ABD, Ortadoğu'yu BOP kapsamında kendi arzuladığı şekilde -İsrail'in arzı mevut hayali kapsamında da diyebiliriz- şekillendirmeye odaklanmıştır. Bu hedefe ulaşabilecek midir? Bu sorunun cevabı iki ülkenin kararına bağlıdır: Türkiye ve İran. Bu sebeple ABD'nin Ortadoğu politikaları bu iki ülke üzerinde yoğunlaşmıştır. Hatırlarsanız, geçtiğimiz yılın sonunda CIA Başkanı Porter Goss ve FBI Başkanı Miller arka arkaya Ankara'ya sürpriz ziyaret gerçekleştirmişti. Geçtiğimiz ay da ABD Genelkurmay Başkanı Pace geldi, şimdilerde de ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice. Genel olarak yaptıkları açıklamalara bakılırsa, Türkiye'ye amacı belli övgüler; hedef tahtasına oturtulan İran'a ise suçlamalar? Dışişleri Bakanı Rice, ABD hükümetinin güçlü(!) ve demokratik(!) bir Ortadoğu görmek istediğini söyleyerek, bu konuda "Türkiye'den daha iyi bir müttefik ve güçlü bir destekçileri" bulunmadığını, Türkiye'nin "demokrasi ve İslam arasında herhangi bir çatışmanın bulunmadığı yönündeki en iyi örnek" olduğunu kaydetti. PKK'yı oluşturan Çekiç Gücün sahibi, PKK'ya Kuzey Irak'ta her türlü imkanı sağlayan, askerimizin başına çuval geçiren, Irak'ta komşularımıza, Telafer'de ise soydaşlarımıza her türlü işkence, tecavüz ve katliamı yapan ABD, bizi en iyi müttefik olarak ifade ediyordu. Bizimkiler de bunu bir övgü olarak alıp başlarının üzerine koydu.Övgüler burada bitmiyor. PKK'yı bugüne kadar palazlandıran, silah yardımı yapan, Kuzey Irak'ta nefes alabilecekleri, yaralarını sarabilecekleri ve hatta askeri eğitim alabilecekleri, daha güçlü silahları temin edebilecekleri bir ortam hazırlayan ABD, oluşturdukları bu PKK canavarını yoketmek için Türkiye'ye birlikte çalışma, istihbaratı paylaşmayı teklif ediyordu. ABD'nin PKK'ya son zamanlarda yaptığı yardımlar, geçtiğimiz hafta toplanan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının da gündemindeydi. "PKK terörünün 2005 İlkbaharı'ndan itibaren neden canlandığını irdeleyen ve buna karşı alınacak önlemleri" içeren bir raporda, PKK'nın yeniden silaha sarılmasında dış güçler ile Irak'ın kuzeyinde rahatça hareket edebilmesi, Türkiye'nin tüm uyarılarına rağmen ABD'nin örgüte karşı askeri bir operasyonda bulunmaması ile bölgedeki Kürt grupların lojistik destek sağlamalarının etkili olduğu belirtiliyordu.Düne kadar PKK'ya her türlü desteği sağlayan ABD, hazırladığı "Yabancı Terörist Örgütler" listesinde, PKK'ya, bilinen bütün adlarını sıralayarak yer vermekte, örgütün 4 ile 5 bin arasında üyesi olduğunu, bunların 3000-3500 kadarının Kuzey Irak'ta bulunduğunu bildirmekteydi.ABD'nin bu tavır değişikliğinin sebebi neydi? Yoksa PKK'nın misyonu zaten bu muydu? PKK'yla birlikte bir taşla iki kuş vurulmaktaydı: Birincisi Türkiye PKK ile uğraşırken, Kuzey Irak'ta bir Kürdistan(!) yapılanması oluşturulmuş, güneydoğumuzu bölme amaçlı siyasi bir takım adımlar atılmış; İkincisi ise PKK'nın görevinin bitmesine yakın ABD, sanki Türkiye'nin en büyük baş belasını bitirmesinde en büyük yardımcıymış gibi bir izlenim uyandırmaya çalışmış, böylece Türkiye daha büyük bir tavize doğru -İran Savaşı- sürüklenmek istenmiştir. Peki, PKK'yı öne sürenlerin cephesinde değişen bir şey var mı? Hayır. Dün PKK'nın silahla yapmak istediğini, bugün AB'ye uyum adı altında, ABD'ye de müttefiklik adı altında, siyasi bir zeminde, zaten adım adım yapıyoruz. Ülkemizi maalesef bölünme noktasına getiriyoruz. Kısacası verdiğimiz tavizlerin haddi hesabı yok, verdikçe veriyoruz, ama aldığımız da hiçbir şey yok. Son taviz olarak da ABD'nin Ortadoğu katliamına ortak olmamız isteniyor. ABD, İran savaşında en ön saflarda kendisi için feda olmamızı istiyor. 400 yıldır hiçbir sorunumuz olmayan aynı dini paylaştığımız komşumuzla kendisi ve emelleri için kapışmamızı istiyor.Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ifadesiyle İran savaşı Türkiye'nin bölünmesine sebep olur. Belki de ABD'nin istediği budur. Belki ABD, yarısından fazlası çöl olan bir İran'ı değil de, yer altı ve yerüstü kaynakları 3 katrilyon dolar olan Türkiye'yi istiyordur.Belki ABD, arzı mevcut topraklarında olmayan İran'ı değil de, bu kapsamda bulunan Türkiye'yi istiyordur. Belki ABD, İran'ı bize hedef göstererek, dün istediği havaalanlarımıza, üslerimize yerleşmek, tereyağından kıl çeker gibi askerini topraklarımıza konuşlandırmak istiyordur. Tabii ABD her ihtimale karşı da Bulgaristan'a, Romanya'ya üs açmayı da ihmal etmiyor, NATO kapsamında Karadeniz hakimiyetini boşu boşuna talep etmiyor.Unutmayalım ki, taviz vermek bağımsızlığı ve özgürlüğü getirmez, bilakis köleliği, zulmü, yokluğu ve perişanlığı getirir. Kendimize gelmeliyiz, milli projelerle ayağa kalkmalı ve başkalarının menfur emellerine alet olmamalıyız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025