Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanınca onaylanan ve Resmi Gazete'de yayınlanan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun içeriğinde bulunan bir uyuşmazlık çözüm yöntemine dikkat çekmek istiyorum: Arabuluculuk.
Öncelikle çatışmacı olmayan bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olan arabulucuğu tanımlayalım: Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu madde 2'ye göre arabuluculuk; sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu sûretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak tanımlanabilir.
Arabuluculuk yöntemi, tarafların yargı önüne çıkmadan veya yargılamanın herhangi bir aşamasında, problemi aralarında çözmek için başvurduğu bir yöntemdir.
Bu faaliyetin uygulanabilmesi için, faaliyetin tabiatında bulunan rızalılık ilkesi bulunmalıdır. Zorunlu arabuluculuk sistemi ise bunu yok eder niteliktedir.
Meclisten geçen ve yakında resmi gazetede yayınlanacak olan zorunlu arabuluculuğu kısaca açıklamak gerekirse; bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda yargı önüne çıkabilmek için, arabuluculuk faaliyetiyle çözümü denemiş olmak dava şartı olarak koşuluyor. Yani demin bahsettiğimiz rızalılık ilkesi tarihe karışıyor. (Bkz. İş Mahkemeleri Kanun Tasarısı md.3).
Arabuluculuk, çoğu zaman gerçek anlamda anlaşma niyeti olan taraflar arasında işlevselleşen bir faaliyet. Yani işçi ve işveren gibi iki kişinin bu konuda anlaşması pek sağlıklı durmuyor. Bununla birlikte zaten mevcut sistemde arabuluculuk işverenlerin, kolay işçi çıkarma prosedürü olarak kullanılıyor.
Sistemin getirdiği sorunlar böyle bitmiyor...
Örneğin şu an Türkiye'de İş Mahkemesi önünde görülmekte olan dava sayısı 500 binin üzerinde. Peki bu kadar dava konusu olan bir alanda dava şartı olarak getirilen faaliyeti aktif olarak yapan yani sicile kayıtlı arabulucu sayısı kaç?
6 binin biraz üstünde...
Bu yasayı çıkarırken amaç arabuluculuk faaliyetini teşvik etmek olarak görülebilir ancak bu "kervan yolda düzülür" mantığıyla bir yere varmak mümkün değildir. Zira hiçbir pilot uygulama yapılmadan, bu kadar dosya için aynı şeyi uygulatmanın sonucu iyi olmayacaktır.
Ayrıca yasayı çıkarmaktaki bir diğer amaç mahkemelerin iş yükünü azaltmak da olabilir. Zira arabuluculuğa giden olayların çözüleceği düşünülüyor. Ancak ne olursa olsun adalet sistemine ulaşmayı sırf mahkemelerin iş yükü azalsın diye ne kadar dolambaçlı hale getirirseniz hukuk devletinden o nebze uzaklaşmış olursunuz.
Gerçi hukuk devleti olmaya ne kadar yakınız ki bunu yapmakla uzaklaşacağız?
Bitirmeden evvel, zorunlu arabuluculuk faaliyetinin aile hukuku içinde düşünüldüğü ve bunun da düşündürücü yanları olduğunu, ayrıca İş davaları için getirilen zorunlu arabuluculuk faaliyetlerinin bir şekilde denetlenmesi ve böylece arabuluculuğun etik kurallarına uyulmasını sağlamayı yetkililerden bekliyorum. Önemle belirtelim ki bu yapılmazsa işçilerin hakkı yenmeye devam edilir ve bu sorun bir çığ gibi büyür.
Daha iyi bir Türkiye dileğiyle...
Öncelikle çatışmacı olmayan bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olan arabulucuğu tanımlayalım: Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu madde 2'ye göre arabuluculuk; sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu sûretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak tanımlanabilir.
Arabuluculuk yöntemi, tarafların yargı önüne çıkmadan veya yargılamanın herhangi bir aşamasında, problemi aralarında çözmek için başvurduğu bir yöntemdir.
Bu faaliyetin uygulanabilmesi için, faaliyetin tabiatında bulunan rızalılık ilkesi bulunmalıdır. Zorunlu arabuluculuk sistemi ise bunu yok eder niteliktedir.
Meclisten geçen ve yakında resmi gazetede yayınlanacak olan zorunlu arabuluculuğu kısaca açıklamak gerekirse; bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda yargı önüne çıkabilmek için, arabuluculuk faaliyetiyle çözümü denemiş olmak dava şartı olarak koşuluyor. Yani demin bahsettiğimiz rızalılık ilkesi tarihe karışıyor. (Bkz. İş Mahkemeleri Kanun Tasarısı md.3).
Arabuluculuk, çoğu zaman gerçek anlamda anlaşma niyeti olan taraflar arasında işlevselleşen bir faaliyet. Yani işçi ve işveren gibi iki kişinin bu konuda anlaşması pek sağlıklı durmuyor. Bununla birlikte zaten mevcut sistemde arabuluculuk işverenlerin, kolay işçi çıkarma prosedürü olarak kullanılıyor.
Sistemin getirdiği sorunlar böyle bitmiyor...
Örneğin şu an Türkiye'de İş Mahkemesi önünde görülmekte olan dava sayısı 500 binin üzerinde. Peki bu kadar dava konusu olan bir alanda dava şartı olarak getirilen faaliyeti aktif olarak yapan yani sicile kayıtlı arabulucu sayısı kaç?
6 binin biraz üstünde...
Bu yasayı çıkarırken amaç arabuluculuk faaliyetini teşvik etmek olarak görülebilir ancak bu "kervan yolda düzülür" mantığıyla bir yere varmak mümkün değildir. Zira hiçbir pilot uygulama yapılmadan, bu kadar dosya için aynı şeyi uygulatmanın sonucu iyi olmayacaktır.
Ayrıca yasayı çıkarmaktaki bir diğer amaç mahkemelerin iş yükünü azaltmak da olabilir. Zira arabuluculuğa giden olayların çözüleceği düşünülüyor. Ancak ne olursa olsun adalet sistemine ulaşmayı sırf mahkemelerin iş yükü azalsın diye ne kadar dolambaçlı hale getirirseniz hukuk devletinden o nebze uzaklaşmış olursunuz.
Gerçi hukuk devleti olmaya ne kadar yakınız ki bunu yapmakla uzaklaşacağız?
Bitirmeden evvel, zorunlu arabuluculuk faaliyetinin aile hukuku içinde düşünüldüğü ve bunun da düşündürücü yanları olduğunu, ayrıca İş davaları için getirilen zorunlu arabuluculuk faaliyetlerinin bir şekilde denetlenmesi ve böylece arabuluculuğun etik kurallarına uyulmasını sağlamayı yetkililerden bekliyorum. Önemle belirtelim ki bu yapılmazsa işçilerin hakkı yenmeye devam edilir ve bu sorun bir çığ gibi büyür.
Daha iyi bir Türkiye dileğiyle...
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018