Ankara'daki politik ilkesizlik, sadece seçim tarihi ile ilgili ve sadece kimi politikacılarla sınırlı değil şüphesiz.
Maliye kendilerine bağlı olduğu için ANAP Genel Başkanı'yla görüşen YSK Başkanı Tufan Algan'ın 3 Kasım çarkı da bürokrasideki ilkesizliğin örneği herhalde.
Algan, 3 Kasım'la ilgili birgün önce dediğini, bir gün sonra yalanlıyor. Birgün önce olmaz diyor, 24 saat sonra ne demek olmaz, tabii ki olur diyor.
Bürokrasi de, ilkesiz politikacıların elinde oyuncağa dönüyor.
Şayet Kemal Derviş, ödenekleri IMF ölçütlerine göre ben ayarlıyorum, deyip Algan'ı çağırsa; YSK Başkanı'nın seçimle ilgili beyanatı ne olurdu, doğrusu merak ediyorum.
Koalisyon ortakları arasındaki seçim atraksiyonları da ilginç düzleme kayıyor.
Başbakan Ecevit, iki günden beri ortaklarına nasihat gönderiyor. Yapmayın, etmeyin, 3 Kasım'da seçimi dayatmayın; hepimiz yanarız, türünden milletin de anlayacağı desibelde yüksek sesle seçimi ertelemeye çalışıyor.
Yoksa liderler zirvesinde iki ortak, Başbakan'ın "ağır duyma" halinden istifade ederek mi 3 Kasım tarihinde mutabakata vardı?
Yazılı açıklama yapıldı ama, Başbakan'ın görme durumunu da bilmiyoruz. Arasıra, gözlerindeki "tik"lere şahit oluyoruz o kadar. Başbakan, liderler zirvesinde bilfiil bulunsa da "3 Kasım mutabakatı"na iştirak etmemiş olacak ki, grup toplantısından sonra Nisan 2003 ve sonrasındaki bir seçim tarihinden bahis açıyor.
İlkesizlik ve seçim korkusu karışınca, ortakların ayakları birbirlerine dolanıyor.
Bu arada Kıbrıs, politik ilkesizlik konusunda tam bir turnusol oldu.
Prof. İkinci kuvayı Milliye'nin önderi Dr. Haydar Baş beyin ve BTP kurmaylarının ağızlarına sağlık. (AP) Avrupa Parlamentosu'nun Kıbrıs'ı Rum'a peşkeş çeken kararlarını milletin önüne getirdiler. Gerçekleri sümenaltından kurtardılar.
AP'nin bu kararları dururken hala AB'ye tam teslim olabilen politikacılarımızın ilkesizliğini de açığa çıkardılar aynı zamanda.
AB'ci politikacılarımız ne muhteşem KKTC beyanatları verdiler öyle... Sanki hiçbiri AB'ci değil. Veya sanki AB, KKTC ile ilgili hiiiç böyle kararlar almamış gibi.
Hani halk arasında güzel bir deyim var ya; canavarla parçalar, gelir seninle oturur hüngür hüngür ağlar.
AB'cilerimizin Kıbrıs konusundaki politik ilkesizliği bu noktaya vardı.
Bir de şu "seçim ekonomisi uygulatmama" söylemi dolaşıyor ortalıkta.
Bakanlarımız, üç kuruş ödenek için IMF'nin gözüne bakıyor.
Kemal Derviş ise bakanları fırçalıyor; IMF programını deldirmem, diyor.
Seçim ekonomisi yok; ama şamar ekonomisi işliyor.
Derken, İpekçizade İsmail Cem'e, Kayserililer yapıştırmaz mı şamarı...
Sen misin Türkiye'yi kurtaracak? Şimdiye kadar neredeydin? Üç gün öncesine kadar ülkeyi batıran koalisyonun bakanı değil miydin? Ne zaman yeni olurdun, senin neren yeni?
Yıllarca kanayan saf Anadolu yüreklerinde pişirilmiş "demir leblebi" gibi laflar bunlar.
Cem abandone oldu. Sadece Cem olsa...
Bu laflar, tüm IMF'cilere, tüm AB'cilere.
Tesir alanı çok güçlü laflar; çünkü yüreklerde pişmiş.
Pişmiş pişmiş, Derviş'in de payına düşmüş. Derviş, soluğu ABD'de almış.
Fakat kendisi yok, Allahı var; Kemal Derviş, Bakan Yaşar Okuyan'ı fırçaladığı SSK ve BağKur'un ilaç borçlarına ödeneğini birgün içinde açtı.
İlaç fiyatlarına şu birkaç ay zam yapılmaması kararı alındı.
Karadeniz Sahil Yolu'nun ödenekleri ayarlandı... Oooooh.
IMF'nin işten attığı binlerce vatandaşa 36 bin geçici işçi kadrosu da açıldı.
Niçin, 3 Kasım'daki seçim için mi? Hayır.
Ortaklar ve Derviş, 3 Kasım'da seçime girmek değil, toplumda bir kahveye girmek için yapıyor bunları.
İnsanların arasına hiiiiiç inemezler yoksa...
Seçim korkusu, politik ilkesizlik, pörsümüş siyasi ahlak bir tarafa, ortakların ve bugüne kadar ülkeyi batırmakta payı bulunan tüm iktidar ve muhalefet kadrolarının daha çoook ayakları titreyecek.
Seçim olsa da, olmasa da bu aziz millet haykırmaya başladı; yeter söz milletindir.
Önce Bağımsız Türkiye...
IMF, AB, geriye dön marş marş...
Dün, Tandoğan'da tan doğdu.
Yürekler sevda seli olup taştı Tandoğan'da...
Yolda biri var, geliyor tan doğanda.
Süpürdü her pisliği, aldı götürdü her çirkefi tan doğanda...
Seçim gününün tüllenen mağribinde milletin yaralarının sarılmaya başlandığını görür gibiyim.
Tüm AB'ci, ABD'ci, IMF'ci ve sair mandacı partilere karşı Kuvayı milliye ruhuyla şahlanan yüce Türk Milleti'nin, Bağımsız Türkiye Partisi'ni tek başına iktidar yaptığını görür gibiyim.
Prof. Dr. Haydar Baş beyi tan doğanda görür gibiyim.
Bugün mu desem, yarın mı desem...
Kasım'da mı desem, Nisan'da mı desem?
Bağımsız Türkiye bayramınız kutlu olsun tan doğanda...
Maliye kendilerine bağlı olduğu için ANAP Genel Başkanı'yla görüşen YSK Başkanı Tufan Algan'ın 3 Kasım çarkı da bürokrasideki ilkesizliğin örneği herhalde.
Algan, 3 Kasım'la ilgili birgün önce dediğini, bir gün sonra yalanlıyor. Birgün önce olmaz diyor, 24 saat sonra ne demek olmaz, tabii ki olur diyor.
Bürokrasi de, ilkesiz politikacıların elinde oyuncağa dönüyor.
Şayet Kemal Derviş, ödenekleri IMF ölçütlerine göre ben ayarlıyorum, deyip Algan'ı çağırsa; YSK Başkanı'nın seçimle ilgili beyanatı ne olurdu, doğrusu merak ediyorum.
Koalisyon ortakları arasındaki seçim atraksiyonları da ilginç düzleme kayıyor.
Başbakan Ecevit, iki günden beri ortaklarına nasihat gönderiyor. Yapmayın, etmeyin, 3 Kasım'da seçimi dayatmayın; hepimiz yanarız, türünden milletin de anlayacağı desibelde yüksek sesle seçimi ertelemeye çalışıyor.
Yoksa liderler zirvesinde iki ortak, Başbakan'ın "ağır duyma" halinden istifade ederek mi 3 Kasım tarihinde mutabakata vardı?
Yazılı açıklama yapıldı ama, Başbakan'ın görme durumunu da bilmiyoruz. Arasıra, gözlerindeki "tik"lere şahit oluyoruz o kadar. Başbakan, liderler zirvesinde bilfiil bulunsa da "3 Kasım mutabakatı"na iştirak etmemiş olacak ki, grup toplantısından sonra Nisan 2003 ve sonrasındaki bir seçim tarihinden bahis açıyor.
İlkesizlik ve seçim korkusu karışınca, ortakların ayakları birbirlerine dolanıyor.
Bu arada Kıbrıs, politik ilkesizlik konusunda tam bir turnusol oldu.
Prof. İkinci kuvayı Milliye'nin önderi Dr. Haydar Baş beyin ve BTP kurmaylarının ağızlarına sağlık. (AP) Avrupa Parlamentosu'nun Kıbrıs'ı Rum'a peşkeş çeken kararlarını milletin önüne getirdiler. Gerçekleri sümenaltından kurtardılar.
AP'nin bu kararları dururken hala AB'ye tam teslim olabilen politikacılarımızın ilkesizliğini de açığa çıkardılar aynı zamanda.
AB'ci politikacılarımız ne muhteşem KKTC beyanatları verdiler öyle... Sanki hiçbiri AB'ci değil. Veya sanki AB, KKTC ile ilgili hiiiç böyle kararlar almamış gibi.
Hani halk arasında güzel bir deyim var ya; canavarla parçalar, gelir seninle oturur hüngür hüngür ağlar.
AB'cilerimizin Kıbrıs konusundaki politik ilkesizliği bu noktaya vardı.
Bir de şu "seçim ekonomisi uygulatmama" söylemi dolaşıyor ortalıkta.
Bakanlarımız, üç kuruş ödenek için IMF'nin gözüne bakıyor.
Kemal Derviş ise bakanları fırçalıyor; IMF programını deldirmem, diyor.
Seçim ekonomisi yok; ama şamar ekonomisi işliyor.
Derken, İpekçizade İsmail Cem'e, Kayserililer yapıştırmaz mı şamarı...
Sen misin Türkiye'yi kurtaracak? Şimdiye kadar neredeydin? Üç gün öncesine kadar ülkeyi batıran koalisyonun bakanı değil miydin? Ne zaman yeni olurdun, senin neren yeni?
Yıllarca kanayan saf Anadolu yüreklerinde pişirilmiş "demir leblebi" gibi laflar bunlar.
Cem abandone oldu. Sadece Cem olsa...
Bu laflar, tüm IMF'cilere, tüm AB'cilere.
Tesir alanı çok güçlü laflar; çünkü yüreklerde pişmiş.
Pişmiş pişmiş, Derviş'in de payına düşmüş. Derviş, soluğu ABD'de almış.
Fakat kendisi yok, Allahı var; Kemal Derviş, Bakan Yaşar Okuyan'ı fırçaladığı SSK ve BağKur'un ilaç borçlarına ödeneğini birgün içinde açtı.
İlaç fiyatlarına şu birkaç ay zam yapılmaması kararı alındı.
Karadeniz Sahil Yolu'nun ödenekleri ayarlandı... Oooooh.
IMF'nin işten attığı binlerce vatandaşa 36 bin geçici işçi kadrosu da açıldı.
Niçin, 3 Kasım'daki seçim için mi? Hayır.
Ortaklar ve Derviş, 3 Kasım'da seçime girmek değil, toplumda bir kahveye girmek için yapıyor bunları.
İnsanların arasına hiiiiiç inemezler yoksa...
Seçim korkusu, politik ilkesizlik, pörsümüş siyasi ahlak bir tarafa, ortakların ve bugüne kadar ülkeyi batırmakta payı bulunan tüm iktidar ve muhalefet kadrolarının daha çoook ayakları titreyecek.
Seçim olsa da, olmasa da bu aziz millet haykırmaya başladı; yeter söz milletindir.
Önce Bağımsız Türkiye...
IMF, AB, geriye dön marş marş...
Dün, Tandoğan'da tan doğdu.
Yürekler sevda seli olup taştı Tandoğan'da...
Yolda biri var, geliyor tan doğanda.
Süpürdü her pisliği, aldı götürdü her çirkefi tan doğanda...
Seçim gününün tüllenen mağribinde milletin yaralarının sarılmaya başlandığını görür gibiyim.
Tüm AB'ci, ABD'ci, IMF'ci ve sair mandacı partilere karşı Kuvayı milliye ruhuyla şahlanan yüce Türk Milleti'nin, Bağımsız Türkiye Partisi'ni tek başına iktidar yaptığını görür gibiyim.
Prof. Dr. Haydar Baş beyi tan doğanda görür gibiyim.
Bugün mu desem, yarın mı desem...
Kasım'da mı desem, Nisan'da mı desem?
Bağımsız Türkiye bayramınız kutlu olsun tan doğanda...
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019