logo
19 NİSAN 2024

Yan Mümtaz'er yan Boşa gitti bunca çaban

19.12.2007 00:00:00
Zaman gazetesinin prof yazarlarından Mümtaz'er efendi fena bozulmuş bu tahliye işine.Halbuki o malum 9 Kasım 2005 tarihinde patlak veren Şemdinli olayından sonra, yazdığı gazetenin de bağlı bulunduğu yazılı ve görsel medya gurubu nasıl da cansiperane çalışmışlar, iftiraya uğrayan askeri personel 39 yıla mahkum olunca rahat bir nefes almışlardı. O gün ki sisli-dumanlı ortamı daha da bir görünmez kılarak TSK'ya bir gol daha attırmış olmanın huzuru içinde günlük karalamalarını sürdürüyorlardı.Nereden çıktı bu tahliye işi?Türkiye'de yayın yapan cümle fitne-fesat medyası el ele vererek, baş başa manşetler atarak, göz göze görüntüler yayınlayarak ne kadar da güzel "suçüstü yakalandılar" kanaatini kamuoyuna pompalamışlardı.O gençlerin mahkumiyetleri 39 yıl devam etseydi Mümtaz'er efendiye göre hukuk yerini bulmuş olacaktı fakat şimdi askeri mahkeme tahliye kararı verince ülkede hukuk alt-üst olmuş oldu!Nereden çıktı bu tahliye işi?Hocaefendi'nin mümtaz profu fena bozulmuş bu tahliye işine, bakın neler diyor:"Onlar ne de olsa "bizim çocuklar". Vatanı kurtaramadılar ama vatan onları kurtardı. Ne diyeceğiz? "Vatan sağ olsun" yerine "Onlar sağ olsun". Peki vatan ne olacak? Hukukun olmadığı, hakkın teslim edilmediği, vatandaşının kendisini hukuk güvencesi altında hissetmediği bir vatanı nasıl koruyacağız?Bırakın "bizim çocuklar"ı ortalığa doludizgin salmayı, her ferdinin başına bir silahlı görevli dikseniz, hukuk olmadan o vatanı, üzerinde yaşayan insanlarla birlikte tek parça halinde tutabilir misiniz? Mevzubahis olan "bizim çocuklar" ise gerisi teferruat. Başta vatan, sonra devlet, sonra millet; hepsi birer teferruat. "Bizim çocuklar" olmadan vatan korunamayacağına göre, önce göz bebeğimiz olan "bizim çocuklar" korunacak. Çaresiz "bizim çocukları" korumanın, vatanı korumaktan, devleti yaşatmaktan, milleti bir arada tutmaktan daha önemli olduğunu anlatacağız. Bizim adımıza, bizim hakkımızı hukukumuzu korumak adına iddiada bulunan bir savcının onurunu, "bizim çocuklar" için feda edeceğiz. "Bizim çocuklar"ı koruma görevinin hukukun üstünde olduğunu fark edemediği için onlara ceza veren ve bu büyük hataları yüzünden tenzil-i rütbe ile sağa sola sürülen yargıçları da bir hukuk kazasının kurbanları olarak hatırlayacağız. Kamuoyuna yerleşmiş olan "suçüstü yakalandılar" kanaatimizi değiştireceğiz. Hatta daha ileri gidip vatanı korumak için "rutin dışı"na çıkmanın "bizim çocuklar"ın hakkı olduğuna inanacağız. Eğer kanunlar, "bizim çocuklar"ın usullerine göre vatanı korumaya engel ise çiğnenebileceğini bileceğiz. Kanunları çiğnenen ve çiğneyenlerin korunduğu bir vatanın vatandaşları olarak yaşamanın çarelerini arayacağız. "Hakim teminatı" olmayan askerî mahkemenin verdiği kararın, sivil mahkemenin verdiği karardan üstün olduğuna ikna olacağız. Sivil Mahkeme'nin verdiği 39 yıl cezadan sonra, askerî mahkemenin bir celsede verdiği tahliye kararını "yerinde" bulacağız. Tahliye kararı veren mahkemenin yargıçlarının, davada adı geçen ve taraf olan komutana "bağımlı" olduğunu, iki mahkemenin kararını karşılaştırırken hesaba katmayacağız. Davanın ilk açılmasından itibaren gözümüzün içine soka soka gelişen terslikleri normal karşılayacağız. İddianameyi hazırlayan savcının üzerinden buldozer gibi geçen ve bir hukuk adamını resmen yok eden tasarrufu haklı ve yerinde bulacağız. Mahkeme yargıçları üzerinde kurulan baskıları, görev değişikliklerini, tıpkı Şemdinli'de olanlar gibi "rutin dışı" görmeyeceğiz. Tanık ifadelerini, delilleri ve mahkemenin ulaştığı "kesin" sonucu "yanlış" bulacağız. "Bizim çocukları" korumak ve kurtarmak için ortaya çıkan iradeyi, teşebbüs gücünü ve kararlılığı saygıyla karşılayacağız. Kendi mensuplarına sahip çıkan, "iyi çocuklar" kefaletinin arkasında duran "iyi çocuklar kurumu"nun güç gösterisini bağlılıklarımızı bildirerek izleyeceğiz. Ortaya çıkan sonucu "helal olsun" diyerek hep birlikte alkışlayacağız. O koskoca kurumun itibarına emir-komuta zinciri içinde verilen zarardan söz edenleri susturacağız. Devletin hukukla var olduğunu, devletin saf hukuk olduğunu; ancak hukukla bir ülkenin birliğini bütünlüğünü koruyabileceğini unutacağız. Bir ülkeyi ordusunun, polisinin değil hukukun koruduğunu, güçlünün haklı olduğu bir vatanı kimsenin koruyamayacağını dikkate almayacağız. Onlar "bizim çocuklar". Onların ayrıcalıkları kanıtlandı. Kimin sözünün geçtiğini anladık. Bizim için yeterli. Vatan mı? O zaten "bizim çocuklar"a ait. Yaşatmaya güçleri yetmese de batırmaya hakları var. Devlet ve millet ise vatandaş olarak bize lâzım. Yıllar sonra "bizim çocuklar"dan biri çıkıp, son zamanlarda yaptıkları gibi "o iş bir hataydı" diyene kadar bekleyeceğiz. O güne kadar bize de içimizdeki Dadaloğlu'nu susturmak düşecek" (16 Aralık 07).Sabrınıza sığınarak aynı konuda yazılmış bir yazı daha takdim edeceğim daha kolay mukayese yapabilesiniz diye:"Tam 24 ay 20 gün hapis yattıkları halde, astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz'in mağduriyetleri ile ilgili tazminat talep edeceklerini sanmıyorum. Bu durum Şemdinli davasından dolayı kamuoyunun yakından tanıdığı Kaya ve İldeniz için geçerli değil. Terörle mücadele sırasında yaptıkları kahramanlıklar yüzünden yüzlerce personel yargılanmakta. Tutuklu bulunanların yanında ihraç edilen, davası sürdüğü için açıkta bekleyen, yine uzun süren davaları yüzünden yıllarca maaş alamadan bekleyen insanlarımız var. Mahkemelerin bitiminde bu personelin büyük bir çoğunluğu neredeyse, vatan haini ilan edilmekten kurtuldukları için derin bir nefes alarak "Vatanım ha ekmeğini yemişim, ha mermisini" anlayışı ile tahliye olma ya da beraat etme sevinciyle yeniden göreve dönmenin heyecanıyla tazminat talebini aklına bile getirmez. Avukatlarının ısrarına rağmen "Boş verin parayı pulu, olan oldu" deyip hasretini çektikleri üniformalarını giyip göreve dönerler. Ama isimleri bilindiği için daha faydalı hizmetler verdikleri asli görevleri yerine pasifize edildiklerinden yeniden mağdur olurlar. Bu mağduriyet sadece maddi anlamda değil, aynı zamanda manevi yöndedir. Ormandaki aslanın kafese konması gibi, ağır bir psikolojiye kapılırlar. Karargah hizmetinde tecrübelerinden de faydalanılmaz. Deşifre oldukları için istihbarat görevi yüklenmeleri de mümkün değildir. İnadına göreve devam edenlerin umudu günün birinde kendilerinin eskisi gibi aktif göreve atanacakları yönündedir. Ama çoğunluğu bir süre sonra uzun bekleyişin mutsuzluğuna kapılıp, ya istifa dilekçelerini verir, ya da emeklilik için yasal sürenin dolmasını beklemeye başlar. Bu durumda olan personelin isimlerini bir çırpıda her hangi bir meslektaşına saydırabilirsiniz. Ben bile tereddütsüz kırk elli ismi hatırlarım. Şemdinli de istihbarat görevi yaparken terör örgütünün saldırısına uğradıkları halde tutuklanıp, çete suçuyla yargılanan iki kahraman askerin tahliyelerinden sonra aynı şekilde göreve hazır olduklarından eminim. Ama ya onların aileleri...Anne, baba, eşi ve çocuklarının 24 ay 20 gün boyunca neler çektiğini hiç düşündünüz mü? Okula giden çocuklarının sınıftaki konumu, öğretmenlerin gözündeki halleri, mahalle bakkalının bakışını tahmin edebiliyor musunuz? Ailelerin ev kirası, okul ve mutfak masraflarının gelmeyen maaşla ödenmediği durumda kimlerin yardımcı olduğunu ya da kimlere ne kadar borçlandıklarını aklınızın ucundan geçirebildiniz mi? Ali ve Özcan astsubayların bileklerine kelepçe geçirilmesinden sonra tam 24 ay 20 gün hapishane duvarları içinde, "baba katili ile babam bir safta" dizeleri ile üstadın özetlediği duyguya nasıl katlandıklarını bilen var mı? Hemen hemen her biri terör örgütü ve uzantılarının avukatı olan ve bunun mükafatını İmralı'daki cani tarafından milletvekili olmakla görenler tahliye kararına itiraz ederek, konuyu AHİM'e götüreceklerini söylüyorlar. Terör örgütü ile ilişkisi bağımsız sivil mahkemeler tarafından kanıtlanıp cezalandırılan asıl bombacı Medeni Yılmaz da mahkeme bahçesinde devlete meydan okumaya devam ediyor. Bir tarafta terörle mücadele ederken her türlü riski göze alan kahraman çocuklar, diğer taraftan İmralı'dan kumandalı robotlar.Adaletin terazisi 24 ay 20 gün sonra dengeye ulaşmış. Bu süre içinde durumu klimalı odalarda seyreden ve geçtiğimiz gün haddini aşarak bu milletin kutsalına dil uzatmaya güvenine gölge düşürmeye kalkan, aklı durmuş kişiler ile ilgili yorumu yarına bırakıyor, Kaya ve İldeniz astsubaylara geçmiş omsun demiyorum. Gazanız mübarek olsun" (Yavuz Selim Demirağ, Yeni Çağ,16 Aralık 07).
 
Aziz Karaca / diğer yazıları
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk
İran'dan saldırıya ilişkin açıklama geldi
'3 mini İHA saldırısı püskürtüldü'
Şehit edilen babasının koltuğuna oturdu
29 yıl önce babası o koltuktaydı
Kaçak kazı zannedildi gerçek bambaşka çıktı
Soruşturma devam ediyor
Depremin izleri gün ağarınca ortaya çıktı
Binalar ve minareler yıkıldı
2 kurşun camlara isabet etti
Holding binasına ateş açıldı
Komşusunun kapısına balyoz ve matkapla dayanıp ateşe verdi
Gürültü kavgasını özel harekat bitirdi
İsrail'den İran'a misilleme
İran'da uçuşlar askıya alındı
'Hasarlı evlere girmeyin'
Açıklama sırasında depreme yakalandı
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler; Peygamberimizin ahlakı
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk
İran'dan saldırıya ilişkin açıklama geldi
'3 mini İHA saldırısı püskürtüldü'
Şehit edilen babasının koltuğuna oturdu
29 yıl önce babası o koltuktaydı
Kaçak kazı zannedildi gerçek bambaşka çıktı
Soruşturma devam ediyor
Depremin izleri gün ağarınca ortaya çıktı
Binalar ve minareler yıkıldı
2 kurşun camlara isabet etti
Holding binasına ateş açıldı
Komşusunun kapısına balyoz ve matkapla dayanıp ateşe verdi
Gürültü kavgasını özel harekat bitirdi
İsrail'den İran'a misilleme
İran'da uçuşlar askıya alındı
'Hasarlı evlere girmeyin'
Açıklama sırasında depreme yakalandı
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler; Peygamberimizin ahlakı
Fenerbahçe penaltılarda yıkıldı
Umutlu başlangıç kabusa döndü
Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam
Fabrikalarda işler tersine döndü
Ustaysan, zanaatkârsan maaş kıyak
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.