Yönetici demek kararlılık demektir.
Her söylenene, her yapılana inanmak değildir.
Yöneticilik ayni zamanda kontrol mekanizmasını çalıştırma; yalandan gerçeği çıkartma sanatıdır… Hoş; biz bunu sadece yabancı polisiye filmlerde görüyoruz.
Kontrolsüz bir şekilde yapılanmış ve çoğalmış kitleleri siz mevcut yöntemler ile kontrol edemezsiniz. Hele işin içine maddi çıkar giriyorsa işiniz daha da zorlaşır.
Koç Grubu ve benzeri şirketler neden başarılı olmuştur, biliyor musunuz?
Yüksek teknolojinin gereği olan "Feedback - Geri bildirim" denilen kontrol sistemini bilerek veya bilmeyerek en iyi seviyelere çıkardığı ve uyguladıkları içindir.
1977 yılında Dünya Çalışma Teşkilatı'nda eğitimci olan Renato MAG, Tofaş'ın Bursa fabrikasında üst düzey yöneticilere bir seminer vermişti. Orada söylediği şu sözler bütün canlılığı ile zihnimde durur: "En zor kontrol edilen şey nedir biliyor musunuz? Makineler, elektrik tesisatları, imalat bandı falan değildir, insandır. İnsan dışındaki her şey kontrol edilebilir. Onlar yalan söylemezler. Sorunu olduğu gibi ortaya koyarlar. Ancak insanlar öyle değildir. Öncelikle kontrol edilmeye direnirler, sonra ortaya çıkan aksaklıklar karşısında yalan söylemeye başlarlar."
Sonra örnekler sıralamıştı. Özellikle de bir topluluğu yönetenlerin söylediği yalanlarla o toplumu nasıl istenmeyen sona taşıdığını Roma döneminden başlayarak, Fransız İhtilali yalanına kadar getirmişti.
Biraz aklı olanlar bu sözlerin arkasındaki hikmeti anlayacaklardır.
O nedenle bizim akıllı ve yalan söylemeyen, kontrol edilmekten korkmayan yöneticilere ihtiyacımız var. Çünkü yalan bütün kötülüklerin başlangıcı oluyor. Dolayısı ile Hüseyin Baş kardeşimiz gibi örnek gösterilecek yöneticilere sahip olanlar asla yolda kalmıyorlar.
* * *
Alın size bir turizm yalanı.
Hani Türkiye ye çok sayıda turist geliyor, bazı kentlerdeki oteller doluluk gösteriyordu ya…
İşin aslı öğrenildi.
Meğerse pek çok ülkede görev yapan Avrupalıların Türkiye'de tatil yapmalarının esvabı mucibe si korona karantinası imiş.
Çünkü pandemi başladığından bu yana pek çok ülkede görev yapan yabancı işçi ve yöneticiler dönüşlerinde karantinaya girmek zorundalar. Bu süreç ya çok kötü koşullardaki misafirhanelerde gerçekleşiyor, ya da çok lüks otellerin bu amaçla ayrılmış, parası konaklayınca ödenen tecrit edilmiş dairelerinde gerçekleşiyor.
Eh, rakamlar yüksek olunca formül bulunmuş.
Bu gibi kimseler Türkiye'ye uçuyorlar, karantina süresini bizde geçiriyorlar. Tabii, bu iş biraz turizm biraz da ucuzluk avantajını beraberinde getiriyor.
Bunlar çok sıkı takip edilip, tecrit ediliyor mu? Hayır.
Çarşıda pazarda döviz bırakacak zannı ile bizim evlere tıkıldığımız günlerde ellerini kollarını sallaya sallaya geziyorlar.
Tabii aralarında Covid taşıyıcıları da sağ olsunlar sağa sola salgını yayıyorlar.
Hani soruyorsunuz ya!
İkinci dalga, üçüncü dalga Türkiye'ye nasıl bulaştı diye…
Son günlerde Türkiye'de görülmeye başlayan Hint varyantı da bunun doğal bir sonucu…
Bizden söylemesi…
Turizm hareketliliği koca bir yalan.
Uyanın, kontrol mekanizmasını kullanın. Akıllı yönetici gibi davranın… Halka her şeyi dürüstçe anlatın.
Yoksa pek çok konuda olduğu gibi turizm konusundaki yönetim beceriksizliği de bizim sonumuz olacak.
- Gözyaşı… / 27.12.2023
- Yazmak, yaşamaktır… / 23.12.2023
- Haydar Hoca'yı unutmayın / 02.12.2023
- Öğretmenim… / 23.11.2023
- Bir zeytin öyküsü… / 11.11.2023
- Yağmur mevsimi… / 07.11.2023
- Çocuk! / 05.11.2023
- Deprem gerçeği / 01.11.2023
- Cumhuriyet anlayışı / 28.10.2023