'Yazıklar olsun o gösterişli yollarınıza'
Hz. Ali bu hutbesinde Basra'da gelecekte olacak büyük olayları haber vermektedir
02.06.2025 14:25:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hz. Ali bu hutbesinde Basra'da gelecekte olacak büyük olayları haber vermektedir.
Ey Ahnef! Sanki ben onun; tozu dumanı, gürültüsü, dizgin sesleri, atlarının kişnemesi olmayan bir orduyla yola düştüğünü ve yeryüzünü deve kuşlarının ""ayakları gibi ayaklarının altına aldığını görür gibiyim.
Yazıklar olsun o gösterişli yollarınıza, akbaba kanatları gibi etrafa sarkan (balkonlu) ve (sütunları) fil hortumlarına benzeyen süslü evlerinize. Böylelerinin ne ölülerine yas tutulur ve ne de yitikleri aranır. Dünyayı yüzünün üstüne çarpan, ona gerektiği kadar değer veren ve olması gerektiği gibi bakan benim.
...Sanki yüzleri çekiçle dövülmüş kalkan gibi olan bir topluluğu görür gibiyim. Renkli ve has ipek giyiyorlar. En güzel atları kendilerine saklıyorlar. Çok cinayet işlerler; öyle ki yaralılar öldürülenlerin üzerinden yürür. Kaçanları, esir düşenlerinden daha azdır.
Arkadaşlarından birisi, "Sana gayb ilmi verilmiş ey Mü'minlerin Emıri!" deyince Ali (a.s) güldü ve Kelb kabilesinden olan o adama şöyle dedi:
Ey Kelbli! Bu, gayb ilmi değildir; bu ancak ilim sahibi birisinden ilim öğrenmektir. Gayb ilmi, kıyamet ilmidir. Bu da Allah'ın şu ayetinde saydığı şeylerdir: "Muhakkak ki kıyamet saati Allah'ın indindedir. Yağmuru o indirir. Rahimlerdeki olacağı o bilir. Hiç bir şahıs yarın ne kazanacağını bilmez ve hiç bir şahıs nerede öleceğini de bilmez"(Lokman: 34)
Bundan dolayı rahimlerden erkek mi kız mı, çirkin mi güzel mi, cömert mi cimri mi, şaki mi said mi, cehenneme bir odun mu; yoksa cennetlerde peygamberlere bir arkadaş mı olacağını Allah bilir.
İşte bu Allah'tan başka hiç kimsenin bilemeyeceği gayb ilmidir. Bundan başka bir ilim daha vardır ki Allah onu nebisine öğretmiş ve o da bana öğretmiştir. Kalbim iyice idrak etsin ve aklım da iyice kavrasın diye dua etmiştir."
Hz. Ali bu hutbesinde insanlara öğüt vermektedir.
"Ey Allah'ın kulları! Siz ve bu dünyadaki arzularınız eceli belli olan yerde konuklayanlar veya ödeme zamanı geldiğinden alacaklıları alacağını istemeye gelmiş borçlularsınız.
Ömrünüz tükeniyor, yaptıklarınız yazılıp sayılıyor. Nice çaba gösterenler kaybetmiş ve nice zahmet çekenler zarar etmişlerdir. Hayrın yüz çevirip uzaklaştığı, şerrin yönelip yaklaştığı, şeytanın da insanları helak etmeyi umduğu bir devirde yaşıyorsunuz.
Şeytan kuvvetlenmiş, ordusu çoğalmış, düzeni her yana yayılıp etrafınızı kuşatmış avlaması kolaylaşmıştır. Çevrendeki insanlardan dilediğine bak; yoksulluk içinde kıvranan fakirden, küfrü Allah'ın nimetiyle değişmiş zenginden, malını çoğaltmak için Allah'ın hakkını vermeyen cimriden, kulağını öğütlere sağır eden azgın inatçıdan başkasını görebilir misin?
Nerede iyileriniz, sarihleriniz? Nerede hürleriniz, cömertleriniz? Nerede, kazançlarında titiz davranıp sakınanlarınız, dinlerinden kötülük ve günahı giderenleriniz? Hepsi şu çabucak geçen, meşakkatle yaşanan bayağı dünyayı terk edip gitmedi mi?
Dudakların; küçük görülsün ve unutulsunlar diye haklarında sadece kötülemek için kıpırdadığı en kötü/aşağılık insanlar olarak mı yaratıldınız? O halde "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" (Biz Allah'tan geldik ve yine O'na döneceğiz. Bakara: 156) demek gerekir.
Fesat yaygınlaştı, onu değiştiren, inkâr eden ve önleyen yok. Bu halinizle mi Allah'ın mukaddes yurdunda Allah'a komşu ve en değerli dostları olmayı umuyorsunuz? Hayır olmaz! Hile yapıp aldatarak Allah'ın cennetine giremezsiniz, itaat etmeden hoşnutluğuna eremezsiniz. Marufu emredip kendisi terk edene, kendisi işlediği halde münkerden nehyetmeye kalkışana Allah lanet etsin!" Nehc'ul Belaga 128-129 Hutbe
Ey Ahnef! Sanki ben onun; tozu dumanı, gürültüsü, dizgin sesleri, atlarının kişnemesi olmayan bir orduyla yola düştüğünü ve yeryüzünü deve kuşlarının ""ayakları gibi ayaklarının altına aldığını görür gibiyim.
Yazıklar olsun o gösterişli yollarınıza, akbaba kanatları gibi etrafa sarkan (balkonlu) ve (sütunları) fil hortumlarına benzeyen süslü evlerinize. Böylelerinin ne ölülerine yas tutulur ve ne de yitikleri aranır. Dünyayı yüzünün üstüne çarpan, ona gerektiği kadar değer veren ve olması gerektiği gibi bakan benim.
...Sanki yüzleri çekiçle dövülmüş kalkan gibi olan bir topluluğu görür gibiyim. Renkli ve has ipek giyiyorlar. En güzel atları kendilerine saklıyorlar. Çok cinayet işlerler; öyle ki yaralılar öldürülenlerin üzerinden yürür. Kaçanları, esir düşenlerinden daha azdır.
Arkadaşlarından birisi, "Sana gayb ilmi verilmiş ey Mü'minlerin Emıri!" deyince Ali (a.s) güldü ve Kelb kabilesinden olan o adama şöyle dedi:
Ey Kelbli! Bu, gayb ilmi değildir; bu ancak ilim sahibi birisinden ilim öğrenmektir. Gayb ilmi, kıyamet ilmidir. Bu da Allah'ın şu ayetinde saydığı şeylerdir: "Muhakkak ki kıyamet saati Allah'ın indindedir. Yağmuru o indirir. Rahimlerdeki olacağı o bilir. Hiç bir şahıs yarın ne kazanacağını bilmez ve hiç bir şahıs nerede öleceğini de bilmez"(Lokman: 34)
Bundan dolayı rahimlerden erkek mi kız mı, çirkin mi güzel mi, cömert mi cimri mi, şaki mi said mi, cehenneme bir odun mu; yoksa cennetlerde peygamberlere bir arkadaş mı olacağını Allah bilir.
İşte bu Allah'tan başka hiç kimsenin bilemeyeceği gayb ilmidir. Bundan başka bir ilim daha vardır ki Allah onu nebisine öğretmiş ve o da bana öğretmiştir. Kalbim iyice idrak etsin ve aklım da iyice kavrasın diye dua etmiştir."
Hz. Ali bu hutbesinde insanlara öğüt vermektedir.
"Ey Allah'ın kulları! Siz ve bu dünyadaki arzularınız eceli belli olan yerde konuklayanlar veya ödeme zamanı geldiğinden alacaklıları alacağını istemeye gelmiş borçlularsınız.
Ömrünüz tükeniyor, yaptıklarınız yazılıp sayılıyor. Nice çaba gösterenler kaybetmiş ve nice zahmet çekenler zarar etmişlerdir. Hayrın yüz çevirip uzaklaştığı, şerrin yönelip yaklaştığı, şeytanın da insanları helak etmeyi umduğu bir devirde yaşıyorsunuz.
Şeytan kuvvetlenmiş, ordusu çoğalmış, düzeni her yana yayılıp etrafınızı kuşatmış avlaması kolaylaşmıştır. Çevrendeki insanlardan dilediğine bak; yoksulluk içinde kıvranan fakirden, küfrü Allah'ın nimetiyle değişmiş zenginden, malını çoğaltmak için Allah'ın hakkını vermeyen cimriden, kulağını öğütlere sağır eden azgın inatçıdan başkasını görebilir misin?
Nerede iyileriniz, sarihleriniz? Nerede hürleriniz, cömertleriniz? Nerede, kazançlarında titiz davranıp sakınanlarınız, dinlerinden kötülük ve günahı giderenleriniz? Hepsi şu çabucak geçen, meşakkatle yaşanan bayağı dünyayı terk edip gitmedi mi?
Dudakların; küçük görülsün ve unutulsunlar diye haklarında sadece kötülemek için kıpırdadığı en kötü/aşağılık insanlar olarak mı yaratıldınız? O halde "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" (Biz Allah'tan geldik ve yine O'na döneceğiz. Bakara: 156) demek gerekir.
Fesat yaygınlaştı, onu değiştiren, inkâr eden ve önleyen yok. Bu halinizle mi Allah'ın mukaddes yurdunda Allah'a komşu ve en değerli dostları olmayı umuyorsunuz? Hayır olmaz! Hile yapıp aldatarak Allah'ın cennetine giremezsiniz, itaat etmeden hoşnutluğuna eremezsiniz. Marufu emredip kendisi terk edene, kendisi işlediği halde münkerden nehyetmeye kalkışana Allah lanet etsin!" Nehc'ul Belaga 128-129 Hutbe
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.