Bir arayış içinde olduğumuz muhakkak...
Kayıplarımız var, çaldırdıklarımız, aldırdıklarımız var. Arzulayıp eremediğimiz, hasret çekip kavuşamadığımız nice değerlerin acısı ile burkuluyor yüreğimiz.
Hafızamızı tarih bilgimizi yokluyoruz bir bakıyoruz ki; her zaman ve zeminde hep veren el olmuşuz, aşsız kalan kapımızı çalmış boş dönmemiş, işsiz kalan, haksızlığa uğrayan, zulüm gören, izzet arayan, şeref arayan, kapımızı çalmış ve de boş dönmemiş. Gelmeyene, gelemeyene biz gitmişiz, vermeyene, veremeyene biz vermişiz. Nerede, kimde ve hangi çeşit yara görmüşsek sargımızla, ilacımızla, hekimimizle sarmak için seferber olmuşuz.
Kimi zaman selamımız, kimi zaman iki satır kelamımız, kimi zaman da üniformamız devletler arasındaki meseleleri halletmiş, zalimlere dur demiş, mazlumlara merhamet sunmuş.
Düşünüyoruz ki; bir zamanlar ilim, irfan ocaklarımız varmış, dört bir taraftan oralarda öğrenci olmak için koşup gelen, yarışa giren gençler varmış. Mum ışığında, kendi boyunu aşan ciltler dolusu eserler yazan müderrislerimiz varmış. Matematikte, astronomide, tıp ilminde, kimyada, fizikte kanunlar vazeden alimlerimiz varmış.
Bilerek yada bilmeyerek, şuurlu ya da şuursuz o günleri, o devirleri arıyoruz. O ihtişamlı maddeyi ve manayı hayal ediyoruz.
Bir arayış içindeyiz ama neyi nerede arayacağımızı bilemiyoruz. İzzetin, vakarın kaynağı nedir, neresidir? Adresleri karıştırıyoruz.
Temelini insan hakları ihlali üzerine kurmuş devletlerin, milletlerin kapısına insan hakları dersi almak için gidiyoruz. Zulmü tescillenmiş, elan zulüm üzere icra-ı faaliyette bulunan milletlerin kapılarını hak hukuk aramak için aşındırıyoruz.
Hırsızdan, helal kazancın yolunu, yordamını soruyoruz. Arsızdan, ar nedir, edep nedir, haya nedir diye soruyoruz. Dolandırıcılığı tefeciliği dillere destan olmuş kişi ve kuruluşlardan normal ticaret kurallarını öğrenmeye çalışıyoruz.
Verdiği hükümlerde aldığı kararlarda yayınladığı fermanlarda ve ortaya koyduğu tatbikatlarda taraf olduğunu, taraf tuttuğunu defalarca sergilemiş; mutlak haksız olduğu yer ve zamanlarda dahi kendi dindaşlarını haklı görmüş devletlerin, milletlerin kapısında adalet arıyoruz. Neyi nerede arayacağımızı o denli şaşırmışız ki, kendi aramızdaki anlaşmazlıkları, problemleri bile, başkalarının hakemliğinde çözmeye çalışıyoruz. Sahip oldukları bir peynir parçasını bölüşmek için maymunun hakemliğine baş vuran ve iki parçaya böldüğü peyniri, iki eline alarak bir ondan bir bundan ısıran maymunu seyrederken, ondan adalet beklerken, peynirin bitişini farkeden, "yeter öyle kalsın, bir razıyız" diye feryad eden kedilerin rolündeyiz. Peyniri bir kere ele geçiren, bitirmeyi planlayan maymundan, kendisine yakışır cevapda gecikmeyecektir.
- Siz razı olsanız bile adalet (!) razı olmaz!....
Kayıplarımız var, çaldırdıklarımız, aldırdıklarımız var. Arzulayıp eremediğimiz, hasret çekip kavuşamadığımız nice değerlerin acısı ile burkuluyor yüreğimiz.
Hafızamızı tarih bilgimizi yokluyoruz bir bakıyoruz ki; her zaman ve zeminde hep veren el olmuşuz, aşsız kalan kapımızı çalmış boş dönmemiş, işsiz kalan, haksızlığa uğrayan, zulüm gören, izzet arayan, şeref arayan, kapımızı çalmış ve de boş dönmemiş. Gelmeyene, gelemeyene biz gitmişiz, vermeyene, veremeyene biz vermişiz. Nerede, kimde ve hangi çeşit yara görmüşsek sargımızla, ilacımızla, hekimimizle sarmak için seferber olmuşuz.
Kimi zaman selamımız, kimi zaman iki satır kelamımız, kimi zaman da üniformamız devletler arasındaki meseleleri halletmiş, zalimlere dur demiş, mazlumlara merhamet sunmuş.
Düşünüyoruz ki; bir zamanlar ilim, irfan ocaklarımız varmış, dört bir taraftan oralarda öğrenci olmak için koşup gelen, yarışa giren gençler varmış. Mum ışığında, kendi boyunu aşan ciltler dolusu eserler yazan müderrislerimiz varmış. Matematikte, astronomide, tıp ilminde, kimyada, fizikte kanunlar vazeden alimlerimiz varmış.
Bilerek yada bilmeyerek, şuurlu ya da şuursuz o günleri, o devirleri arıyoruz. O ihtişamlı maddeyi ve manayı hayal ediyoruz.
Bir arayış içindeyiz ama neyi nerede arayacağımızı bilemiyoruz. İzzetin, vakarın kaynağı nedir, neresidir? Adresleri karıştırıyoruz.
Temelini insan hakları ihlali üzerine kurmuş devletlerin, milletlerin kapısına insan hakları dersi almak için gidiyoruz. Zulmü tescillenmiş, elan zulüm üzere icra-ı faaliyette bulunan milletlerin kapılarını hak hukuk aramak için aşındırıyoruz.
Hırsızdan, helal kazancın yolunu, yordamını soruyoruz. Arsızdan, ar nedir, edep nedir, haya nedir diye soruyoruz. Dolandırıcılığı tefeciliği dillere destan olmuş kişi ve kuruluşlardan normal ticaret kurallarını öğrenmeye çalışıyoruz.
Verdiği hükümlerde aldığı kararlarda yayınladığı fermanlarda ve ortaya koyduğu tatbikatlarda taraf olduğunu, taraf tuttuğunu defalarca sergilemiş; mutlak haksız olduğu yer ve zamanlarda dahi kendi dindaşlarını haklı görmüş devletlerin, milletlerin kapısında adalet arıyoruz. Neyi nerede arayacağımızı o denli şaşırmışız ki, kendi aramızdaki anlaşmazlıkları, problemleri bile, başkalarının hakemliğinde çözmeye çalışıyoruz. Sahip oldukları bir peynir parçasını bölüşmek için maymunun hakemliğine baş vuran ve iki parçaya böldüğü peyniri, iki eline alarak bir ondan bir bundan ısıran maymunu seyrederken, ondan adalet beklerken, peynirin bitişini farkeden, "yeter öyle kalsın, bir razıyız" diye feryad eden kedilerin rolündeyiz. Peyniri bir kere ele geçiren, bitirmeyi planlayan maymundan, kendisine yakışır cevapda gecikmeyecektir.
- Siz razı olsanız bile adalet (!) razı olmaz!....
Aziz Karaca / diğer yazıları
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024