3 Kasım 2002’ye farklı bakış

Seçmen, 3 Kasım 2002'de %10 barajı geçebilecek kadar BTP'ye (Bağımsız Türkiye Partisi'ne) oy verseydi, bugün ne olurdu veya ne olmazdı? 

"Ne olurdu?" ile başlayalım: 

O zaman Genel Başkan Sayın Haydar Baş Bey'in "Sosyal Devlet-Milli Devlet" başlığı altında hazırlanan beyannamede ve tescilli, imzalı "Milli Ekonomi Modeli" ile Atatürk'ün bıraktığı yerden uzun bir aradan sonra devam edilirdi.

Hedef, "Muasır medeniyetin üstüne çıkmak" ise bu ancak üretken bir Türkiye ile olurdu. Üretebilme gücü, ancak güçlü aile, güçlü devlet ve güçlü ordu ile mümkün. Nasıl mı? Güçlü aileden güçlü bireyler çıkar, güçlü bireyler milletin ve devletin temel taşıdır. Tabii ki aynı zamanda da bu güçlü devleti ancak güçlü bir ordu koruyabilir. 

Bu arada, "İş Aş Haydar Baş" sloganını duymayan kalmamıştı güzelim ülkede. Biraz daha detaya girip, hatırlayalım ve güçlü aile nasıl olacaktı, sorusunu soralım. 

Başta ev hanımlarına maaş verilecekti. İsteyen kadın çalışabilir, çalışmayan kadın ev hanımı statüsünde maaş alacaktı. Nedeni çok basit. Çünkü bulaşık makinesini doldurmak/boşaltmak iştir, ütü yapmak iştir, çocuk bakmak iştir, yemek pişirmek iştir… Örnek olarak da şöyle düşünmeliyiz: Bir gömleği ütülemeye verdiğin zaman bu hizmet için para ödüyorsun, ya da eve cam silmeye gelen temizlikçi yine para veriyorsun ve bu örnekler böyle devam eder gider.

Devlet, "Ev hanıma" maaş ödeyecekti ve bu şekilde de emekli olacaktı. Ayrıca doğum yapan her anneye ikramiye verileceği belirtilmişti. Çocuklara "çocuk parası" verilecekti. Eğer 2002'de BTP Meclis'e girmiş olsaydı biz millet olarak bugün çocuk sayıları geriledi diye haber olarak okumazdık. Doğan her çocuk da "ilk öğretmeni" olarak annesini bilecekti. 

Tabii ki BTP'nin Sosyal Devlet - Milli Devlet anlayışında eğitim ücretsiz olacak, üniversiteler sınavsız olacak ve öğrencilere burs verilecektir, diye haykırıyorduk! Biz BTP olarak fikrimizle, projelerimizle aynı yerde dimdik ayaktayız. Tek bir farkla, partinin kurucusu Sayın Haydar Baş'ın vefatından sonra yeni genel başkan olarak 23 Nisan 2020'de Hüseyin Baş partinin delegelerinin tüm oylarını alarak seçilmiştir. 

Gelelim çalışan milletimize… 

Seçimlerdeki "5 bin liralık asgari ücret ödemesine" ilişkin vaadini, "Nereden verecek, nasıl verecek?" diye sorguladınız, hatta "veremez" diye umursamadınız. Hâlbuki seçim beyannamesinde, partinin iktidara gelmesi halinde devlet-millet el birliğiyle, Türkiye'deki madenlerin çıkarılıp, milletin hizmetine sunulacağı kaydedildi ve bildiri yapıldı. 

Gençlere evlenme kredisi verilecekti ve her birey "Vatandaşlık Maaşına" kavuşacaktı. 

Neyse bu sayfaya projelerini sığdıramam… Gelelim tekrar başa, güçlü aile, güçlü millet ve güçlü ordu. 

Malum biraz coğrafya, tarih bilgisi olanlar, nasıl bir hazinenin üstünde oturduğumuzu bilirler. Nasıl bir oturmaysa artık bu? Sanki hipnotize edilmişin hali olur ya, öyle bir oturuş. Bu kadar zengin ve büyük bir toprak parçasının üstünde halen yaşıyorsak bunu devletin kurucusuna borçluyuz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e. Gazi, ''Yurtta sulh, cihanda sulh" ve "Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilelebet payidar kalacaktır" sözü vermişti. 

Geriye bıraktığı güçlü orduyla, dosta güven, düşmana korku etkisi sürüyor. Burada sorun yok, fakat ekonomi hesap işidir, hem de ince hesap. Maalesef Türk Liramızın durumu ortada. Dünyada sabit ve yatırım için aranan bir para birimi değil. 

Hatırla, Haydar hoca: "Ben ekonomiyi iyi değil, çok iyi biliyorum!" diye, 20 yıl boyunca yorulmadan haykırmıştı. 

Ama dinlemediniz! 

Türk Liramız en dibe doğru gidiyor. Buna müsaade etmeyelim! 

Var mısın paramızı dünyada en güçlü parasını yapmaya. 

Unutma! 

Ne AB ne ABD, bizim için hayırlı bir rüya görmez. 

Tek çare sensin, benim, biziz, hepimiz! 

Tek çare: Bağımsız Türkiye Partisi!