Kıbrıs'ta sayılı günler kaldı.
Mayıs'ın 1'ine kadar Rumlar ya tek başlarına ya da Türk tarafı ile birlikte AB'ye tam üye olacaklar.
Diyelim Papadopulos ve Denktaş ortak bir zeminde anlaştılar ve Annan Planı'nı kabul ederek altına imzalarını attılar.
Annan da kalan boşlukları doldurdu ve bu iş bitti.
Bitti mi?
Bitmedi.
Asıl sorun ondan sonra başlayacak.
Rumlar Yunanistan ile beraber Türkiye'nin birliğe üyeliği konusunda ayak diremeye ve Türkiye'ye sözde verilmesi düşünülen maddi yardımları engellemek için seferber olacaklar.
Bunun garantisini kim verebilir?
Hiç kimse.
Demek ki Annan Planı bizim için sadece bir turnusol değil,
Tavizler Listesinin giriş metni.
Giriş, gelişme ve sonuç.
Kıbrıs'la girilecek, Ege Adaları ve Güneydoğu ile gelişecek, Pontus Rum Devleti ve Ekümenik bir Ortodokslukla sonuçlanacak.
Avrupa Birliği sevdasını Kıbrıs sevdasından daha üstün tutan kesimlerin böyle bir durumda sesi çıkacak mı?
Çıkmayacak.
Kabullenmeyi baştan kabullenenlerin tepkisi ne olabilir ki?
Büyük Ermenistan için Ermeniler,
Büyük İsrail için Yahudiler,
Büyük Kürdistan için Kürtler
Kapımıza dayanmaya başlayacaklar.
"Bizim de haklarımız var" diyecekler.
Bir ucundan birileri, diğer ucundan öbür birileri.
Kıbrıs'la başlatılan sürecin ucunda ışık görebiliyor musunuz?
"Ya ay yıldız, ya oniki yıldız'' tercihiyle karşı karşıya bırakılan Türk idarecilerini zorlu bir sınav bekliyor.
Bizler bu satırları yazarken aynı günün akşamı Denktaş ve Papadopulos New York'ta masabaşı yapacak.
Denktaş, kendisine sunulan plana ne diyecek tam kestirememekle beraber, mevcut endişelerini dile getireceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yumuşama sinyalleri verdiği söylenen Genel Sekreter Annan'ın Papadopulos'a ne tür yumuşaklık göstereceğini ise bilemiyoruz.
Masanın bir tarafında müstakbel bir üye, diğer tarafında bu üyeye evlatlık verilecek bir devlet.
Yunan Hükümeti dört gözle New York'a konsantre olmuş gelişmeleri izleyerek kulis yapmaya çalışırken, Türk Hükümeti'nin Polonya'da, Güney Kore'de nabız turuna çıkması konuya ne derece önem verdiğimizin göstergesi.
Başbakan ve Dışişleri Bakanı'nın Denktaş'a olan güvenlerini burada sorgulamak niyetinde değiliz; ama daha sıkı bir markajla bu iş takip edilemez miydi? diye de içimizden geçirmiyor değiliz.
Zaman kulis zamanı.
Zaman daha da birlik olma zamanı.
Birlik'te olmak adına ulusal birliğimizi unutur olduk.
Ulusal bilinci hatırlatma zamanı.
Kıbrıs'ı yeniden düşünme zamanı. Geç olmadan.
Mayıs'ın 1'ine sayılı günler kaldı
Kıbrıs için takvim erimeye başladı.
1 Mayıs İşçi Bayramı.
Rumlar'ın bayramı olacak.
Mayıs'ın 1'ine kadar Rumlar ya tek başlarına ya da Türk tarafı ile birlikte AB'ye tam üye olacaklar.
Diyelim Papadopulos ve Denktaş ortak bir zeminde anlaştılar ve Annan Planı'nı kabul ederek altına imzalarını attılar.
Annan da kalan boşlukları doldurdu ve bu iş bitti.
Bitti mi?
Bitmedi.
Asıl sorun ondan sonra başlayacak.
Rumlar Yunanistan ile beraber Türkiye'nin birliğe üyeliği konusunda ayak diremeye ve Türkiye'ye sözde verilmesi düşünülen maddi yardımları engellemek için seferber olacaklar.
Bunun garantisini kim verebilir?
Hiç kimse.
Demek ki Annan Planı bizim için sadece bir turnusol değil,
Tavizler Listesinin giriş metni.
Giriş, gelişme ve sonuç.
Kıbrıs'la girilecek, Ege Adaları ve Güneydoğu ile gelişecek, Pontus Rum Devleti ve Ekümenik bir Ortodokslukla sonuçlanacak.
Avrupa Birliği sevdasını Kıbrıs sevdasından daha üstün tutan kesimlerin böyle bir durumda sesi çıkacak mı?
Çıkmayacak.
Kabullenmeyi baştan kabullenenlerin tepkisi ne olabilir ki?
Büyük Ermenistan için Ermeniler,
Büyük İsrail için Yahudiler,
Büyük Kürdistan için Kürtler
Kapımıza dayanmaya başlayacaklar.
"Bizim de haklarımız var" diyecekler.
Bir ucundan birileri, diğer ucundan öbür birileri.
Kıbrıs'la başlatılan sürecin ucunda ışık görebiliyor musunuz?
"Ya ay yıldız, ya oniki yıldız'' tercihiyle karşı karşıya bırakılan Türk idarecilerini zorlu bir sınav bekliyor.
Bizler bu satırları yazarken aynı günün akşamı Denktaş ve Papadopulos New York'ta masabaşı yapacak.
Denktaş, kendisine sunulan plana ne diyecek tam kestirememekle beraber, mevcut endişelerini dile getireceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yumuşama sinyalleri verdiği söylenen Genel Sekreter Annan'ın Papadopulos'a ne tür yumuşaklık göstereceğini ise bilemiyoruz.
Masanın bir tarafında müstakbel bir üye, diğer tarafında bu üyeye evlatlık verilecek bir devlet.
Yunan Hükümeti dört gözle New York'a konsantre olmuş gelişmeleri izleyerek kulis yapmaya çalışırken, Türk Hükümeti'nin Polonya'da, Güney Kore'de nabız turuna çıkması konuya ne derece önem verdiğimizin göstergesi.
Başbakan ve Dışişleri Bakanı'nın Denktaş'a olan güvenlerini burada sorgulamak niyetinde değiliz; ama daha sıkı bir markajla bu iş takip edilemez miydi? diye de içimizden geçirmiyor değiliz.
Zaman kulis zamanı.
Zaman daha da birlik olma zamanı.
Birlik'te olmak adına ulusal birliğimizi unutur olduk.
Ulusal bilinci hatırlatma zamanı.
Kıbrıs'ı yeniden düşünme zamanı. Geç olmadan.
Mayıs'ın 1'ine sayılı günler kaldı
Kıbrıs için takvim erimeye başladı.
1 Mayıs İşçi Bayramı.
Rumlar'ın bayramı olacak.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005