AB, NATO ve PKK

Gazetelerimizin her bir tarafını ülkemizde bulunan Papa'nın gerekli gereksiz haberleri işgal ederken, dış politikada da oldukça önemli gelişmeler yaşanıyor. Açıkçası her alanda o kadar çok tavizler veriliyor ki, inanın yazmaya ve yorumlamaya yetişemiyoruz.İşte AB politikalarında gelinen son durum, işte NATO görüşmelerinde Türk askerini biraz daha işin içine alan emrivaki adımlar, işte ABD'de PKK'nın finansal olarak önünü açan hukuki adımlar?AB aşkı ve ABD müttefikliği uğruna öyle silik bir dış politika ortaya koyuyoruz ki, gelen vuruyor, giden vuruyor; adeta şamar oğlanına döndük.Dilerseniz öncelikle AB'den başlayalım.AB Komisyonu toplandı ve Türkiye limanlarını ve havalimanlarını Rumlara açmadığından dolayı, diğer bir ifadeyle Kıbrıs Rum Kesimini Kıbrıs adasının tek temsilcisi olarak Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla tanıyıp diğer AB ülkelerine yaptığı muameleyi yapmadığından dolayı müzakere başlıklarından 8 tanesini askıya aldı.Neydi o başlıklar?Malların serbest dolaşımı, taşımacılık, Gümrük Birliği, tarım, balıkçılık, dış ilişkiler, mali hizmetler, iş kurma hakkı.Yani çoğu içerik olarak zor olan ve uygulanması Türk milletini oldukça zora sokacağından zamana yayılması gereken başlıklar. Özellikle tarım başlığı en zor başlık olarak ifade ediliyor, çünkü Türkiye'de tarım nüfusu yüzde 34, yani 25 milyon tarım köylüsü var. Üstelik tarım Türkiye'nin en önemli gelir kalemi.Bu başlıkta tarıma yapılan desteklerin ve tarım nüfusunun azaltılması, her noktada dışa bağımlılığın artması, tahditlerin arttırılması?kısaca ülkemizi tarım konusunda AB'ye pazar yapacak her türlü unsurun devreye sokulması var.Gümrük Birliği konusunda Kıbrıs Rum kesimini tanımamız?, dış ilişkilerde ise Ege Kıta Sahanlığını Yunanistan lehine halletmemiz, Ermenistan'a sınırları açmamız? var.Görüldüğü gibi, bu müzakere başlıkları yakın bir zamanda devreye konulursa, AB sürecine bu kadar katkı sağlayan, AB'nin taleplerini yerine getirmede tereddüt etmeyen AKP iktidarının Türk milletinden destek alması imkansız.Başta Kıbrıs mevzuu olmak üzere AKP hükümetini millet nezdinde sıfırlayacak tavizler seçim sonrasına ertelenmiş oldu. Esasen bu 4 yıldır AB'nin verdiği ev ödevlerini millete rağmen harfiyen yerine getiren AKP'ye bir AB kıyağıydı.Şimdi bu 1 yıllık seçim atmosferinde AKP ve AB arasındaki "danışıklı dövüş" senaryolarını hep birlikte izleyeceğiz. AKP tribünlere oynayarak şahinleşecek, delikanlı pozlarına girecek. Hatta "helal olsun" dedirtecek restleşmeleri bile görebilirsiniz. Ama unutmayalım ki bütün bu senaryolar, seçimden hemen sonra oluşması hedeflenen AB yanlısı, belki daha fazla tavizlere imza atacak bir hükümet için hazırlık aşamalarıdır, siyasi atraksiyonlardır.Milletimizin yapması gereken ise bunların sadece bir senaryo olduğunu bilerek, AKP iktidarının ve daha önce iktidar olup da taviz sürecine destek verenlerin yaptıklarını bir bir, alt alta yazarak, seçime kadar ve hatta seçim sabahı tekrar tekrar okuyarak hatırlamak ve geleceğimizi belirleyecek demokratik hakkını buna göre kullanmaktır.İkinci önemli gündem ise, Başbakan Erdoğan'ın verdiği sözle, askerimizin NATO kapsamında "operasyonel" olması. Letonya'nın Başkenti Riga'da yapılan NATO zirvesinde Başbakan Erdoğan ittifakın acil müdahale gücüne 300 asker ve helikopter desteği vermeyi taahhüt etti.Böylece meşhur ABD'li spekülatör, değişik renklerdeki devrimleriyle devletlerin altını üstüne getiren Soros'un "Türkiye'nin en önemli ihraç unsuru askeridir" sözü adım adım uygulanmaya konuluyor. Önce Lübnan, sonra Afganistan, sonra da NATO'nun belirlediği herhangi bir yer.NATO'ya girebilmek için Menderes zamanında Kore'de binlerce askerimizi kaybettik, ama hiç değilse karşımızda Müslüman yoktu. Şimdi NATO'da kalabilmemiz için dindaşlarımızın katledilmesi bizden isteniyor. ABD'nin yaptığı operasyonlarda sivil hedeflerin de vurulduğu bir gerçek. Medyamızda bu konuyla alakalı birçok haber seyrettik. Böyle bir sürece bizim askerimizin de ortak edilmeye çalışılmasına asla müsaade etmemeliyiz. Bizden bu tür talepler karşılığında kalmamızın istendiği yerde de durmanın bugünden sonra hiçbir anlamı yoktur, zaten bugüne kadar da yoktu. Haklı olduğumuz Kıbrıs davasında sözde müttefiklerimizin gösterdiği tavrı asla unutmamalıyız.ABD'de PKK'yı rahatlatan mahkeme kararı ise zaten bildik bir mevzu. PKK'ya Kuzey Irak'ta vatan oluşturan ABD'nin bu tür adımlar atması bizi hiç de şaşırtmıyor. Hukuki olarak PKK'nın finans edilmesi yasaklanmış olsa bile el altından her türlü silah ve para desteği zaten sağlanıyordu. Bunun hukuki olarak önünün açılması çok büyük bir farklılık oluşturmayacak. Burada Türkiye'nin yapması gereken gerçekten gücünün farkına varması ve bu tür alicengiz oyunlarıyla ülkemizi bölmeye çalışanların önünü kesmesidir.PKK'nın arkasındaki güçleri aziz milletimiz bilmesine rağmen, siyasilerimiz hala bilmiyorsa o koltukta ne işleri var? Şayet bildikleri halde bu tavizler veriliyorsa millet olarak bunları niye o koltukta tutuyoruz?Artık çözümü böyle kısırdöngü politikalarda arayacağımıza milli projelerle bizi biz yapacak liderlerimize emaneti teslim etmeliyiz.Aksi takdirde, ne ayağımızın altından hızla kayan vatanımızın hesabını verebiliriz, ne de birilerinin AB ve ABD aşkı uğruna kaybedeceğimiz vatan evlatlarımızın.