Putin'in danışmanlarından Prof. Dr. Ali Victor Minin birkaç hafta önce Türkiye'ye gelmiş ve Meltem TV'de katıldığı Gündem Özel programında, Rusya'nın Ortadoğu ve İslam ülkelerinde etnik ya da mezhepsel bir savaşın olmasını istemediğini, ülkelerin bölünmesine karşı olduğunu belirtmişti.
Ve Minin, Rusya'nın bu bakış açısını, modelinden istifade ettiği Prof. Dr. Haydar Baş sayesinde kazandığının da altını çizmişti.
İşte 23 Ocak'ta başlayıp iki gün süren Suriye gündemli Astana Zirvesi'nde de temel bakış açısı bu barış duruşuydu.
Astana'da, barış konuşuldu, taraflar arasındaki buzlar eritilmeye çalışıldı ve her şeyden önemlisi bütün bu gayretler bölge ülkeleriyle yapılmaya çalışıldı.
Astana Zirvesi'nin sonuç bildirgesinde ifade edilen ve mutabık kalınan hususlar şunlar:
Ateşkesin devamının sağlanması; ateşkesin gözlemlenmesi ve ateşkese yönelik provokasyonların önlenmesi amacıyla garantör devletler olan Türkiye, Rusya ve İran ile üçlü mekanizmanın kurulması?
Suriye'nin, çok etnik yapılı, çok dinli, bir mezhebe bağlı olmayan ve demokratik bir ülke olarak toprak bütünlüğü, bağımsızlığı, birliği ve egemenliğinin teyidi?
Suriye sorununa askeri bir çözümün mümkün olmadığı ve sadece siyasi yollarla çözülebileceğine yönelik kanaat?
IŞİD ve El Nusra'ya karşı ortak mücadele ve muhalif grupların bunlardan ayrılması?
Muhalif grupların, 8 Şubat'ta BM gözetiminde Cenevre'de yapılacak toplantıya katılma isteklerinin desteklenmesi.
Bu zirvenin en önemli noktalarından birisi de muhaliflerin Rusya'yı garantör ülke olarak kabul etmesi oldu. Astana'da silahlı muhaliflerin baş müzakereci olarak belirlediği Muhammed Alluş, Rusya'ya Suriye'de kapsamlı ateşkes için bir teklif sunduklarını ifade ettikten sonra, "Rusya'nın Suriye konusundaki pozisyonu değişti, garantör ülke oldu" dedi.
Astana'da en büyük tartışmalar, Barada Vadisi konusunda yapıldı. Muhalefet temsilcileri, Suriye yönetimini ateşkese rağmen Barada Vadisi'nde operasyonlara devam ettiği gerekçesiyle suçlarken, Suriye temsilcisi Caferi, muhaliflerin Barada Vadisi'nde bulunan Şam'ın içme suyuna benzin kattığını söyleyerek suçladı.
Esasen ateşkes ve barış isteyen bu iki taraf arasındaki yakınlaşmayı bozmak isteyenlerin Barada üzerinde bir provokasyon peşinde koştukları belli.
İşte garantör ülkelerin üçlü mekanizması, bu tür provokasyonlara geçit vermeyecek ve bu tür sorunlar da kendiliğinden çözülecektir.
Astana'da Türkiye, Rusya, İran garantörlüğü, Kazakistan'ın ev sahipliğiyle Suriye ve muhalifler arasında böylesine bir barış rüzgarı eserken, ABD'nin duruşu ve PYD'nin konumu bölgede bir çıbanbaşı gibi görünüyor.
Herkes barış derken, siyasi süreç derken; ABD, Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği; Rusya, İran ve Suriye'nin ise toprak bütünlüğü, birlik kararlarını hiçe sayan PYD'yi silahlandırmaya, takviyeler yapmaya devam ediyor.
Irak'ta bulunan Barzani'nin Peşmerge Bakanlığı'na bağlı olan birlikler, Suriye'ye intikal ediyor. Amaçları PYD'nin Fırat'ın batısında bulunan Münbiç de dahil kazanımlarının korunması?
Diğer bir ifadeyle Büyük İsrail koridorunun mevcut durumunu korumak... ABD'nin vatan hesabı güttüğü Suriye topraklarında, ABD adına iş gören PYD'yi korumak?
ABD, bir taraftan Suriye'de bunları yaparken, diğer taraftan Irak'ta bulunan Sincar'da bulunan PKK'lıları bir ordu haline dönüştürmeye başladı.
Bir tarafta Türkiye ve Rusya'nın gayretleriyle esen barış rüzgarları; diğer tarafta ABD'nin terör örgütlerini silahlandırması, onları düzenli bir ordu haline dönüştürme çabaları?
ABD'nin yeni yönetimle, İsrail büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararı ise, Filistin coğrafyasında İsrail lehine bir nokta koyma derdini açıkça gösteriyor.
Peki, ABD'nin bu sertlik kokan politikaları onu Ortadoğu'da bir noktaya taşır mı?
Trump yönetimi, ne kadar baskı olursa olsun, Putin'i 4 kez dünya lideri seçen, uyguladığı model ve barış duruşu sebebiyle Putin'e hayran olan bir ABD halkıyla Rusya'ya ve doğu bloğuna karşı bir savaş yapamayacağına göre, içindeki siyasi ve ekonomik isyanları bastıramayan, dolar hakimiyetini günden güne kaybeden ABD elini kolunu sallayarak Ortadoğu'da bir işgal projesi hayata geçiremeyecektir.
Milli Ekonomi Modeli ile ekonomik dengelerin değiştiği bugünün dünyasında artık savaşın barışa galip gelmesi, işgallerin birliktelikleri bozması, sömürünün bağımsızlığı ezmesi imkansız görünmektedir.
Dünya doğusuyla batısıyla MEM'le uyandı bir kere?
Ve Minin, Rusya'nın bu bakış açısını, modelinden istifade ettiği Prof. Dr. Haydar Baş sayesinde kazandığının da altını çizmişti.
İşte 23 Ocak'ta başlayıp iki gün süren Suriye gündemli Astana Zirvesi'nde de temel bakış açısı bu barış duruşuydu.
Astana'da, barış konuşuldu, taraflar arasındaki buzlar eritilmeye çalışıldı ve her şeyden önemlisi bütün bu gayretler bölge ülkeleriyle yapılmaya çalışıldı.
Astana Zirvesi'nin sonuç bildirgesinde ifade edilen ve mutabık kalınan hususlar şunlar:
Ateşkesin devamının sağlanması; ateşkesin gözlemlenmesi ve ateşkese yönelik provokasyonların önlenmesi amacıyla garantör devletler olan Türkiye, Rusya ve İran ile üçlü mekanizmanın kurulması?
Suriye'nin, çok etnik yapılı, çok dinli, bir mezhebe bağlı olmayan ve demokratik bir ülke olarak toprak bütünlüğü, bağımsızlığı, birliği ve egemenliğinin teyidi?
Suriye sorununa askeri bir çözümün mümkün olmadığı ve sadece siyasi yollarla çözülebileceğine yönelik kanaat?
IŞİD ve El Nusra'ya karşı ortak mücadele ve muhalif grupların bunlardan ayrılması?
Muhalif grupların, 8 Şubat'ta BM gözetiminde Cenevre'de yapılacak toplantıya katılma isteklerinin desteklenmesi.
Bu zirvenin en önemli noktalarından birisi de muhaliflerin Rusya'yı garantör ülke olarak kabul etmesi oldu. Astana'da silahlı muhaliflerin baş müzakereci olarak belirlediği Muhammed Alluş, Rusya'ya Suriye'de kapsamlı ateşkes için bir teklif sunduklarını ifade ettikten sonra, "Rusya'nın Suriye konusundaki pozisyonu değişti, garantör ülke oldu" dedi.
Astana'da en büyük tartışmalar, Barada Vadisi konusunda yapıldı. Muhalefet temsilcileri, Suriye yönetimini ateşkese rağmen Barada Vadisi'nde operasyonlara devam ettiği gerekçesiyle suçlarken, Suriye temsilcisi Caferi, muhaliflerin Barada Vadisi'nde bulunan Şam'ın içme suyuna benzin kattığını söyleyerek suçladı.
Esasen ateşkes ve barış isteyen bu iki taraf arasındaki yakınlaşmayı bozmak isteyenlerin Barada üzerinde bir provokasyon peşinde koştukları belli.
İşte garantör ülkelerin üçlü mekanizması, bu tür provokasyonlara geçit vermeyecek ve bu tür sorunlar da kendiliğinden çözülecektir.
Astana'da Türkiye, Rusya, İran garantörlüğü, Kazakistan'ın ev sahipliğiyle Suriye ve muhalifler arasında böylesine bir barış rüzgarı eserken, ABD'nin duruşu ve PYD'nin konumu bölgede bir çıbanbaşı gibi görünüyor.
Herkes barış derken, siyasi süreç derken; ABD, Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği; Rusya, İran ve Suriye'nin ise toprak bütünlüğü, birlik kararlarını hiçe sayan PYD'yi silahlandırmaya, takviyeler yapmaya devam ediyor.
Irak'ta bulunan Barzani'nin Peşmerge Bakanlığı'na bağlı olan birlikler, Suriye'ye intikal ediyor. Amaçları PYD'nin Fırat'ın batısında bulunan Münbiç de dahil kazanımlarının korunması?
Diğer bir ifadeyle Büyük İsrail koridorunun mevcut durumunu korumak... ABD'nin vatan hesabı güttüğü Suriye topraklarında, ABD adına iş gören PYD'yi korumak?
ABD, bir taraftan Suriye'de bunları yaparken, diğer taraftan Irak'ta bulunan Sincar'da bulunan PKK'lıları bir ordu haline dönüştürmeye başladı.
Bir tarafta Türkiye ve Rusya'nın gayretleriyle esen barış rüzgarları; diğer tarafta ABD'nin terör örgütlerini silahlandırması, onları düzenli bir ordu haline dönüştürme çabaları?
ABD'nin yeni yönetimle, İsrail büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararı ise, Filistin coğrafyasında İsrail lehine bir nokta koyma derdini açıkça gösteriyor.
Peki, ABD'nin bu sertlik kokan politikaları onu Ortadoğu'da bir noktaya taşır mı?
Trump yönetimi, ne kadar baskı olursa olsun, Putin'i 4 kez dünya lideri seçen, uyguladığı model ve barış duruşu sebebiyle Putin'e hayran olan bir ABD halkıyla Rusya'ya ve doğu bloğuna karşı bir savaş yapamayacağına göre, içindeki siyasi ve ekonomik isyanları bastıramayan, dolar hakimiyetini günden güne kaybeden ABD elini kolunu sallayarak Ortadoğu'da bir işgal projesi hayata geçiremeyecektir.
Milli Ekonomi Modeli ile ekonomik dengelerin değiştiği bugünün dünyasında artık savaşın barışa galip gelmesi, işgallerin birliktelikleri bozması, sömürünün bağımsızlığı ezmesi imkansız görünmektedir.
Dünya doğusuyla batısıyla MEM'le uyandı bir kere?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025