Beş-on tane futbol sahası büyüklüğünde bir meydan... Meydanı dolduran insanların elleri havada ve durmadan birbirine çarpıyor... Sayılamayacak kadar eller ve parmaklar, ait oldukları omuzları ve başları göstermiyorlar...
Bir kenarından kalabalığa yaklaşıp, kimi, niçin, neden alkışladıklarını anlamaya çalışıyorsunuz. Hayret dolu bakışlarınızı fark edenler, size hayret ediyor ve kaş-göz işaretleriyle kendilerine katılmanızı istiyorlar ve şimdi soru sormanın, cevap vermenin zamanı olmadığını, sadece ve sadece alkış zamanı olduğunu ima ediyorlar.
Hayretle, dehşetle, biraz da telaşla bir-iki kişinin kolundan tutup kenara çekiyorsunuz ve o şehrin düşman zırhlı birlikleri tarafından çepeçevre kuşatıldığını, tankların bu meydana doğru ilerlemekte olduğunu ve kenar mahallelerin yağmalandığını, direnenlerin yerlere serildiğini, çoluk-çocuklarının hayatlarının tehlikede olduğunu bağıra-çağıra, canhıraş feryadla anlatıyorsunuz ama inandıramıyorsunuz. "Bu kadar insan bilmiyor da bir tek sen mi biliyorsun, bu kadar insan habersiz de bir tek sen mi haberdarsın? Bunca insan, zevkten dört köşe iken, her taraf süt-liman iken felaket tellallığı yapmanın ne gereği var" gibi sorular ve sitemler eşliğinde tekrar kalabalığa karışıp alkışlarını sürdürüyorlar. Siz bir başka köşeden başka bir kaç kişi çekip alıyorsunuz, titrek ve ağlamaklı sesinizle, el-kol hareketlerinizle yaklaşan tehlikeyi, şehrin dört bir yanında süren katliamları ve tecavüzleri anlatmaya çalışıyorsunuz, ama nafile... Alkışçılar güruhundan az uzaklaşıp kenar mahallelere kulak verince ah u eninleri, feryad ü figanları duyuyorsunuz ama çocukların, kadınların avazelerini amcalara, dayılara, babalara, dedelere duyuramıyorsunuz. Dehşete bizzat şahit olanlardan üç beş kişiyi yanınıza alarak elleri havadaki kitlenin yanına dönüp her biriniz bir taraftan uyarmaya gayret ediyorsunuz, sizi tebessümle, sizi acıyarak seyrediyorlar. Kulakları sağır eden hoparlörden gelen komuta göre alkışın dozu artıyor, ses yükseliyor ki sizin sesinizi duymaları imkansız hale geliyor. Çaresiz siz de meydanları inleten sese kulak veriyorsunuz:
"Medeniyetler çatışması kuru yalandan, iftiradan ibarettir, böyle bir şey olmayacaktır..."
Zaten hep havada olan eller birbirini dövmeye devam ediyor.
"Din kaynaklı, inanç kaynaklı savaşlar da sona ermiştir. Uzun süren diyalog çalışmalarının meyveleri alınmaya başlanmıştır. İnsanlık topyekün kardeş olma yolunda dev adımlarla ilerlemektedir..."
Alkışlar, şakşaklar...
Tank ve top sesleri, mikrofondaki sesi bastırana kadar, alkışçı güruhun toplandıkları meydana, ayaklarının altına, çocuklarının, yakınlarının, komşularının kanları yürüyene kadar bu tantana devam ediyor.
Ne zamanki top sesleri duyuluyor, ne zaman ki haçlı bayrakları, kalabalık görüyor, ne zaman ki, feryadlar işitiliyor o zaman gayri ihtiyari eller aşağı iniyor, kollar yanlara düşüyor, başlar öne eğiliyor, dehşetten gözler fırlıyor ve mikrofondaki ses; kahkaha karışımı bir tonla:
"Toplantımız sona ermiştir, teşekkür ederiz" diyor.
Bu film, Saraybosna'da, Kosova'da, Afganistan'da, Irak'ta oynamıştı...
Bir kenarından kalabalığa yaklaşıp, kimi, niçin, neden alkışladıklarını anlamaya çalışıyorsunuz. Hayret dolu bakışlarınızı fark edenler, size hayret ediyor ve kaş-göz işaretleriyle kendilerine katılmanızı istiyorlar ve şimdi soru sormanın, cevap vermenin zamanı olmadığını, sadece ve sadece alkış zamanı olduğunu ima ediyorlar.
Hayretle, dehşetle, biraz da telaşla bir-iki kişinin kolundan tutup kenara çekiyorsunuz ve o şehrin düşman zırhlı birlikleri tarafından çepeçevre kuşatıldığını, tankların bu meydana doğru ilerlemekte olduğunu ve kenar mahallelerin yağmalandığını, direnenlerin yerlere serildiğini, çoluk-çocuklarının hayatlarının tehlikede olduğunu bağıra-çağıra, canhıraş feryadla anlatıyorsunuz ama inandıramıyorsunuz. "Bu kadar insan bilmiyor da bir tek sen mi biliyorsun, bu kadar insan habersiz de bir tek sen mi haberdarsın? Bunca insan, zevkten dört köşe iken, her taraf süt-liman iken felaket tellallığı yapmanın ne gereği var" gibi sorular ve sitemler eşliğinde tekrar kalabalığa karışıp alkışlarını sürdürüyorlar. Siz bir başka köşeden başka bir kaç kişi çekip alıyorsunuz, titrek ve ağlamaklı sesinizle, el-kol hareketlerinizle yaklaşan tehlikeyi, şehrin dört bir yanında süren katliamları ve tecavüzleri anlatmaya çalışıyorsunuz, ama nafile... Alkışçılar güruhundan az uzaklaşıp kenar mahallelere kulak verince ah u eninleri, feryad ü figanları duyuyorsunuz ama çocukların, kadınların avazelerini amcalara, dayılara, babalara, dedelere duyuramıyorsunuz. Dehşete bizzat şahit olanlardan üç beş kişiyi yanınıza alarak elleri havadaki kitlenin yanına dönüp her biriniz bir taraftan uyarmaya gayret ediyorsunuz, sizi tebessümle, sizi acıyarak seyrediyorlar. Kulakları sağır eden hoparlörden gelen komuta göre alkışın dozu artıyor, ses yükseliyor ki sizin sesinizi duymaları imkansız hale geliyor. Çaresiz siz de meydanları inleten sese kulak veriyorsunuz:
"Medeniyetler çatışması kuru yalandan, iftiradan ibarettir, böyle bir şey olmayacaktır..."
Zaten hep havada olan eller birbirini dövmeye devam ediyor.
"Din kaynaklı, inanç kaynaklı savaşlar da sona ermiştir. Uzun süren diyalog çalışmalarının meyveleri alınmaya başlanmıştır. İnsanlık topyekün kardeş olma yolunda dev adımlarla ilerlemektedir..."
Alkışlar, şakşaklar...
Tank ve top sesleri, mikrofondaki sesi bastırana kadar, alkışçı güruhun toplandıkları meydana, ayaklarının altına, çocuklarının, yakınlarının, komşularının kanları yürüyene kadar bu tantana devam ediyor.
Ne zamanki top sesleri duyuluyor, ne zaman ki haçlı bayrakları, kalabalık görüyor, ne zaman ki, feryadlar işitiliyor o zaman gayri ihtiyari eller aşağı iniyor, kollar yanlara düşüyor, başlar öne eğiliyor, dehşetten gözler fırlıyor ve mikrofondaki ses; kahkaha karışımı bir tonla:
"Toplantımız sona ermiştir, teşekkür ederiz" diyor.
Bu film, Saraybosna'da, Kosova'da, Afganistan'da, Irak'ta oynamıştı...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- “Ey basiret ehli ibret alınız” / 11.05.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Kavmi de Karun’a nasihat etmiş / 10.05.2025
- Ekmekten aştan bîhaber iktidar / 07.05.2025
- Bozulmamış ne kaldı? / 05.05.2025
- Aç bırakanlar ağlamayı da yasaklıyorlar / 02.05.2025
- Gözenin başında kim var? / 01.05.2025
- Nasıl oluyor da oluyor? / 30.04.2025
- Kiminin başı döner açlıktan kiminin başı çıkmaz balçıktan / 29.04.2025
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025