Bugün de biraz ekonomiden bahsedelim. Özellikle de belimizi büken vergilerden?
Kapital sahiplerinin çıkarlarını korumaya yönelik bir sömürü sistemi olan Kapitalizm bile tüketim üzerinden alınan dolaylı vergileri "adaletsiz vergiler" olarak tanımlar.
Ülkemizde ise vergi gelirlerindeki asıl payı, kazançtan alınan vergiler, yani gelir vergisi değil, dolaylı vergiler oluşturmaktadır.
Durumu biraz daha anlayabilmek için 2016 yılı rakamlarına bakalım.
Toplam vergi geliri 458,7 milyar TL?
Kazançtan elde edilen Kurumlar Vergisi 43 milyar TL, Gelir Vergisi ise 96,6 milyar TL?
Buna karşın tüketimden alınan ÖTV 120,4 milyar TL, KDV 130,6 milyar TL, Özel İletişim Vergisi (ÖİV) 4,97 milyar TL?
Siyasilerimiz ÖTV, KDV gibi dolaylı vergileri en kolay vergi olarak görüyor, çünkü toplamak için uğraşmıyor, tüketim sırasında peşinen tahsil etmiş oluyor.
Bir diğer ilginç nokta ise ürüne önce ÖTV ilave edilip, ÖTV'yle birlikte KDV'nin alınması? Verginin vergisi alınıyor.
Gelir vergisi ise iş bittikten sonra toplanmaya çalışıldığı için toplanması oldukça zor.
Maliyetlerin altında ezilen, pazarı sürekli daralan üretici, sanayici, tüccar, vergi yükü altında da ezilmektedir ve vergisini ödeyememektedir.
Bir de ssk pirimi gibi, işletmesinin kirası ve çalıştırdığı personelin sayısı oranınca ödediği stopaj yani muhtasar vergisi gibi zarar ettiği zaman bile ödediği vergiler mevcuttur.
Bu olumsuz şartlarda kayıtdışına yönelen işadamları, buna rağmen vergileri ödemekte zorlanmaktadırlar.
Vergi yapılandırmaları kısmen bir fayda sağlasa da, zaten rutin vergisini ödemekte zorlanan işletmelerin, bir de buna yapılandırma taksidi eklendiğinde, sıkıntılarına kesin çözüm olmamaktadır.
Vergi gelirlerini artırma konusunda vergi uzmanları, kayıtdışı ekonominin azaltılması gerektiğini ve buradan da etkin bir şekilde vergi alınmasını öneriyorlar. Bu gerçekten çözüm müdür? Yeni vergilerle, vergilere zamlarla, cezalarla ya da vergi yapılandırmalarıyla ekonomi ne kadar götürülür?
Sürekli cari açık verdiğimiz, bütçe açığı verdiğimiz, borcu borçla çevirmeye çalıştığımız dikkate alındığında ekonomimiz bugün verilen siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel tavizlerle götürülüyor diyebiliriz. Ama nereye kadar? Neticede sana bu borcu temin edenler, senin vatanın, milletin, toprağın ve madenlerin üzerinde menfur hesapları var; Şark Projesi hesabı var, BOP hesabı var, kendisine vatan yapma hesabı var.
Bugün yaşanılanlar bunun canlı göstergesi değil mi?
Ülkemizdeki vergi tablosunda, vatandaşın harcalamarından kesilen dolaylı vergiler üzerine kurulu "adaletsiz" bir vergi sistemi vardır ve uzmanların da altını çizdiği gibi vergi rekortmeni zengin sanayiciler, işadamları, işletmeler değil, cebi delik vatandaştır.
Peki, dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş vergi meselesine nasıl bakmaktadır? Özetle ifade edelim, detay için mutlaka Milli Ekonomi Modeli'ndeki vergi bölümüne müracaat ediniz.
Öncelikle MEM'de asıl gelir kaynağı vergi değildir. MEM, emek ve üretim karşılığı ve de yer altı kaynaklarımıza mukabil basılacak olan milli parayı, madenlerin devlet-millet ortaklığıyla işletilmesinden elde edilecek geliri asıl gelir olarak kabul etmektedir.
Yıllık 100 bin liranın altında geliri olan vatandaştan 1 kuruş vergi alınmayacak.
Bu mevcut şartlarda çoğunluğun vergi vermemesi demektir.
MEM'de vergi kazanandan, makul bir şekilde alınacak.
Tüketim vergileri yani dolaylı vergiler ise tamamen kaldırılacak.
MEM döneminde ÖTV, KDV gibi vergiler olmayacak.
Devlet tüketicinden vergi almayarak da vatandaşın cebine para koymuş oluyor ve bu paranın tüketim olarak piyasaya girmesi, üreticinin o oranda üretimini artırması demektir.
Üreticinin üretimini artırması, dolaylı vergiler iptal olmasına rağmen vergi gelirlerinin artmasına vesile olacak. Bir taraftan da üretilen katma değer kadar devlet para basma hakkı elde edecek.
MEM döneminde hem çoğunluk vergi vermeyecek, hem işadamları makul vergi ödemelerine rağmen vergi geliri daha fazla olacak, hem de kayıtdışı sıfır olacak.
AB, ABD ve onların tetikçi kuruluşları IMF ve Dünya Bankası'nın aklıyla hareket eden iktidarıyla muhalefetiyle siyasilerimiz, böyle dört dötlük bir çözümü asla getiremezler.
Onların peşinde koştuğumuz müddetçe vergilerimizin miktarları da çeşitleri de artacak, zamlar ve cezalar sırtımızda kambur olamaya devam edecek. Başka yapacakları bir şey yok.
Kapital sahiplerinin çıkarlarını korumaya yönelik bir sömürü sistemi olan Kapitalizm bile tüketim üzerinden alınan dolaylı vergileri "adaletsiz vergiler" olarak tanımlar.
Ülkemizde ise vergi gelirlerindeki asıl payı, kazançtan alınan vergiler, yani gelir vergisi değil, dolaylı vergiler oluşturmaktadır.
Durumu biraz daha anlayabilmek için 2016 yılı rakamlarına bakalım.
Toplam vergi geliri 458,7 milyar TL?
Kazançtan elde edilen Kurumlar Vergisi 43 milyar TL, Gelir Vergisi ise 96,6 milyar TL?
Buna karşın tüketimden alınan ÖTV 120,4 milyar TL, KDV 130,6 milyar TL, Özel İletişim Vergisi (ÖİV) 4,97 milyar TL?
Siyasilerimiz ÖTV, KDV gibi dolaylı vergileri en kolay vergi olarak görüyor, çünkü toplamak için uğraşmıyor, tüketim sırasında peşinen tahsil etmiş oluyor.
Bir diğer ilginç nokta ise ürüne önce ÖTV ilave edilip, ÖTV'yle birlikte KDV'nin alınması? Verginin vergisi alınıyor.
Gelir vergisi ise iş bittikten sonra toplanmaya çalışıldığı için toplanması oldukça zor.
Maliyetlerin altında ezilen, pazarı sürekli daralan üretici, sanayici, tüccar, vergi yükü altında da ezilmektedir ve vergisini ödeyememektedir.
Bir de ssk pirimi gibi, işletmesinin kirası ve çalıştırdığı personelin sayısı oranınca ödediği stopaj yani muhtasar vergisi gibi zarar ettiği zaman bile ödediği vergiler mevcuttur.
Bu olumsuz şartlarda kayıtdışına yönelen işadamları, buna rağmen vergileri ödemekte zorlanmaktadırlar.
Vergi yapılandırmaları kısmen bir fayda sağlasa da, zaten rutin vergisini ödemekte zorlanan işletmelerin, bir de buna yapılandırma taksidi eklendiğinde, sıkıntılarına kesin çözüm olmamaktadır.
Vergi gelirlerini artırma konusunda vergi uzmanları, kayıtdışı ekonominin azaltılması gerektiğini ve buradan da etkin bir şekilde vergi alınmasını öneriyorlar. Bu gerçekten çözüm müdür? Yeni vergilerle, vergilere zamlarla, cezalarla ya da vergi yapılandırmalarıyla ekonomi ne kadar götürülür?
Sürekli cari açık verdiğimiz, bütçe açığı verdiğimiz, borcu borçla çevirmeye çalıştığımız dikkate alındığında ekonomimiz bugün verilen siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel tavizlerle götürülüyor diyebiliriz. Ama nereye kadar? Neticede sana bu borcu temin edenler, senin vatanın, milletin, toprağın ve madenlerin üzerinde menfur hesapları var; Şark Projesi hesabı var, BOP hesabı var, kendisine vatan yapma hesabı var.
Bugün yaşanılanlar bunun canlı göstergesi değil mi?
Ülkemizdeki vergi tablosunda, vatandaşın harcalamarından kesilen dolaylı vergiler üzerine kurulu "adaletsiz" bir vergi sistemi vardır ve uzmanların da altını çizdiği gibi vergi rekortmeni zengin sanayiciler, işadamları, işletmeler değil, cebi delik vatandaştır.
Peki, dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş vergi meselesine nasıl bakmaktadır? Özetle ifade edelim, detay için mutlaka Milli Ekonomi Modeli'ndeki vergi bölümüne müracaat ediniz.
Öncelikle MEM'de asıl gelir kaynağı vergi değildir. MEM, emek ve üretim karşılığı ve de yer altı kaynaklarımıza mukabil basılacak olan milli parayı, madenlerin devlet-millet ortaklığıyla işletilmesinden elde edilecek geliri asıl gelir olarak kabul etmektedir.
Yıllık 100 bin liranın altında geliri olan vatandaştan 1 kuruş vergi alınmayacak.
Bu mevcut şartlarda çoğunluğun vergi vermemesi demektir.
MEM'de vergi kazanandan, makul bir şekilde alınacak.
Tüketim vergileri yani dolaylı vergiler ise tamamen kaldırılacak.
MEM döneminde ÖTV, KDV gibi vergiler olmayacak.
Devlet tüketicinden vergi almayarak da vatandaşın cebine para koymuş oluyor ve bu paranın tüketim olarak piyasaya girmesi, üreticinin o oranda üretimini artırması demektir.
Üreticinin üretimini artırması, dolaylı vergiler iptal olmasına rağmen vergi gelirlerinin artmasına vesile olacak. Bir taraftan da üretilen katma değer kadar devlet para basma hakkı elde edecek.
MEM döneminde hem çoğunluk vergi vermeyecek, hem işadamları makul vergi ödemelerine rağmen vergi geliri daha fazla olacak, hem de kayıtdışı sıfır olacak.
AB, ABD ve onların tetikçi kuruluşları IMF ve Dünya Bankası'nın aklıyla hareket eden iktidarıyla muhalefetiyle siyasilerimiz, böyle dört dötlük bir çözümü asla getiremezler.
Onların peşinde koştuğumuz müddetçe vergilerimizin miktarları da çeşitleri de artacak, zamlar ve cezalar sırtımızda kambur olamaya devam edecek. Başka yapacakları bir şey yok.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Türkiye de Gazze gibi işgal hedefinde! / 18.05.2024
- Enflasyonda hayal başka, gerçek başka! / 17.05.2024
- Kamu tasarrufu israf edenden talep edilmeli / 15.05.2024
- Kamuda tasarruf: Ekonomik iflasın göstergesi / 14.05.2024
- ABD’de başkanın dediğini danışman yalanlıyor / 11.05.2024
- Mayıstan sonra enflasyon düşer mi? / 10.05.2024
- Gazze’nin tahliyesi yakın! / 08.05.2024
- Onlar Türkiye, Türk milleti ve Atatürk sevdalısıydılar / 07.05.2024
- ‘AKP sebep, enflasyon sonuç’ / 04.05.2024
- Asgari ücret artmadı, enflasyon arttı! / 03.05.2024
- Enflasyonda hayal başka, gerçek başka! / 17.05.2024
- Kamu tasarrufu israf edenden talep edilmeli / 15.05.2024
- Kamuda tasarruf: Ekonomik iflasın göstergesi / 14.05.2024
- ABD’de başkanın dediğini danışman yalanlıyor / 11.05.2024
- Mayıstan sonra enflasyon düşer mi? / 10.05.2024
- Gazze’nin tahliyesi yakın! / 08.05.2024
- Onlar Türkiye, Türk milleti ve Atatürk sevdalısıydılar / 07.05.2024
- ‘AKP sebep, enflasyon sonuç’ / 04.05.2024
- Asgari ücret artmadı, enflasyon arttı! / 03.05.2024