"Bir Türk dünyaya bedel" derler ya, işte iki müşahhas örneği. Kapitalizmin tarihe gömüldüğü günün yıldönümünde, Hoca Atatürk'ün önderliğinde kapitalizmin mezar taşını koymaya gitmenin heyecanıyla Samsun'dan Duma'ya doğru bir yolculuğa çıkalım.
Yıl 1919? Deniz gibi masmavi bir gözü olan, Samsun'un denizi gibi kara, Karadeniz'in dalgaları gibi hırçın, tarihi gibi şanlı, Bandırma gibi istikamet üzere bir adam; Ehl-i Beyt'in nefesiyle İstanbul'dan yola çıktı. 13 Kasım 1918'de Salih Bozok'un gösterdiği İngiliz zırhlılarına "Geldikleri gibi giderler" derken de, Çanakkale'de Conkbayırı'nda, "Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!" derken de inkıraza uğramış bir imparatorluktan tam bağımsız bir devlet kuracak vatan ve iman aşkıyla dolu kalbinin sesleri, daha o günlerde Anadolu'da yankılanıyordu.
O sese iştirak eden Kara Fatmalar, Yörük Ali Efeler, Hasan Tahsinler, Aşıklıoğlu Hüseyinler ve daha niceleri Mehmet Akif'in "Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var" narasını Bandırma'dan, Ankara'dan ve tüm Anadolu'dan yedi düvele haykırıyorlardı. Belki sayıları azdı, silahları yoktu ama onlar, din-i mübin-i İslam'ın dirilişi için, 72 kişilik kafilesiyle 30000 kişilik küffar ordusunun karşısına çıkarak mübarek kanıyla suladığı topraklarda kıyamete kadar dirilişin sembolü olan İmam Hüseyin'in (a.s) evlatlarının, Ehl-i Beyt evlatlarının eliyle İslam olmuş, asakirullah yani Allah'ın (c.c) askerleri unvanını almış bir milletin evlatlarıydılar.
Oturup sussalar boğazlarındaki iki tutam helal lokma izin vermezdi. İşte o sarı saçlı, mavi gözlü adam, böyle bir milletle ve iştiyakla, Hacı Bektaş dergâhında ettiği "Evladını önüme rehber eyledim, meydana çıkıyorum. Yüzümü utandırma" duasıyla yola çıktı. Meydan Dedesi, meydana çıktı. Havza, Amasya ve Erzurum? Ardından "ya öleceğiz, ya da oraya gideceğiz" dediği Sivas'tan Kurtuluş Savaşı'nın rotasını ve parolasını tüm yurda duyurdu: "Ya istiklal, ya ölüm!"
Cuma günü okunan Kur'an-ı Kerim'ler, kesilen kurbanlar ve dualar ile açılan meclisin okullardan toplanan derme çatma sıralarında ve cephe hattında bu vatana gönül vermiş tüm mebuslarımız, kahraman ordumuz yedi düvelle harp etti. Kocatepe'de o büyük gönülden yükselen "Ya Rabbi! Sen Türk ordusunu muzaffer et. Türklüğün, Müslümanlığın düşman ayakları altında, esaret zincirinde kalmasına müsaade etme" niyazı kabul oldu.
İzmir İktisat Kongresi'yle milli ekonominin, Lozan Anlaşması'yla tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu alındı ve Seyyid-Şerif Molla Zübeyde Hanım'ın ve Ali Rıza Efendi'nin, Selanikli Nakıbzadelerin biricik evladı o sarı saçlı, mavi gözlü adam, önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk çok sevdiği milletiyle beraber adını ve destanını tarihe altın harflerle yazdı.
Rockefeller'in planlarımızı yarım yüz yıl ertelememize sebep olan adam olarak bahsettiği ulu önderin vefatının üzerinden yıllar geçti. Küresel finans aktörleri, zamanında topla tüfekle geldiği coğrafyamıza bu sefer küresel tetikçilerle geldi. Karşılarında Oğuz boylarından, Trabzonlu Rasim'in torunu, Hasan'ın oğlu Haydar adında bir yiğidi buldular. Prof. Dr. Haydar Baş'ı buldular. Herkesin AB dediği dönemde Berlin'de konuşan bir gönül ve fikir adamı "AB topluluğunun bizi aralarına kabul etmeyeceğini" savunuyordu. Gümrük Birliği, Ortadoğu, Japonya'nın deflasyona girmesi, AB'nin dağılma süreci, FETÖ'nün uygulamaları vb. dünya gündemini şekillendiren birçok konuda yıllar öncesinden olağanüstü isabetle, önemli öngörülerde bulunuyor, bununla da kalmayıp yetiştirdiği kadrosuyla siyasetçisinden halkına kadar herkesi tüm maddi ve manevi imkanlarını seferber ederek uyarıyordu. Sağ?sol çatışmalarıyla, mezhepsel çatışmalarla çalkalanmaya başlayan ülkemizde "İnsan gönüldür" temeli etrafında şekillenen "önce insan" teziyle tüm yurtta birlik ve beraberlik konferansları başlatıyordu.
Ortadoğu'da kan gövdeyi götürürken ve Türkiye'de mezhepsel çatışmaların ayak sesleri yankılanırken tüm yurtta yetiştirdiği kadroyla, 12 ciltlik Ehl-i Beyt külliyatıyla, Ehl-i Beyt panelleri ve sempozyumları gerçekleştirerek tüm Anadolu'yu ve İslam âlemini bir olmaya çağırıyordu. Ve gün geldi, devran döndü. 2005 yılında kapitalizmin kuralları altında ezilen halkların tek kurtuluşu olan Milli Ekonomi Modeli'ni tüm dünya insanlığına deklare ederek kapitalizmin vahşetine karşı insanlığa bir kurtuluş meşalesi sundu. Ardından da ekonominin insan ayağını devreye koyan Sosyal Devlet?Milli Devlet tezini?
2007 yılında kadrosuna konuşmalarında kapitalizmin çöküşünü ilan etme talimatını verdi. Tam bu sıralarda Ocak 2008'de Lehman Brothers battı. Gene o yıllarda Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu'nun evinde Putin'in danışmanı Ali Victor Minin'e Amerika'nın çöküşünün şifrelerini verdi. Bundan tam 10 gün sonra Rusya?Çin arasında yapılan ikili anlaşmalarda ABD dolarının korkulu rüyası milli para kavramı dünya iktisat tarihinde ilk kez boy gösterdi. Wall Steet Journal'in verilerine göre Milli Ekonomi Modeli'nin tebliğinden, milli paralarla ticaretin yayılmasından sonra dünya çapında küresel döviz rezervleri %55'den %33'e gerileyerek tarihinin en büyük darbesini yedi ve 2013 yılında Duma koridorlarında saçlarına ak düşmüş bir delikanlı, Rusya parlamentosunda ayakta alkışlanarak salona girdi. Burada verdiği ekonomi brifinginde; Rusya bilimler akademisinde görevli, dünyanın en iyi iktisat matematikçilerinin kabul ettiği tek bir gerçek vardı: "Kapitalizm bir Türk evladı tarafından sessiz bir devrimle tarihe gömülmüştür!"
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazmış olduğu model; başta 4 milyarlık nüfusa sahip BRICS ülkelerinin vatandaşlarının ve tüm insanlığın, küresel güçlerin sömürü düzenine karşı savaşmasına umut olmuştur. Biz Türk gençliği olarak bize bir vatan bırakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ümüze de, dünya tarihine küresel sömürü düzenini yıkan Türk olarak geçen, sayıları yüz binleri aşan bir Ehl-i Beyt kadrosu yetiştiren Prof. Dr. Haydar Baş Hocamıza da minnettarız. Allah'ın izniyle, Türk gençliği olarak asker Atatürk'e de, hoca Atatürk'e de sahip çıkacağız. Bu milleti biz ayıktıracağız! Bu sessiz devrimin, kapitalizmin esareti altında çaresiz kalmış tüm mazlum milletlerin sinesindeki haykırışına engel olamayacaksınız. Atatürk'e olamadığınız gibi?
Yıl 1919? Deniz gibi masmavi bir gözü olan, Samsun'un denizi gibi kara, Karadeniz'in dalgaları gibi hırçın, tarihi gibi şanlı, Bandırma gibi istikamet üzere bir adam; Ehl-i Beyt'in nefesiyle İstanbul'dan yola çıktı. 13 Kasım 1918'de Salih Bozok'un gösterdiği İngiliz zırhlılarına "Geldikleri gibi giderler" derken de, Çanakkale'de Conkbayırı'nda, "Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!" derken de inkıraza uğramış bir imparatorluktan tam bağımsız bir devlet kuracak vatan ve iman aşkıyla dolu kalbinin sesleri, daha o günlerde Anadolu'da yankılanıyordu.
O sese iştirak eden Kara Fatmalar, Yörük Ali Efeler, Hasan Tahsinler, Aşıklıoğlu Hüseyinler ve daha niceleri Mehmet Akif'in "Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var" narasını Bandırma'dan, Ankara'dan ve tüm Anadolu'dan yedi düvele haykırıyorlardı. Belki sayıları azdı, silahları yoktu ama onlar, din-i mübin-i İslam'ın dirilişi için, 72 kişilik kafilesiyle 30000 kişilik küffar ordusunun karşısına çıkarak mübarek kanıyla suladığı topraklarda kıyamete kadar dirilişin sembolü olan İmam Hüseyin'in (a.s) evlatlarının, Ehl-i Beyt evlatlarının eliyle İslam olmuş, asakirullah yani Allah'ın (c.c) askerleri unvanını almış bir milletin evlatlarıydılar.
Oturup sussalar boğazlarındaki iki tutam helal lokma izin vermezdi. İşte o sarı saçlı, mavi gözlü adam, böyle bir milletle ve iştiyakla, Hacı Bektaş dergâhında ettiği "Evladını önüme rehber eyledim, meydana çıkıyorum. Yüzümü utandırma" duasıyla yola çıktı. Meydan Dedesi, meydana çıktı. Havza, Amasya ve Erzurum? Ardından "ya öleceğiz, ya da oraya gideceğiz" dediği Sivas'tan Kurtuluş Savaşı'nın rotasını ve parolasını tüm yurda duyurdu: "Ya istiklal, ya ölüm!"
Cuma günü okunan Kur'an-ı Kerim'ler, kesilen kurbanlar ve dualar ile açılan meclisin okullardan toplanan derme çatma sıralarında ve cephe hattında bu vatana gönül vermiş tüm mebuslarımız, kahraman ordumuz yedi düvelle harp etti. Kocatepe'de o büyük gönülden yükselen "Ya Rabbi! Sen Türk ordusunu muzaffer et. Türklüğün, Müslümanlığın düşman ayakları altında, esaret zincirinde kalmasına müsaade etme" niyazı kabul oldu.
İzmir İktisat Kongresi'yle milli ekonominin, Lozan Anlaşması'yla tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu alındı ve Seyyid-Şerif Molla Zübeyde Hanım'ın ve Ali Rıza Efendi'nin, Selanikli Nakıbzadelerin biricik evladı o sarı saçlı, mavi gözlü adam, önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk çok sevdiği milletiyle beraber adını ve destanını tarihe altın harflerle yazdı.
Rockefeller'in planlarımızı yarım yüz yıl ertelememize sebep olan adam olarak bahsettiği ulu önderin vefatının üzerinden yıllar geçti. Küresel finans aktörleri, zamanında topla tüfekle geldiği coğrafyamıza bu sefer küresel tetikçilerle geldi. Karşılarında Oğuz boylarından, Trabzonlu Rasim'in torunu, Hasan'ın oğlu Haydar adında bir yiğidi buldular. Prof. Dr. Haydar Baş'ı buldular. Herkesin AB dediği dönemde Berlin'de konuşan bir gönül ve fikir adamı "AB topluluğunun bizi aralarına kabul etmeyeceğini" savunuyordu. Gümrük Birliği, Ortadoğu, Japonya'nın deflasyona girmesi, AB'nin dağılma süreci, FETÖ'nün uygulamaları vb. dünya gündemini şekillendiren birçok konuda yıllar öncesinden olağanüstü isabetle, önemli öngörülerde bulunuyor, bununla da kalmayıp yetiştirdiği kadrosuyla siyasetçisinden halkına kadar herkesi tüm maddi ve manevi imkanlarını seferber ederek uyarıyordu. Sağ?sol çatışmalarıyla, mezhepsel çatışmalarla çalkalanmaya başlayan ülkemizde "İnsan gönüldür" temeli etrafında şekillenen "önce insan" teziyle tüm yurtta birlik ve beraberlik konferansları başlatıyordu.
Ortadoğu'da kan gövdeyi götürürken ve Türkiye'de mezhepsel çatışmaların ayak sesleri yankılanırken tüm yurtta yetiştirdiği kadroyla, 12 ciltlik Ehl-i Beyt külliyatıyla, Ehl-i Beyt panelleri ve sempozyumları gerçekleştirerek tüm Anadolu'yu ve İslam âlemini bir olmaya çağırıyordu. Ve gün geldi, devran döndü. 2005 yılında kapitalizmin kuralları altında ezilen halkların tek kurtuluşu olan Milli Ekonomi Modeli'ni tüm dünya insanlığına deklare ederek kapitalizmin vahşetine karşı insanlığa bir kurtuluş meşalesi sundu. Ardından da ekonominin insan ayağını devreye koyan Sosyal Devlet?Milli Devlet tezini?
2007 yılında kadrosuna konuşmalarında kapitalizmin çöküşünü ilan etme talimatını verdi. Tam bu sıralarda Ocak 2008'de Lehman Brothers battı. Gene o yıllarda Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu'nun evinde Putin'in danışmanı Ali Victor Minin'e Amerika'nın çöküşünün şifrelerini verdi. Bundan tam 10 gün sonra Rusya?Çin arasında yapılan ikili anlaşmalarda ABD dolarının korkulu rüyası milli para kavramı dünya iktisat tarihinde ilk kez boy gösterdi. Wall Steet Journal'in verilerine göre Milli Ekonomi Modeli'nin tebliğinden, milli paralarla ticaretin yayılmasından sonra dünya çapında küresel döviz rezervleri %55'den %33'e gerileyerek tarihinin en büyük darbesini yedi ve 2013 yılında Duma koridorlarında saçlarına ak düşmüş bir delikanlı, Rusya parlamentosunda ayakta alkışlanarak salona girdi. Burada verdiği ekonomi brifinginde; Rusya bilimler akademisinde görevli, dünyanın en iyi iktisat matematikçilerinin kabul ettiği tek bir gerçek vardı: "Kapitalizm bir Türk evladı tarafından sessiz bir devrimle tarihe gömülmüştür!"
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazmış olduğu model; başta 4 milyarlık nüfusa sahip BRICS ülkelerinin vatandaşlarının ve tüm insanlığın, küresel güçlerin sömürü düzenine karşı savaşmasına umut olmuştur. Biz Türk gençliği olarak bize bir vatan bırakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ümüze de, dünya tarihine küresel sömürü düzenini yıkan Türk olarak geçen, sayıları yüz binleri aşan bir Ehl-i Beyt kadrosu yetiştiren Prof. Dr. Haydar Baş Hocamıza da minnettarız. Allah'ın izniyle, Türk gençliği olarak asker Atatürk'e de, hoca Atatürk'e de sahip çıkacağız. Bu milleti biz ayıktıracağız! Bu sessiz devrimin, kapitalizmin esareti altında çaresiz kalmış tüm mazlum milletlerin sinesindeki haykırışına engel olamayacaksınız. Atatürk'e olamadığınız gibi?
Cihan Erdoğan Yılmaz / diğer yazıları
- YKS’nin öne alınması üzerine / 09.05.2020
- ‘Baş’ınız sağ olsun’ diyenlere… / 23.04.2020
- Uzay savaşları ve MEM / 30.12.2019
- İki büyük dâhiyle gurur duymalıyız / 13.12.2019
- Kocatepe’den Malazgirt’e / 30.08.2019
- Seçimin matematiksel bağıntılarını açıklıyorum / 30.03.2019
- Ehl-i Beyt’e tuzak kurmaya çalışan zavallılar / 17.01.2019
- Ey Türk gençliği var mısınız? / 06.01.2019
- Sahi niye soruyoruz ki… / 19.11.2018
- Peygamberimiz (s.a.v), teknik ve sosyal bilimler / 28.10.2018
- ‘Baş’ınız sağ olsun’ diyenlere… / 23.04.2020
- Uzay savaşları ve MEM / 30.12.2019
- İki büyük dâhiyle gurur duymalıyız / 13.12.2019
- Kocatepe’den Malazgirt’e / 30.08.2019
- Seçimin matematiksel bağıntılarını açıklıyorum / 30.03.2019
- Ehl-i Beyt’e tuzak kurmaya çalışan zavallılar / 17.01.2019
- Ey Türk gençliği var mısınız? / 06.01.2019
- Sahi niye soruyoruz ki… / 19.11.2018
- Peygamberimiz (s.a.v), teknik ve sosyal bilimler / 28.10.2018