İslam'da, kamu gücünü elinde bulunduran veya kamuda vazife yapan herhangi bir kişinin, hakkı olmadığı halde devlet-millet malından bir zırnık dahi olsa kendi hesabına kaydırması, haksız kazanç sağlaması "gulûl" olarak ile ifade edilir.
Söz konusu fiilin çağdaş ifadesi, yolsuzluk, kamu malından aşırmak, devlet-millet malını zimmetine geçirmek ve hortumlamaktır.
Yüce Allah, gulûlü, yani devlet-millet malından aşırmayı, emanete hıyanet olarak niteleyerek haram kılmıştır (Âl-i İmran, 3/161).
Hz. Peygamber, gulûl (yolsuzluk) fiilinin detaylarını, bu çirkin fiili işlemenin ve işleyenleri korumanın dünya ve ahirette ahkamını çok açık ve dehşetli ifadelerle beyan buyurmuştur.
Hz. Peygamber, devlet-millet malından "bir iğne-iplik bile olsa" aşırmayı, gulûl/yolsuzluk suçu olarak nitelemiş; bir iğne, hatta bir yular da olsa derhal iadesini talep etmiştir (İbn Hişâm, 4/134; İbn Mace, Sünen, Cihad 34; Nesâi, Sünen, Hibe 1, VI /264).
Hz. Peygamber, bir devlet görevlisinin halka verdiği hizmet sebebiyle aldığı hediye hususunda bile dehşet dolu ikazlarda bulunmuş, "hıyanet" olarak nitelemiş ve kıyamet günü kendisine verileni haksız yere alan kişinin böğüre böğüre mahşer meydanına getirtileceğini açıklamıştır (Buhari, Sahih, Eyman 3; Darimî, Sünen, Zekat 30).
İki dirhemlik bir boncuk veya üç kuruşluk bir yular dahi olsa devlet-millet malından müsaadesiz alan bir Müslüman, Hz. Peygamber'in safında birlikte savaşıp şehit düşmüş sahabe de olsa, o, şehitlik rütbesini kaybeder. Nitekim Hz. Peygamber, heybesinde devlet-millet malından iki dirhemlik bir boncuk bulunan sahabenin namazını kıldırmamış; herkes "Bu sahabi şehit oldu" derken, Rasulullah üç kere "Hayır, o ateştedir, onu ateş kaplamıştır" diye ilan etmiştir. Ardından da Hz Ömer'e, gulûl fiilini işleyenin mü'min olamayacağını işaretle "Git, cennete ancak mü'minler girer" diye ilan et, buyurmuştur. Rivayetlerde bu kişinin, Hz. Peygamberin hizmetçisi Mid'am olduğu nakledilir. (Müslim, Sahih, İman 1, 34; Ebu Davud, Sünen, Cihad 15, 133 / 2711-1712)
Hz. Peygamber'in şefaatinden mahrum olan kişilerden biri de iki kuruşluk bir boncuk bile olsa devlet-millet malından aşıranlardır. Hz. Peygamber, dünyada bunların namazlarını kılmadığı, onlara dua etmediği gibi, mahşer günü de asla şefaat etmeyecek, "Bu konuda ben seni dünyada ikaz etmiştim" diyerek huzurundan kovacaktır (Müslim, Sahih, İmaret 33-6/ 1831; Buhari, Cihad 4/36; İbni Hibban, Sahih, 404/1677; Ebu Davud, Sünen, Cihad 15, 133 / 1712).
Şehit sahabi bile olsa rütbesi sökülen, Hz. Peygamber tarafından cenazesi kaldırılmayan, en büyük günah sahiplerine Rasulullah'ın şefaatinin erişeceği mahşerde dahi kendisine şefaat edilmeyecek böylesi bir yolsuzu ve devlet-millet malını aşıran kimseyi kollamak, himaye etmek, yanında yer almak; en az o fiili işlemek gibi ağır bir vebaldir. Bu hüküm ve ikaz, bizzat Hz. Peygamber'e aittir. Nitekim öyle buyurur:
"Kim, devlet-millet malından aşıran kimseyi himaye eder-gözetirse, o da aynen onun gibidir" (Ebu Davud, Sünen, Cihad 15-135 / 2712).
Yolsuzluk yapana sahip çıkıp himaye eden kişi de mahşer günü o yolsuzla birlikte hırsızlık-yolsuzluktan hesaba çekilecektir (el-Münavî, Feyz'ul Kadir, VI/212).
Rasulullah'ın ikazlarına göre, yolsuzluklara bulaşanları koruyup yanlarında yer alan toplumun cezası, düşmana karşı direnme güçlerinin yüreklerinden sökülmesi ve düşmanlarının kendilerine musallat edilmesidir (İmam Malik, Muvatta, Cihad II ? 460 / 26).
Müslüman kılıklı be ahmak, be nasipsiz? Sen kimsin ki, Rasulullah'la birlikte savaşırken şehit düştüğü halde namazını kılmadığı, şehitlik rütbelerinin sökülüp ateşe atıldığını ilan ettiği yolsuzları, baş tacı ediyor, cennetlik ilan ediyorsun?! Sen kimsin ki, Hz. Peygamber'in merhamet ve şefaat etmediği yolsuzu, himaye edeceksin?! Sen kimsin ki, Hz. Peygamber'in mahşerde bile huzurundan kovduğu arsıza kol-kanat gereceksin?!
Zerre kadar imanı, iz'anı ve hesap günü endişesi olan bir mü'min, Yüce Allah ve Rasulüllah'ın bu kadar açık ve dehşet dolu uyarıları varken; yolsuzluklara bulaşanların safında yer alması, cahiliyye asabiyetini andıran bir yandaşlıkla yolsuzları himaye etmesi, akıl ve iman işi değildir. Böylelerinin ne dünyası kalır, ne ahiretleri? Benden dost uyarısı!
Söz konusu fiilin çağdaş ifadesi, yolsuzluk, kamu malından aşırmak, devlet-millet malını zimmetine geçirmek ve hortumlamaktır.
Yüce Allah, gulûlü, yani devlet-millet malından aşırmayı, emanete hıyanet olarak niteleyerek haram kılmıştır (Âl-i İmran, 3/161).
Hz. Peygamber, gulûl (yolsuzluk) fiilinin detaylarını, bu çirkin fiili işlemenin ve işleyenleri korumanın dünya ve ahirette ahkamını çok açık ve dehşetli ifadelerle beyan buyurmuştur.
Hz. Peygamber, devlet-millet malından "bir iğne-iplik bile olsa" aşırmayı, gulûl/yolsuzluk suçu olarak nitelemiş; bir iğne, hatta bir yular da olsa derhal iadesini talep etmiştir (İbn Hişâm, 4/134; İbn Mace, Sünen, Cihad 34; Nesâi, Sünen, Hibe 1, VI /264).
Hz. Peygamber, bir devlet görevlisinin halka verdiği hizmet sebebiyle aldığı hediye hususunda bile dehşet dolu ikazlarda bulunmuş, "hıyanet" olarak nitelemiş ve kıyamet günü kendisine verileni haksız yere alan kişinin böğüre böğüre mahşer meydanına getirtileceğini açıklamıştır (Buhari, Sahih, Eyman 3; Darimî, Sünen, Zekat 30).
İki dirhemlik bir boncuk veya üç kuruşluk bir yular dahi olsa devlet-millet malından müsaadesiz alan bir Müslüman, Hz. Peygamber'in safında birlikte savaşıp şehit düşmüş sahabe de olsa, o, şehitlik rütbesini kaybeder. Nitekim Hz. Peygamber, heybesinde devlet-millet malından iki dirhemlik bir boncuk bulunan sahabenin namazını kıldırmamış; herkes "Bu sahabi şehit oldu" derken, Rasulullah üç kere "Hayır, o ateştedir, onu ateş kaplamıştır" diye ilan etmiştir. Ardından da Hz Ömer'e, gulûl fiilini işleyenin mü'min olamayacağını işaretle "Git, cennete ancak mü'minler girer" diye ilan et, buyurmuştur. Rivayetlerde bu kişinin, Hz. Peygamberin hizmetçisi Mid'am olduğu nakledilir. (Müslim, Sahih, İman 1, 34; Ebu Davud, Sünen, Cihad 15, 133 / 2711-1712)
Hz. Peygamber'in şefaatinden mahrum olan kişilerden biri de iki kuruşluk bir boncuk bile olsa devlet-millet malından aşıranlardır. Hz. Peygamber, dünyada bunların namazlarını kılmadığı, onlara dua etmediği gibi, mahşer günü de asla şefaat etmeyecek, "Bu konuda ben seni dünyada ikaz etmiştim" diyerek huzurundan kovacaktır (Müslim, Sahih, İmaret 33-6/ 1831; Buhari, Cihad 4/36; İbni Hibban, Sahih, 404/1677; Ebu Davud, Sünen, Cihad 15, 133 / 1712).
Şehit sahabi bile olsa rütbesi sökülen, Hz. Peygamber tarafından cenazesi kaldırılmayan, en büyük günah sahiplerine Rasulullah'ın şefaatinin erişeceği mahşerde dahi kendisine şefaat edilmeyecek böylesi bir yolsuzu ve devlet-millet malını aşıran kimseyi kollamak, himaye etmek, yanında yer almak; en az o fiili işlemek gibi ağır bir vebaldir. Bu hüküm ve ikaz, bizzat Hz. Peygamber'e aittir. Nitekim öyle buyurur:
"Kim, devlet-millet malından aşıran kimseyi himaye eder-gözetirse, o da aynen onun gibidir" (Ebu Davud, Sünen, Cihad 15-135 / 2712).
Yolsuzluk yapana sahip çıkıp himaye eden kişi de mahşer günü o yolsuzla birlikte hırsızlık-yolsuzluktan hesaba çekilecektir (el-Münavî, Feyz'ul Kadir, VI/212).
Rasulullah'ın ikazlarına göre, yolsuzluklara bulaşanları koruyup yanlarında yer alan toplumun cezası, düşmana karşı direnme güçlerinin yüreklerinden sökülmesi ve düşmanlarının kendilerine musallat edilmesidir (İmam Malik, Muvatta, Cihad II ? 460 / 26).
Müslüman kılıklı be ahmak, be nasipsiz? Sen kimsin ki, Rasulullah'la birlikte savaşırken şehit düştüğü halde namazını kılmadığı, şehitlik rütbelerinin sökülüp ateşe atıldığını ilan ettiği yolsuzları, baş tacı ediyor, cennetlik ilan ediyorsun?! Sen kimsin ki, Hz. Peygamber'in merhamet ve şefaat etmediği yolsuzu, himaye edeceksin?! Sen kimsin ki, Hz. Peygamber'in mahşerde bile huzurundan kovduğu arsıza kol-kanat gereceksin?!
Zerre kadar imanı, iz'anı ve hesap günü endişesi olan bir mü'min, Yüce Allah ve Rasulüllah'ın bu kadar açık ve dehşet dolu uyarıları varken; yolsuzluklara bulaşanların safında yer alması, cahiliyye asabiyetini andıran bir yandaşlıkla yolsuzları himaye etmesi, akıl ve iman işi değildir. Böylelerinin ne dünyası kalır, ne ahiretleri? Benden dost uyarısı!
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019