15 Temmuz felaketinin birinci yıldönümünde o korkunç geceyi tüylerimiz ürpererek, yüreklerimiz yanarak tekrar hatırlarken, bir daha böyle acılar yaşamamak için olayı doğru okumak mecburiyetindeyiz.
15 Temmuz felaketi, aslında toplumsal gafletimizin boyutlarını ve derinliğini göstermesi açısından oldukça dikkat çekici bir sonuçtur.
"Gafleti çok olanın devleti yok olur" şeklindeki ser levha cümlesinin herkesin ürpererek hatırladığı o zaman diliminde bir kez daha zihinlere kazındığı bir kalkışmanın yıldönümüdür 15 Temmuz.
Organize olmuş bir gurubun, organize işleri, organize yalanları ve talanları, organize çalmaları ve çırpmaları, organize kul hakkı ihlalleri karşısında koca bir toplumun "görmedim duymadım bilmiyorum" gafletini sürdürmesinin bir sonucudur bir sene önce yaşanan felaket.
Özellikle o malum kişinin, 1998 yılında Papa'yı ziyaretinin ardından toplumu canhıraş feryatlarla uyaran Prof. Dr. Haydar Baş'ın haklı ve isabetli uyarılarına hem devleti yönetenlerin hem de yönetilenlerin kulaklarını tıkamaları böyle bir felaketi hazırlamıştır.
Her türlü erimeye-çürümeye, her çeşit sapıklığa ve sapkınlığa karşı bağlılarını uyaran, her dem diri tutan yüce İslam'ın tam aksine, erimeye-çürümeye, sapıklığa ve sapkınlığa alet edildiğini göre göre, bile bile kitlelerin "bana ne" deyip geçmeleri böylesi bir uçurumun başına gelinmesinin taşlarını döşemiştir.
"Dinler arası diyalog" diyerek, kelime-i tevhid gibi temel ölçülerle oynayarak yüce İslam'ın kodları ile oynanması, ana ilkelerinin tahrip ve tahrif edilmesi karşısında toplumun kılını bile kıpırdatmamasının acı sonuçları yaşandı 15 Temmuz'da.
"Siz Allah'ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım edecektir" (Muhammed: 7) cümlesindeki şart yerine getirilmediği gibi, tam aksine Allah'ın dininin asli rükünleriyle, iman esaslarıyla açık açık oynanması karşısında toplumun vurdumduymazlığı, umursamazlığı önümüze böyle bir fatura çıkarmıştır ne yazık ki.
Malum gurup sınav sorularının çalınmasını, yandaşlarına servis edilmesini organize ederken bu "organize hırsızlıktan ve kul hakkına tecavüzden" faydalananlar, ne yazık ki kendi menfaatlerini yüce İslam'ın ilkelerinin önünde tutmuş, "bu durum kitabın neresinde yazıyor?" sorusunu sormamışlar, soramamışlar ve hak etmedikleri kazanımların üstüne oturmuşlardır.
Birinci derecede menfaat temin edenler "organize hırsızlıklara" akşamdan ram olurken, bu haberi duyanlar, şahit olanlar da kendi çocuklarının haklarının gasp edildiğini gördükleri halde sessiz kalmayı tercih etmişlerdir.
15 Temmuz felaketini hazırlayan sebepler; diz boyu gaflet, diz boyu umursamazlık?
Allah'ın dinine organize saldırılar karşısında susmak, kul hakkına, komşu hakkına organize tecavüzler karşısında umursamazlık?
Herkes her şeyi bildiği halde hiç kimse hiçbir şey bilmiyormuş gibi rol yaparak yılları gaflet içinde harcamak?
İstiklal ve istikbalimiz adına 15 Temmuz'un yıldönümünde lütfen bu olayı doğru okuyalım, Haydar Baş gibi doğru okuyanlara da lütfen kulak verelim.
Her fırsatta söylediğimiz gibi, söz konusu organize şebekenin fikir babası olan Said Nursi'ye ve eserlerine devletin-Diyanet'in sahip çıkması gösteriyor ki hala bu illete doğru teşhis konulamamış ve bu musibet doğru okunamamıştır.
15 Temmuz felaketi, aslında toplumsal gafletimizin boyutlarını ve derinliğini göstermesi açısından oldukça dikkat çekici bir sonuçtur.
"Gafleti çok olanın devleti yok olur" şeklindeki ser levha cümlesinin herkesin ürpererek hatırladığı o zaman diliminde bir kez daha zihinlere kazındığı bir kalkışmanın yıldönümüdür 15 Temmuz.
Organize olmuş bir gurubun, organize işleri, organize yalanları ve talanları, organize çalmaları ve çırpmaları, organize kul hakkı ihlalleri karşısında koca bir toplumun "görmedim duymadım bilmiyorum" gafletini sürdürmesinin bir sonucudur bir sene önce yaşanan felaket.
Özellikle o malum kişinin, 1998 yılında Papa'yı ziyaretinin ardından toplumu canhıraş feryatlarla uyaran Prof. Dr. Haydar Baş'ın haklı ve isabetli uyarılarına hem devleti yönetenlerin hem de yönetilenlerin kulaklarını tıkamaları böyle bir felaketi hazırlamıştır.
Her türlü erimeye-çürümeye, her çeşit sapıklığa ve sapkınlığa karşı bağlılarını uyaran, her dem diri tutan yüce İslam'ın tam aksine, erimeye-çürümeye, sapıklığa ve sapkınlığa alet edildiğini göre göre, bile bile kitlelerin "bana ne" deyip geçmeleri böylesi bir uçurumun başına gelinmesinin taşlarını döşemiştir.
"Dinler arası diyalog" diyerek, kelime-i tevhid gibi temel ölçülerle oynayarak yüce İslam'ın kodları ile oynanması, ana ilkelerinin tahrip ve tahrif edilmesi karşısında toplumun kılını bile kıpırdatmamasının acı sonuçları yaşandı 15 Temmuz'da.
"Siz Allah'ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım edecektir" (Muhammed: 7) cümlesindeki şart yerine getirilmediği gibi, tam aksine Allah'ın dininin asli rükünleriyle, iman esaslarıyla açık açık oynanması karşısında toplumun vurdumduymazlığı, umursamazlığı önümüze böyle bir fatura çıkarmıştır ne yazık ki.
Malum gurup sınav sorularının çalınmasını, yandaşlarına servis edilmesini organize ederken bu "organize hırsızlıktan ve kul hakkına tecavüzden" faydalananlar, ne yazık ki kendi menfaatlerini yüce İslam'ın ilkelerinin önünde tutmuş, "bu durum kitabın neresinde yazıyor?" sorusunu sormamışlar, soramamışlar ve hak etmedikleri kazanımların üstüne oturmuşlardır.
Birinci derecede menfaat temin edenler "organize hırsızlıklara" akşamdan ram olurken, bu haberi duyanlar, şahit olanlar da kendi çocuklarının haklarının gasp edildiğini gördükleri halde sessiz kalmayı tercih etmişlerdir.
15 Temmuz felaketini hazırlayan sebepler; diz boyu gaflet, diz boyu umursamazlık?
Allah'ın dinine organize saldırılar karşısında susmak, kul hakkına, komşu hakkına organize tecavüzler karşısında umursamazlık?
Herkes her şeyi bildiği halde hiç kimse hiçbir şey bilmiyormuş gibi rol yaparak yılları gaflet içinde harcamak?
İstiklal ve istikbalimiz adına 15 Temmuz'un yıldönümünde lütfen bu olayı doğru okuyalım, Haydar Baş gibi doğru okuyanlara da lütfen kulak verelim.
Her fırsatta söylediğimiz gibi, söz konusu organize şebekenin fikir babası olan Said Nursi'ye ve eserlerine devletin-Diyanet'in sahip çıkması gösteriyor ki hala bu illete doğru teşhis konulamamış ve bu musibet doğru okunamamıştır.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024