Türk siyaseti, son on beş yılda şahit olduğu fırıldaklara, doksan derece ve hatta yüz seksen derece dönüşlere belki tarihin hiç döneminde şahit olmamıştır.
Fırıldakların bini bir para.
Ani dönüşlerin, "u" dönüşlerinin bini bir para.
Günün başından sonuna kadar yüzlerde meydana gelen yüzlerce değişiklik, akıllara zarar bir şey.
On beş yıldan beri merkezi yönetimi, son çeyrek asırdan beridir de şehirlerin, özellikle büyük şehirlerin yönetimini ellerinde tutan kadroların bir kere millete bakan bir yüzleri var bir de dış dünyaya bakan bilmem kaç yüzleri var.
Bir günün içinde kaç çeşit maske kullandıklarını artık işin uzmanları bile kestiremiyor.
İç kamuoyuna karşı konuşacakları zaman taktıkları maske başka, dış dünyaya karşı kullandıkları maske daha başka.
Avrupa'ya, Amerika'ya döndüklerinde kullandıkları maske ile mesela Ortadoğu ülkelerinin karşısına çıkmıyorlar, onlara dönük yüzler sanki daha özel.
Teröre, teröriste, terörü destekleyen haçlı-siyonist çevrelere karşı başka bir yüz, terörden zarar gören, aşını, işini, eşini ve evladını kaybeden millete karşı ise daha başka bir yüz.
Heybesini ecnebi paralarla doldurmuş ve aç kurt gibi ülkenin hangi servetine konacağını, hangi kaynağını kapatacağını hesap eden küresel tefecilere karşı bir maskeleri var bir de tarlasını, çayırını, ovasını yaylasını satmak zorunda bırakılan bu çilekeş millete karşı bir başka maskeleri var.
Sanki bu adam o adam değil, sanki bu kadro o kadro değil, sanki çıkardıkları yasalarla milletin elini-kolunu bağlayarak toprağını satmak zorunda bırakanlar bunlar değil ve sanki küresel tefecilere hazır fırsat ortamları hazırlayanlar bunlar değil.
Sanki Mavi Marmara gemisini organize edenler, yola çıkaranlar bunlar değil, sanki oy toplama zamanı "ben gönderdim" derken, İsrail baskısı ile yelkenler suya indiğinde "giderken bana mı sordular" diyen bunlar değil.
Libya konusundaki git-geller, Suriye konusundaki zik-zaklar, Malatya'ya füze rampalarının yerleştirilmesi meselesindeki alt-üst oluşlar ve güya kandırıldıkları için "Milli Orduya kumpas" konusundaki akla ziyan beyanlar...
Bütün bu iniş-çıkışları, bütün bu zik-zakları savunmak için mosmor olan, ter döken hacımın da kaç türlü maske kullandığını gerçekten merak ediyorum.
Bütün bu "zulmü alkışlama ve zalimi sevme" vaziyetlerini aklınca izah edip güya muhatabını ikna ettikten sonra şu Kur'an ayetinin karşısına geçince, vicdanı ile başbaşa kalınca da maske mi takıyor sayın hacım:
"Zulmedenlere meyletmeyiniz; sonra ateş size de dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz." (Hud: 113).
Bu kadar çok yüz, dolayısıyla bu kadar yüzsüzlük tek başına felaketlerin sebebi değil midir?
Koskoca seksen milyonluk ve binlerce yıllık devlet geleneği olan bir ülke bu hale nasıl ve neden geldi zannediyorsunuz?
Fırıldakların bini bir para.
Ani dönüşlerin, "u" dönüşlerinin bini bir para.
Günün başından sonuna kadar yüzlerde meydana gelen yüzlerce değişiklik, akıllara zarar bir şey.
On beş yıldan beri merkezi yönetimi, son çeyrek asırdan beridir de şehirlerin, özellikle büyük şehirlerin yönetimini ellerinde tutan kadroların bir kere millete bakan bir yüzleri var bir de dış dünyaya bakan bilmem kaç yüzleri var.
Bir günün içinde kaç çeşit maske kullandıklarını artık işin uzmanları bile kestiremiyor.
İç kamuoyuna karşı konuşacakları zaman taktıkları maske başka, dış dünyaya karşı kullandıkları maske daha başka.
Avrupa'ya, Amerika'ya döndüklerinde kullandıkları maske ile mesela Ortadoğu ülkelerinin karşısına çıkmıyorlar, onlara dönük yüzler sanki daha özel.
Teröre, teröriste, terörü destekleyen haçlı-siyonist çevrelere karşı başka bir yüz, terörden zarar gören, aşını, işini, eşini ve evladını kaybeden millete karşı ise daha başka bir yüz.
Heybesini ecnebi paralarla doldurmuş ve aç kurt gibi ülkenin hangi servetine konacağını, hangi kaynağını kapatacağını hesap eden küresel tefecilere karşı bir maskeleri var bir de tarlasını, çayırını, ovasını yaylasını satmak zorunda bırakılan bu çilekeş millete karşı bir başka maskeleri var.
Sanki bu adam o adam değil, sanki bu kadro o kadro değil, sanki çıkardıkları yasalarla milletin elini-kolunu bağlayarak toprağını satmak zorunda bırakanlar bunlar değil ve sanki küresel tefecilere hazır fırsat ortamları hazırlayanlar bunlar değil.
Sanki Mavi Marmara gemisini organize edenler, yola çıkaranlar bunlar değil, sanki oy toplama zamanı "ben gönderdim" derken, İsrail baskısı ile yelkenler suya indiğinde "giderken bana mı sordular" diyen bunlar değil.
Libya konusundaki git-geller, Suriye konusundaki zik-zaklar, Malatya'ya füze rampalarının yerleştirilmesi meselesindeki alt-üst oluşlar ve güya kandırıldıkları için "Milli Orduya kumpas" konusundaki akla ziyan beyanlar...
Bütün bu iniş-çıkışları, bütün bu zik-zakları savunmak için mosmor olan, ter döken hacımın da kaç türlü maske kullandığını gerçekten merak ediyorum.
Bütün bu "zulmü alkışlama ve zalimi sevme" vaziyetlerini aklınca izah edip güya muhatabını ikna ettikten sonra şu Kur'an ayetinin karşısına geçince, vicdanı ile başbaşa kalınca da maske mi takıyor sayın hacım:
"Zulmedenlere meyletmeyiniz; sonra ateş size de dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz." (Hud: 113).
Bu kadar çok yüz, dolayısıyla bu kadar yüzsüzlük tek başına felaketlerin sebebi değil midir?
Koskoca seksen milyonluk ve binlerce yıllık devlet geleneği olan bir ülke bu hale nasıl ve neden geldi zannediyorsunuz?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024