Bizim bildiğimiz depremlerin çoğu tektonik karakterlidir. Volkanik depremler ancak aktif volkanı bulunan birkaç ülkede husule gelmektedir. Çöküntü depremleri ve toprak kaymaları da ancak belirli yerlerde ve kurallarda husule gelmektedir. Tsunami depremleri ise zaten aslen derin okyanusların yer altındaki tektonik depremleri ifade etmektedir. Onun için depremleri tarif ederken yapılan bu tasnif daha fazla akademik değer taşımaktadır. Yerkürenin dış kısmında 70-100 km. kalınlığında oluşmuş bir taş küre mevcuttur. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürenin üzerinde oluşmuşlardır. Buna "litosfer" de denmektedir. Litosfer ile çekirdek arasında 2.900 km kalınlığında bir "manto" yapısı mevcuttur. Mantonun altındaki çekirdeğin nikel-demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir. Yerin yüzeyinden derinliğe gidilince ısının arttığı bilinmektedir. Aslında çekirdeğin çok yüksek derecede kaynayan bir eriyikten oluştuğu iddia edilmektedir. Mantonun yüz tarafı katı olmasına rağmen, içe doğru gidildiğinde gittikçe eriyik-sıvı haline geldiği de bilinmektedir. Mantonun üstünde bulunan taşküre bulunmaktadır. Ama Manto derinlere doğru yumuşamakta ve en altta eriyik şeklindeki kaynar çekirdekle temas etmektedir. Burada oluşan kuvvetler özellikle konveksiyon akımları sebebiyle taş kabuk parçalanmakta ve levhalar haline gelmektedir. Bunlarda devamlı olarak alttan husule gelen baskılarla taşkürede gerilmeler ve daha sonra da zayıf yerlerinden kırılmalara sebep olmaktadır. Halen 10 kadar büyük ve birçok küçük böyle kırılmış levha vardır. Bu levhalar üzerinde "levhalar -yani kıtalar- ve atmosfer sal gibi yüzmektedir. Bunlar aslında devamlı olarak suda bulunan sallar şeklinde hareket etmektedir. Ama küçük hareketler genellikle insanlar tarafından hissedilmemektedir. Ancak büyük çatlaklar kırıklar oluşturduğunda konveksiyon hareketleri büyük kırıklar oluşturmakta ve sıkışmalar, sürtüşmeler ve bindirmeler husule gelmektedir. İşte o zaman da büyük depremler oluşmaktadır. Bu esnada aynı zamanda içerde oluşan elektromanyetik dalgalar da baskıdan kurtulmakta ve önce yeryüzüne, daha sonraları da atmosfere yükselerek "ozon" tabakasına kadar gelmekte ve ulaşmaktadır. Onların da görevi güneşten gelen radyasyon etkilerini azaltmaları, bertaraf etmeleri olmaktadır. Litosferin üzerinde görülen bu kırıklar bir nevi "fay hatlarını" oluşturmaktadır. Bu bölgelerde de depremler sık sık görülmektedir. Depremler aslında yerküresinin daha derininde depolanan enerjinin taşması ve kabuk aralıklarından dışa boşalması sistemine bağlı olmaktadır. Depremin ayrıca şiddeti ve parametreleri de mevcuttur. Depremin odak noktası - hiposantır'ı oluşturmaktadır. Bu yer aslında bir noktadan ziyade bir alanı ifade etmektedir. Onun yeryüzündeki bölgesine de "episantır" denmektedir. Depremin hiposantırları çeşitli derinliklerde oluşmaktadır. Derinliklerine göre onları:
1 - 0- 60 km derinliktekiler,
2 - 60-300 km oluşanlar, ve
3 - 300 kilometreden daha derinde oluşan depremler.
Daha derinde oluşan depremlerin ölçümü, tabii ki Depremler richter şiddetine göre değerlendirilmektedir. Ama büyük derinliklerde oluşan kırıklar, genellikle daha az yıkıcı olmaktadır. Yeryüzündeki hissedilme şiddeti de özel olarak ölçülebilmektedir. Özel deprem şiddet cetvelleri mevcuttur! Bunlar depremlerin yeryüzünde oluşan hasarları ölçmektedir. Bunun yanında depremlerin bir de "magnitüdü" mevcuttur. Magnitüdler de depremle boşalan enerjiyi ölçmektedir.
Deprem bölgesindeki yeni sorunlar
Güneydoğu Asya'daki depremin artçı sarsıntıları daha küçük de olsa halen devam etmektedir. Halk orada perişan durumda aç, susuz, evsiz ve korumasız kalmıştır. Hastalananlar çoğalmaktadır. Kolera ve grip ile diğer salgınlardan korkulmaktadır. Nitekim salgınların başladığı da bildirilmektedir. Bunun yanında şiddetli yağmurlar başlamış durumdadır. Bunun yanında halkın bu şiddetli olayların etkisiyle ruh sağlıkları da bozulmuş durumdadır. Doktor ve hastane yardımları yetersiz kalmaktadır. Dıştan gelen yardımlar halka ulaşamamaktadır. Kısacası o bölgelerde zorluklar tüm hızıyla devam etmektedir. Üstelik o bölgelerde sadece yerli halk da yoktur. Oraları turistik bölgelerle doludur. Sahil kenarında bulunan bu bölgelerde sadece Tayland'da 9000 kadar turistten haber alınamadığı bildirilmektedir. Bu depremde ve tsunami olaylarında ilginç durumlar da söz konusu olmuştur. Mesela Sri Lanka'da hapishanedeki mahkumlar (400 kadar) taşan deniz sularında boğulmamaları için serbest bırakıldıkları bildirilmektedir. Fakat olaylar geçtikten sonra onların sadece 100 kadarı geri dönmüş, diğerlerinden ise haber alınamamıştır. Tsunamiler o kadar şiddetli olmuştur ki 8.000 km. uzaklıktaki Afrika sahilleri bile etki altında kalarak yüzlerce ölü vermiştir. Endonezya'daki ölü sayısı 100 bine yakın olmuştur. Afrika'daki ölü sayıları ise yüzlere çıkmıştır. Afrika sahillerine Tsunami felaketi birkaç saat sonra varmıştır. Bununla beraber oralara tsunami deprem alarmı zamanında verilmemiştir. Halbuki ise bu alarm zamanında verilseydi, bazı bölgelerdeki ölü sayısı herhalde şimdikinin 1/5'ine inerdi. Alarmın tek verildiği yer ise Diego Garcia deprem Bölgesine açık ve yakın bulunan buradaki Amerikan üssündedir. Böylece ABD üssünde dalgalardan ve depremden hiçbir zayiat olmamıştır. Son olarak bu bölgelere tam teçhizatlı hastane ve yardım donanımlı uçak gemileri gitmeye başlamıştır. Bakalım onların yardımları ne kadar olacaktır.
1 - 0- 60 km derinliktekiler,
2 - 60-300 km oluşanlar, ve
3 - 300 kilometreden daha derinde oluşan depremler.
Daha derinde oluşan depremlerin ölçümü, tabii ki Depremler richter şiddetine göre değerlendirilmektedir. Ama büyük derinliklerde oluşan kırıklar, genellikle daha az yıkıcı olmaktadır. Yeryüzündeki hissedilme şiddeti de özel olarak ölçülebilmektedir. Özel deprem şiddet cetvelleri mevcuttur! Bunlar depremlerin yeryüzünde oluşan hasarları ölçmektedir. Bunun yanında depremlerin bir de "magnitüdü" mevcuttur. Magnitüdler de depremle boşalan enerjiyi ölçmektedir.
Deprem bölgesindeki yeni sorunlar
Güneydoğu Asya'daki depremin artçı sarsıntıları daha küçük de olsa halen devam etmektedir. Halk orada perişan durumda aç, susuz, evsiz ve korumasız kalmıştır. Hastalananlar çoğalmaktadır. Kolera ve grip ile diğer salgınlardan korkulmaktadır. Nitekim salgınların başladığı da bildirilmektedir. Bunun yanında şiddetli yağmurlar başlamış durumdadır. Bunun yanında halkın bu şiddetli olayların etkisiyle ruh sağlıkları da bozulmuş durumdadır. Doktor ve hastane yardımları yetersiz kalmaktadır. Dıştan gelen yardımlar halka ulaşamamaktadır. Kısacası o bölgelerde zorluklar tüm hızıyla devam etmektedir. Üstelik o bölgelerde sadece yerli halk da yoktur. Oraları turistik bölgelerle doludur. Sahil kenarında bulunan bu bölgelerde sadece Tayland'da 9000 kadar turistten haber alınamadığı bildirilmektedir. Bu depremde ve tsunami olaylarında ilginç durumlar da söz konusu olmuştur. Mesela Sri Lanka'da hapishanedeki mahkumlar (400 kadar) taşan deniz sularında boğulmamaları için serbest bırakıldıkları bildirilmektedir. Fakat olaylar geçtikten sonra onların sadece 100 kadarı geri dönmüş, diğerlerinden ise haber alınamamıştır. Tsunamiler o kadar şiddetli olmuştur ki 8.000 km. uzaklıktaki Afrika sahilleri bile etki altında kalarak yüzlerce ölü vermiştir. Endonezya'daki ölü sayısı 100 bine yakın olmuştur. Afrika'daki ölü sayıları ise yüzlere çıkmıştır. Afrika sahillerine Tsunami felaketi birkaç saat sonra varmıştır. Bununla beraber oralara tsunami deprem alarmı zamanında verilmemiştir. Halbuki ise bu alarm zamanında verilseydi, bazı bölgelerdeki ölü sayısı herhalde şimdikinin 1/5'ine inerdi. Alarmın tek verildiği yer ise Diego Garcia deprem Bölgesine açık ve yakın bulunan buradaki Amerikan üssündedir. Böylece ABD üssünde dalgalardan ve depremden hiçbir zayiat olmamıştır. Son olarak bu bölgelere tam teçhizatlı hastane ve yardım donanımlı uçak gemileri gitmeye başlamıştır. Bakalım onların yardımları ne kadar olacaktır.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006