseden korkmamak. Ve bütün işleri O'nun uğruna görmek…
Bunlar kalple olur. Dil gürültüsüne getirip söze boğmakla olmaz. Sonra mihenk taşına vurulunca utanırsın. Herkesin içinde iddia etmek yakışmaz. Kuru davaya kimse inanmaz. Halk arasında söylediğin sözleri, yalnız kaldığın zaman da söylüyor musun?
Aynı duyguları tek başına kaldığın zaman da duyman kabil oluyor mu? İşte en önemli iş bu oluyorsa mesele yok…
Kapı önünde tevhit, içeri girince de şirk! Yakışır mı? Bu, nifak alâmetidir. İçi bozuk olmanın ta kendisidir. Acırım sana. Sözün ittika (Günahlardan ve bütün kötülüklerden sakınan) dan açılıyor, kalbin ise fitne çıkarmaya meyyal. Şükrü dilinden bıraktığın yok; ama kalbin daima itiraz halinde. Allah-ü Teâlâ bir Kutsi hadis'te şöyle buyurur:
"Ey insanoğlu, iyiliğim sana daima inmekte; ama senin de kötülüklerin bana gelmekte… Bu nasıl oluyor?" (Abdülkadir Geylani Hazretleri, İlahi Armağan eserinden) H: Akın Aydın
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.