1955’te Başbakan Adnan Menderes, Hindistan ziyaretinde, Alasonyalı Hacı Cemal Öğüt Efendi’nin Çanakkale mahşerine dair hatıratını naklettiği Hintli zahit kişiye uğrayıp dua talep ettiğinde, kendisine şunları söyler:
“Dua yapılacak merci, İstanbul'daki Eba Eyyub el-Ensari’nin makamıdır. O, Resulullah'ın mihmandarıdır. İstanbul'un manevî fâtihi ve sahibidir. Böyle bir yâriniz varken, ta buralara dua için gelmeniz uygun mudur? Sen git, o mübarek zatın himmetini iste; onun şefkat ve şefaatine sığın... Biz onun ayağının tozu bile olamayız. Siz, Güzeller Güzeli'nin himayesini görmüş bir millete mensupsunuz. O, sizi Çanakkale'de, İstiklâl Harbi'nde ruhaniyetiyle korumuştur. Bunun şuurunda olunuz..." der.
Rasulullah’ın Çanakkale’deki kahramanlara imdadı öyle bir vakıadır ki, 1915’teki Çanakkale Savaşlarında Osmanlı kuvvetlerini yöneten müttefik Almanya’nın amirali Otto Liman Von Sanders bile Türk askerinde gözlediği şu olay onu hayretlere gark eder. Türkiye’de Beş Sene (Fünf Jahre in Türkei) ve Silahlanmış Millet adlı iki hatıratı vardır.
Edirne’deki 2. Alay’ın 3. Tabur doktoru Dr. Hikmet Arda beyin de şahit olduğu ve Amiral Von Sanders’i hayretlere düşüren olay şöyle yaşanır:
Seddülbahir ve Kerevizdere’deki siperlerde ölüm kalım harbi başlamıştı ki, özellikle parayla getirilmiş eli satırlı Senegalli askerler başta olmak üzere düşman sel gibi Türk askerinin üstüne geliyordu. Birinci Tabur Kumandanı Binbaşı Lütfi Bey esir düşmüştü. Anca bir şey olmuştu. Binbaşı Lütfi bey, birkaç dakika geçmeden ortaya atılmış, Allah Allah nidalarıyla adeta kulakları ve gök kubbeyi yırtıyordu. “Yetiş ya Rasulallah, İslam elden gidiyor; meded ya Muhammed Mustafa, Kur’an elden gidiyor” diye sayha atarak can pazarına atılıyor.
Komutan Von Sanders, tercümanlara, “Yetiş Ya Muhammed” diye meydana atılan askerin ne söylediğini tercüme ettiriyordu.
Bir de ne görsünler, Binbaşı Lütfi bey, bir taraftan “Medet ya Rasulallah, İslam elden gidiyor; yetiş ya Muhammed (sav)!” diye imdat isterken, diğer taraftan üzerlerine doğru gelen düşman mermilerini sanki üzüm toplar gibi elleriyle de topluyordu.
Komutan Von Sanders, Çanakkale mahşerine dair hatıratında “tarih, böyle bir olayı görmemiş ve yaşamamıştır” diyor.
5. Tümene bağlı 17. Piyade Alayı’nın önünde Yarbay Hasan Bey, Morto koyu civarından Kerevizdere'deye yürüyordu. 11 Temmuz günü Fransızlarla çok şiddetli siper çatışmaları yaşanmıştı. Mehmetçik, Fransızları püskürtmüştü.
Yarbay Hasan Bey, mıntıkada dolaşırken, yaralı bir Fransız askerine doğru eğildiğinde, ölü numarası yapan düşman askeri, birden elindeki kasaturayı Yarbay Hasan Bey'in göğsüne saplayıverdi.
Yarbay Hasan Bey, göğsünden oluk oluk kan aktığı halde yere yığıldı. Son nefeslerini veriyordu. Usulca "Beni ayağa kaldırınız" dedi. Mehmetçik çok sevdiği komutanlarını, koltuklarına girerek ayağa kaldırdılar. Üstü başı kan içinde son demlerini yaşayan Yarbay Hasan Bey, "Lailahe illallah Muhammedün Resulullah" dedi ve ardından tatlı tebessümle ekledi: "Niçin zahmet buyurdunuz ya Resulallah!.."
Çanakkale’de Binbaşı Lütfi beyin, Yarbay Hasan beyin ve Türk milletinin imdadına yetişen, Yüce Allah, onun melekleri ve Hz. Peygamber, hiç şüphesiz bugün de Türk milletine yetecek, yetişecektir.
Ancak kimliklerinden, yüreklerinden ve kitaplardan Muhammed Rasulullah’ı silenler, Türk milletini peygamberinden kopartmak isteyenler, iyi bilsinler ki, her türlü ilahi yardım ve bereketten mahrumdurlar. Onlar her zaman mağlupturlar. Onları kurtaracak kimse yoktur!
Tevhid, iman ve istikametini koruduğu nispette de Müslüman Türk milletinin sırtını yere getirecek kimse yoktur.
“Dua yapılacak merci, İstanbul'daki Eba Eyyub el-Ensari’nin makamıdır. O, Resulullah'ın mihmandarıdır. İstanbul'un manevî fâtihi ve sahibidir. Böyle bir yâriniz varken, ta buralara dua için gelmeniz uygun mudur? Sen git, o mübarek zatın himmetini iste; onun şefkat ve şefaatine sığın... Biz onun ayağının tozu bile olamayız. Siz, Güzeller Güzeli'nin himayesini görmüş bir millete mensupsunuz. O, sizi Çanakkale'de, İstiklâl Harbi'nde ruhaniyetiyle korumuştur. Bunun şuurunda olunuz..." der.
Rasulullah’ın Çanakkale’deki kahramanlara imdadı öyle bir vakıadır ki, 1915’teki Çanakkale Savaşlarında Osmanlı kuvvetlerini yöneten müttefik Almanya’nın amirali Otto Liman Von Sanders bile Türk askerinde gözlediği şu olay onu hayretlere gark eder. Türkiye’de Beş Sene (Fünf Jahre in Türkei) ve Silahlanmış Millet adlı iki hatıratı vardır.
Edirne’deki 2. Alay’ın 3. Tabur doktoru Dr. Hikmet Arda beyin de şahit olduğu ve Amiral Von Sanders’i hayretlere düşüren olay şöyle yaşanır:
Seddülbahir ve Kerevizdere’deki siperlerde ölüm kalım harbi başlamıştı ki, özellikle parayla getirilmiş eli satırlı Senegalli askerler başta olmak üzere düşman sel gibi Türk askerinin üstüne geliyordu. Birinci Tabur Kumandanı Binbaşı Lütfi Bey esir düşmüştü. Anca bir şey olmuştu. Binbaşı Lütfi bey, birkaç dakika geçmeden ortaya atılmış, Allah Allah nidalarıyla adeta kulakları ve gök kubbeyi yırtıyordu. “Yetiş ya Rasulallah, İslam elden gidiyor; meded ya Muhammed Mustafa, Kur’an elden gidiyor” diye sayha atarak can pazarına atılıyor.
Komutan Von Sanders, tercümanlara, “Yetiş Ya Muhammed” diye meydana atılan askerin ne söylediğini tercüme ettiriyordu.
Bir de ne görsünler, Binbaşı Lütfi bey, bir taraftan “Medet ya Rasulallah, İslam elden gidiyor; yetiş ya Muhammed (sav)!” diye imdat isterken, diğer taraftan üzerlerine doğru gelen düşman mermilerini sanki üzüm toplar gibi elleriyle de topluyordu.
Komutan Von Sanders, Çanakkale mahşerine dair hatıratında “tarih, böyle bir olayı görmemiş ve yaşamamıştır” diyor.
5. Tümene bağlı 17. Piyade Alayı’nın önünde Yarbay Hasan Bey, Morto koyu civarından Kerevizdere'deye yürüyordu. 11 Temmuz günü Fransızlarla çok şiddetli siper çatışmaları yaşanmıştı. Mehmetçik, Fransızları püskürtmüştü.
Yarbay Hasan Bey, mıntıkada dolaşırken, yaralı bir Fransız askerine doğru eğildiğinde, ölü numarası yapan düşman askeri, birden elindeki kasaturayı Yarbay Hasan Bey'in göğsüne saplayıverdi.
Yarbay Hasan Bey, göğsünden oluk oluk kan aktığı halde yere yığıldı. Son nefeslerini veriyordu. Usulca "Beni ayağa kaldırınız" dedi. Mehmetçik çok sevdiği komutanlarını, koltuklarına girerek ayağa kaldırdılar. Üstü başı kan içinde son demlerini yaşayan Yarbay Hasan Bey, "Lailahe illallah Muhammedün Resulullah" dedi ve ardından tatlı tebessümle ekledi: "Niçin zahmet buyurdunuz ya Resulallah!.."
Çanakkale’de Binbaşı Lütfi beyin, Yarbay Hasan beyin ve Türk milletinin imdadına yetişen, Yüce Allah, onun melekleri ve Hz. Peygamber, hiç şüphesiz bugün de Türk milletine yetecek, yetişecektir.
Ancak kimliklerinden, yüreklerinden ve kitaplardan Muhammed Rasulullah’ı silenler, Türk milletini peygamberinden kopartmak isteyenler, iyi bilsinler ki, her türlü ilahi yardım ve bereketten mahrumdurlar. Onlar her zaman mağlupturlar. Onları kurtaracak kimse yoktur!
Tevhid, iman ve istikametini koruduğu nispette de Müslüman Türk milletinin sırtını yere getirecek kimse yoktur.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019