Yarım asrı aşkın bir süredir Türkiye’de bir kesim, “adam yetiştiriyoruz” diyerek, milletin hem parasını hem de çocuklarını toplayıp durdu.
Yıllar yılları kovaladı, nice on yıllar devrildi, gün geldi yıllardan beri “yetiştirilen” adamlar, iktidar oldular, iktidara ortak oldular ve tüm köşe başlarını kaptılar.
Millet de haklı olarak, yıllardan beri umutlarını bağladıkları bu yetiştirilen adamların gözünün içine bakarak hem yaşadıkları gün için hem de gelecek nesiller için çok şeyler beklediler.
Ne olduysa, nasıl olduysa oldu, yarım asrı aşkın bir süreden beri “yetiştirilen” bu adamların iktidarında, iktidar ortaklığında birden bire İslam coğrafyasında haçlı işgalleri başladı, Müslüman katliamı baş gösterdi.
Tam da bu dönemde katliama maruz kalan Müslüman sayısı on bin, yüz bin değil, milyonlarla ifade edilmeye başlandı.
Sadece insan katliamı değil, İslam coğrafyasının yer altı ve yer üstü kaynaklarının en büyük talanı da bu döneme rastladı.
Rastlantı mıdır, yoksa bir planın, derin bir projenin parçası mıdır, onu da idraklerinize havale ediyorum.
Halbu ki bu “yetiştirilen adamlara” ne umutlar bağlanmıştı, neler neler bekleniyordu onlardan.
Bir kere vakur, başı dik, delikanlı, zulmü alkışlamayan, zalimi asla sevmeyen, milletinin ve devletinin onurunu ve çıkarını her şeyin önünde tutan bir nesil bekleniyordu.
Çocuklarını bu damlara teslim edenler bu vasıflarla donanmış bir nesil bekliyordu ama, hem çocuğunu hem de dişinden tırnağından artırarak verdiği malını emanet ettiği bu yetiştiricilere “ne yetiştiriyorsunuz” diye dönüp bir sormadı.
Milletin beklentilerinin tam tersi bir nesil çıktı ortaya, meğerse yıllar yılı “yetiştirilen adamlar kılıfında yatıştırılan adamlar” üretilmiş.
Öylesine uysal, öylesine teslimiyetçi bir nesil ki, haçlı dünyası tarafından ne tür talepler gelirse gelsin “başım gözüm üstüne” diyecek kadar haçlı sever, dolayısıyla düşman sever bir nesil.
Düşman savar bir nesil bekleniyordu, çıka çıka düşman sever bir nesil çıktı ortaya.
Şimdi işte bu “yatıştırılan” adamların iktidarını, iktidar ortaklığı dönemini yaşıyoruz.
“Yatıştırılan” adamlar sayesinde her yer yol geçen hanı.
Petroitler, füze rampaları, NATO üsleri, ABD üsleri, söz konusu ülkelerin ve kuruluşların yüzer yüzer askerleri…
Bizim hali pürmelalimizi de sayın başbakan özetledi; terörle mücadele için gönderecek subayımız kalmamış.
Yarım asırdan bu yana “yatıştırılan adamların” bir özelliği daha var, kendi aralarında uydurdukları yalanların oturup bir de hafızı oluyorlar.
Her devirde, her şartta “düşman savar” bir millet olan Türk milletinden “düşman sever” bir nesil çıkarmak…
Gerçekten de adamlar iyi yetiştirmişler, pardon iyi yatıştırmışlar…
Yıllar yılları kovaladı, nice on yıllar devrildi, gün geldi yıllardan beri “yetiştirilen” adamlar, iktidar oldular, iktidara ortak oldular ve tüm köşe başlarını kaptılar.
Millet de haklı olarak, yıllardan beri umutlarını bağladıkları bu yetiştirilen adamların gözünün içine bakarak hem yaşadıkları gün için hem de gelecek nesiller için çok şeyler beklediler.
Ne olduysa, nasıl olduysa oldu, yarım asrı aşkın bir süreden beri “yetiştirilen” bu adamların iktidarında, iktidar ortaklığında birden bire İslam coğrafyasında haçlı işgalleri başladı, Müslüman katliamı baş gösterdi.
Tam da bu dönemde katliama maruz kalan Müslüman sayısı on bin, yüz bin değil, milyonlarla ifade edilmeye başlandı.
Sadece insan katliamı değil, İslam coğrafyasının yer altı ve yer üstü kaynaklarının en büyük talanı da bu döneme rastladı.
Rastlantı mıdır, yoksa bir planın, derin bir projenin parçası mıdır, onu da idraklerinize havale ediyorum.
Halbu ki bu “yetiştirilen adamlara” ne umutlar bağlanmıştı, neler neler bekleniyordu onlardan.
Bir kere vakur, başı dik, delikanlı, zulmü alkışlamayan, zalimi asla sevmeyen, milletinin ve devletinin onurunu ve çıkarını her şeyin önünde tutan bir nesil bekleniyordu.
Çocuklarını bu damlara teslim edenler bu vasıflarla donanmış bir nesil bekliyordu ama, hem çocuğunu hem de dişinden tırnağından artırarak verdiği malını emanet ettiği bu yetiştiricilere “ne yetiştiriyorsunuz” diye dönüp bir sormadı.
Milletin beklentilerinin tam tersi bir nesil çıktı ortaya, meğerse yıllar yılı “yetiştirilen adamlar kılıfında yatıştırılan adamlar” üretilmiş.
Öylesine uysal, öylesine teslimiyetçi bir nesil ki, haçlı dünyası tarafından ne tür talepler gelirse gelsin “başım gözüm üstüne” diyecek kadar haçlı sever, dolayısıyla düşman sever bir nesil.
Düşman savar bir nesil bekleniyordu, çıka çıka düşman sever bir nesil çıktı ortaya.
Şimdi işte bu “yatıştırılan” adamların iktidarını, iktidar ortaklığı dönemini yaşıyoruz.
“Yatıştırılan” adamlar sayesinde her yer yol geçen hanı.
Petroitler, füze rampaları, NATO üsleri, ABD üsleri, söz konusu ülkelerin ve kuruluşların yüzer yüzer askerleri…
Bizim hali pürmelalimizi de sayın başbakan özetledi; terörle mücadele için gönderecek subayımız kalmamış.
Yarım asırdan bu yana “yatıştırılan adamların” bir özelliği daha var, kendi aralarında uydurdukları yalanların oturup bir de hafızı oluyorlar.
Her devirde, her şartta “düşman savar” bir millet olan Türk milletinden “düşman sever” bir nesil çıkarmak…
Gerçekten de adamlar iyi yetiştirmişler, pardon iyi yatıştırmışlar…
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024