4 Mayıs-10 Mayıs İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Haftası içindeyiz. Seçime birkaç gün kala iktidar ve muhalefet arasında kayıkçı kavgasına dönüşen çekişmede unutulan hususlardan biri de işçilerin güvencesizliği. Gerçi ulusal güvenlik ve dış politika da unutulmuş… Belki daha sonra bu konuları da masaya yatırabiliriz… Ne var ki, içinde bulunduğumuz "hafta" nedeniyle, işçi kardeşlerimize öncelik vermek istedik.
Güvencesizlik, çalışma hayatı bakımından geçici, düzensiz, kuralsız, korumasız, emniyetsiz, standart dışı, kırılgan ya da eğreti koşullar anlamına gelmektedir. Çalışma hayatı toplumsal yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğundan, güvencesizlik aslında tüm yaşamın kendisini etkileyen bir olgudur. Güvencesiz çalışmanın temelini, 1980'li yılların başından itibaren neo-liberal ekonomi politikaları aracılığıyla tüm dünyada uygulama alanı bulan işgücü esnekliği oluşturmaktadır.
Neo-liberal sistemin toplumsal dışlanma ve ucuz işçilik üzerinden var olurken geliştirdiği çalışma şekilleri; güvencesizliği kalıcılaştıran kayıt dışılık, taşeron işçilik, kiralık işçilik ile işi ve ödemeleri esnekleştiren başka her tür ilişkidir. Eve iş verme, yarı zamanlı çalışma, günlük ücret usulü çalışma ilk bakışta sayılabilecek benzer istihdam biçimleridir.
Gerçekten de işin dışarıya verilmesi, hizmetin dışarıdan alınması ile başlayan parçalanma süreci, kayıt dışılıkla birlikte, "her türlü güvencenin yok edildiği" çalışma ilişkilerine doğru gelişmiştir. "Atipik" çalışma şekilleri altında toplanan eve iş verme ve yarı zamanlı çalışmalar, yine de işçinin karşısında bir işverenin bulunduğu uygulamalardır. Daha sonra hızla yaygınlaşan ve özel istihdam büroları aracılığıyla kurumsallaştırılan "kiralık işçilik" uygulaması ise, işçinin işyerini de yok etmektedir. Özel istihdam bürosuna bağlı işçilerin bir işyeri olmadığı gibi, genel olarak "kendilerini gerçekleştirecekleri sürekli bir işleri" de yoktur. Bu anlamda, özel istihdam büroları ile bireysel düzeyde mutlak güvencesizlik meydana getiren kayıt dışına göre, işçilerin üretken kimliğine ve kişiliğine yönelik en üst düzeyde bir saldırı söz konusu olmaktadır.
İşçileri her açıdan olumsuz etkileyen bu gelişmeler, örgütlenmede yaşanan gerileme ve yetersizliklerin bir sonucu olarak yaygınlaşmaktadır. Özellikle sendikal hareket kayıt dışı çalışanları, taşeron işçiliğini, evde çalışan işçileri, yarı zamanlı işçileri, kadın ve çocuk emeğini örgütlemekte başarısızdır.
Seçim sürecindeyiz… Sendikalar seçimler konusunda suskun kalmamalıydı. Yapılacak iş, sendika özgürlüğünü baskılayarak, işverenleri koruma adına grevleri yasaklayan AKP iktidarına gerekli dersi sandıkta vermek olacaktır.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023