‘Vay boş ümit dükkanlarında oturanların hâline’
Vay, hırs, aldanış ve boş ümit dükkânlarında oturup geçinenlerin hâline... Sen de böyle yapıyorsan, yakında iç âlemin ölür ve kalbin kararır
30.05.2023 08:22:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Vay, hırs, aldanış ve boş ümit dükkânlarında oturup geçinenlerin hâline... Sen de böyle yapıyorsan, yakında iç âlemin ölür ve kalbin kararır.
Peygamber (s.a.a.v) efendimiz bir Hadîs-i Şerifinde şöyle buyurur: "Şu kalpler var ya, onlar muhakkak kirlenip paslanır. Onların cilâsı Kur'ân okumaktır."
"Allah'ım bize hidayet yolunu göster ve doğruluğu nasib et. Bize merhamet eyle ve o duyguyu bize aşıla. Bize irfan duygusu ver ve benliğimize anlat. Her nerede bulunursam mübarek kıl…
Sana gelince ey zavallı, yakında kuvvetin gidecek. Gücün kalmayacak. Kalabalığın eriyecek. Dostların seni kovacak. Dünyanın fakirlik hâli, öbür âlemin de azabı seni saracak...
Kabir sana dar gelecek. Kaburga kemiklerin birbirine girecek, münkir ve nekire cevap veremez hâle geleceksin; dilin tutulacak. Kabrinde şiddetle azap edilecek. Cehennemde sana bir kapı açılacak. Sana oranın sıkıntısı ve zehiri gelecek.
Ey cemaatimiz, bu dünyada iyi edeb sahibi olunuz; ancak bu şekilde selâmete erilir. İçiniz ve dışınız, Hakk'ın kıyamına ancak böyle durabilir. O kez gözünden perdeler kalkar. Dilinden kir, pas gider. Kulağından perdeler açılır.
Hak Teâlâ sana lokmalar yedirir, kuvvet üstüne kuvvet bulursun. Basiret üstüne basirete erersin. Bir hayattan diğer hayata kavuşursun. Bir beka biter, öbürüne geçersin.
Bu rızkın ötesinde bir başka rızık alırsın. Çalışman hoş olur. İyi edebin övülmeye başlar. Adına âkil, din ehli, sabırlı dendikten sonra şâkir adını alırsın. Hak, senin bütün kötü hâllerini değiştirir. Hak, insanlardaki istidada göre hâllerini değiştirir.
Bir Âyet-i Kerimede bu hâle işareten şöyle buyrulur: "Onlar, kendilerinde bir değişiklik yapmadıkça, Allah onların hâlini değiştirmez." (Enfal/53)
Büyük insanlar, İslâm dininin emirlerine uyarak yaramaz huylarını değiştirirler... Sonra ilme geçer, daha sonra da kader âlemine girer ve bütün hâllerini değiştirirler. Bu güzel hâlleri, onlara Hak nasib etmiştir.
Sanki onlar, yaramaz ellerini, ayaklarını ve diğer duygularını kötülükten almak için gizli bir âleme dalmışlar. Onlarda, bu değişme anında maddî bir hareket görmek kabil değil. Yemek yerken, sanki yiyen onlar değil de içlerinde bir yiyen var.
Onlar, olur olmaz sözleri, niçin, nasıl gibi lâfları bilmezler. Onlarda beşerî akıl yok olur. O gizli âlem geçtikten sonra akılları yerine gelir. Hak Teâlâ'dan lütuflar iner. Ve değişik hâlleri kendini gösterir.
O değişik hâl öyle bir hâldir ki... Açlık sonunda taam verilir. Susuzluktan sonra su verilir. Her şeyden soyununca bir başka kisve giydirilir.
Mademki, bir yolcusun ve bu yolda yürüyorsun, azla yetinmen gerekir. Bu azla yetinme hâli, şehevî uygunsuz arzuların sönünceye kadar devam etmeli... Verilen bu emrin hükmünü eda etmelisin.
İslâm dininde yapılması bildirilen işleri ele al ve yap. Yasakları bir yana at ve onlardan kaç.
İçinde bulunduğumuz bu günler geçmekte... Ve her gün, aydın olduğunda, gecenin karanlığı geldiğinde, adım adım Hakk'a yaklaşmaktasın.
Her zâtın kendine has yolculuğu var. Senin yolculuğun onlarınki ile kıyas kabul etmez. Bâzı zâtların yolculuğu bir günde, bâzısının yolculuğu bir aydadır; diğer kısmın ise, seneler sürer.
Zamanını, niçin, nasıl olacak gibi lâflarla harcayıp bitirme. Orta hâlli bir yol bul ve onu kuvvetlendir. İyi amel sahibi ol. Onun varlığı evinde yapılan iyi işler, seni zâtına has kılar. Bu hâli bekleyebilirsin.
Belki de onun özel cariyelerinden biri sana âşık olur ve seni ona nikâh eder, evlenirsin. Şeklin değişir. Küfen ve testin pazara atılır. Ve sen orada koca bir çiftlik sahibi olursun.
Belki daha ileri gider, ülkeleri emrin altına alırsın. Hattâ bunu da aşar, şaha nâib veya vezir olursun. İlâhî bir marifete sahip olan zât için bu hâller ve bu vergiler çok sayılmaz.
Hakk'a vuslat bulduktan sonra iştihan açılır. Yaptığın zâhidlik ve fazlayı terk irfan sahibi oluncaya kadardır; sonrası elinden çıkar. Sen bir şey yapmaya kadir olamazsın.
Yaptığın her iş O'na vâsıl oluncaya kadar ve kendi adını, kim olduğunu ve lâkabını bilinceye kadar... Sonrası tam varlık.
Kul marifet âlemini bulup, olup bitenleri anladıktan sonra, bütün arzuları verilir. Elbisesi, kumaşı, evi, ehli, yavruları ve komşuları ona iade edilir.
O irfan sahibi, bütün hâllerinde bir vasat yol bulmuştur. Bir adımı ileri atsa, öbürü geride kalır; dengeyi temin eder. Onun için hazlar ikiye ayrılır. Biri ümit, öbürü de korku.
Cahilin her şeye takaddümü nasıl olur? Bu bir irfan sahibi için düşünülür. O lehine ve aleyhine olan şeylerin cümlesini bırakır…
Doğru zatlardan ol. Onların baş alâmeti, her işte Hak Teâlâ'ya dönmektir. Şayet hâllerinin gizli kalmasını arzu ederlerse halka karışır, alışveriş yaparlar. Onların kalbi Hak'la olduğu hâlde, dış hâlleri halka karışır." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Peygamber (s.a.a.v) efendimiz bir Hadîs-i Şerifinde şöyle buyurur: "Şu kalpler var ya, onlar muhakkak kirlenip paslanır. Onların cilâsı Kur'ân okumaktır."
"Allah'ım bize hidayet yolunu göster ve doğruluğu nasib et. Bize merhamet eyle ve o duyguyu bize aşıla. Bize irfan duygusu ver ve benliğimize anlat. Her nerede bulunursam mübarek kıl…
Sana gelince ey zavallı, yakında kuvvetin gidecek. Gücün kalmayacak. Kalabalığın eriyecek. Dostların seni kovacak. Dünyanın fakirlik hâli, öbür âlemin de azabı seni saracak...
Kabir sana dar gelecek. Kaburga kemiklerin birbirine girecek, münkir ve nekire cevap veremez hâle geleceksin; dilin tutulacak. Kabrinde şiddetle azap edilecek. Cehennemde sana bir kapı açılacak. Sana oranın sıkıntısı ve zehiri gelecek.
Ey cemaatimiz, bu dünyada iyi edeb sahibi olunuz; ancak bu şekilde selâmete erilir. İçiniz ve dışınız, Hakk'ın kıyamına ancak böyle durabilir. O kez gözünden perdeler kalkar. Dilinden kir, pas gider. Kulağından perdeler açılır.
Hak Teâlâ sana lokmalar yedirir, kuvvet üstüne kuvvet bulursun. Basiret üstüne basirete erersin. Bir hayattan diğer hayata kavuşursun. Bir beka biter, öbürüne geçersin.
Bu rızkın ötesinde bir başka rızık alırsın. Çalışman hoş olur. İyi edebin övülmeye başlar. Adına âkil, din ehli, sabırlı dendikten sonra şâkir adını alırsın. Hak, senin bütün kötü hâllerini değiştirir. Hak, insanlardaki istidada göre hâllerini değiştirir.
Bir Âyet-i Kerimede bu hâle işareten şöyle buyrulur: "Onlar, kendilerinde bir değişiklik yapmadıkça, Allah onların hâlini değiştirmez." (Enfal/53)
Büyük insanlar, İslâm dininin emirlerine uyarak yaramaz huylarını değiştirirler... Sonra ilme geçer, daha sonra da kader âlemine girer ve bütün hâllerini değiştirirler. Bu güzel hâlleri, onlara Hak nasib etmiştir.
Sanki onlar, yaramaz ellerini, ayaklarını ve diğer duygularını kötülükten almak için gizli bir âleme dalmışlar. Onlarda, bu değişme anında maddî bir hareket görmek kabil değil. Yemek yerken, sanki yiyen onlar değil de içlerinde bir yiyen var.
Onlar, olur olmaz sözleri, niçin, nasıl gibi lâfları bilmezler. Onlarda beşerî akıl yok olur. O gizli âlem geçtikten sonra akılları yerine gelir. Hak Teâlâ'dan lütuflar iner. Ve değişik hâlleri kendini gösterir.
O değişik hâl öyle bir hâldir ki... Açlık sonunda taam verilir. Susuzluktan sonra su verilir. Her şeyden soyununca bir başka kisve giydirilir.
Mademki, bir yolcusun ve bu yolda yürüyorsun, azla yetinmen gerekir. Bu azla yetinme hâli, şehevî uygunsuz arzuların sönünceye kadar devam etmeli... Verilen bu emrin hükmünü eda etmelisin.
İslâm dininde yapılması bildirilen işleri ele al ve yap. Yasakları bir yana at ve onlardan kaç.
İçinde bulunduğumuz bu günler geçmekte... Ve her gün, aydın olduğunda, gecenin karanlığı geldiğinde, adım adım Hakk'a yaklaşmaktasın.
Her zâtın kendine has yolculuğu var. Senin yolculuğun onlarınki ile kıyas kabul etmez. Bâzı zâtların yolculuğu bir günde, bâzısının yolculuğu bir aydadır; diğer kısmın ise, seneler sürer.
Zamanını, niçin, nasıl olacak gibi lâflarla harcayıp bitirme. Orta hâlli bir yol bul ve onu kuvvetlendir. İyi amel sahibi ol. Onun varlığı evinde yapılan iyi işler, seni zâtına has kılar. Bu hâli bekleyebilirsin.
Belki de onun özel cariyelerinden biri sana âşık olur ve seni ona nikâh eder, evlenirsin. Şeklin değişir. Küfen ve testin pazara atılır. Ve sen orada koca bir çiftlik sahibi olursun.
Belki daha ileri gider, ülkeleri emrin altına alırsın. Hattâ bunu da aşar, şaha nâib veya vezir olursun. İlâhî bir marifete sahip olan zât için bu hâller ve bu vergiler çok sayılmaz.
Hakk'a vuslat bulduktan sonra iştihan açılır. Yaptığın zâhidlik ve fazlayı terk irfan sahibi oluncaya kadardır; sonrası elinden çıkar. Sen bir şey yapmaya kadir olamazsın.
Yaptığın her iş O'na vâsıl oluncaya kadar ve kendi adını, kim olduğunu ve lâkabını bilinceye kadar... Sonrası tam varlık.
Kul marifet âlemini bulup, olup bitenleri anladıktan sonra, bütün arzuları verilir. Elbisesi, kumaşı, evi, ehli, yavruları ve komşuları ona iade edilir.
O irfan sahibi, bütün hâllerinde bir vasat yol bulmuştur. Bir adımı ileri atsa, öbürü geride kalır; dengeyi temin eder. Onun için hazlar ikiye ayrılır. Biri ümit, öbürü de korku.
Cahilin her şeye takaddümü nasıl olur? Bu bir irfan sahibi için düşünülür. O lehine ve aleyhine olan şeylerin cümlesini bırakır…
Doğru zatlardan ol. Onların baş alâmeti, her işte Hak Teâlâ'ya dönmektir. Şayet hâllerinin gizli kalmasını arzu ederlerse halka karışır, alışveriş yaparlar. Onların kalbi Hak'la olduğu hâlde, dış hâlleri halka karışır." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.