Bütçedeki açık arttıkça, vatandaşa kesilen acı fatura da kabarıyor.
Bütçe gelirlerinin yaklaşık yüzde 90'ı vergiler olunca, bunun doğal bir sonucu olarak bütçe açığı arttıkça vergiler de artıyor.
Peki, vatandaşlar gittikçe ağırlaşan bu vergilerin karşılığını hizmet olarak alabiliyor mu?
Vergilerimiz nereye gidiyor?
Sadece vergi gelirleriyle bir devlet 'sosyal devlet' olabilir mi?
Devletin vergi gelirleri dışında başka gelirleri olamaz mı?
Bu ve benzeri sorular cevap bekliyor.
Malum, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından eylül ayına ilişkin bütçe verileri açıklandı.
Buna göre, eylül ayında merkezi yönetim bütçe giderleri 1 trilyon 331 milyar TL, bütçe gelirleri 1 trilyon 21,4 milyar TL ve bütçe açığı 309,6 milyar TL olarak gerçekleşti.
Devasa bir açık. Zira daha bundan birkaç yıl önce yıllık açığımız 50 milyar lira civarındaydı. Şimdi aylık olarak bu yıllık açığın 6 katını veriyoruz. Nereden nereye...
Bütçe açığı geçen yılın eylül ayında 100 milyar 464 milyon TL idi. Bu yılki açık bunun 3 katına çıkmış durumda. Ve her ay, her yıl kartopu gibi büyümeye devam ediyor.
Eylül ayında bütçeden faize giden para 236 milyar 621 milyon TL.
Bütçe gelirlerinin 881 milyar 810 milyon TL'si vergi gelirlerinden. Dikkat ederseniz yüzde 90'a yakın. Bu vergilerin de yüzde 60'ından fazlası dünya genelinde 'adaletsiz vergiler' olarak kabul edilen dolaylı vergilerden oluşuyor.
Bunlar, hükümetin "Vergiyi tabana yayalım" anlayışının uygulaması olarak, zengin-fakir ayrımı yapılmadan tüketim üzerinden alınan KDV, ÖTV gibi vergiler...
Halbuki Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın ifade ettiği gibi "Vergi tavana yayılmalı", milli gelirden pay adil bir şekilde tabana yayılmalı.
Ocak-eylül dönemini kapsayan 9 aylık bütçe verilerini de aktaralım.
Bu dönemde bütçe giderleri 10 trilyon 222,2 milyar TL, bütçe gelirleri 9 trilyon 4,9 milyar TL ve bütçe açığı 1 trilyon 217,3 milyar TL olarak gerçekleşti.
Yıl sonuna kadar 3 aylık süreçte de aylık 300 milyar liralık bir açık olacağı hesap edilirse, yıl sonu 2 trilyon lirayı aşan rekor bir bütçe açığı ile karşılaşacağız.
"Sürdürülebilir olduktan sonra bütçe açığının ne zararı olabilir ki?" diye sorabilirsiniz; Hazine yüksek faizle borçlanmaya devam eder ve bunun yükü de vatandaşa vergi olarak yansıtılırsa bu bir süre sonra "sürdürülemez" olacaktır. Çünkü vatandaşların artık mecali kalmadı.
Ocak-eylül döneminde faize giden para 1 trilyon 662 milyar 380 milyon TL oldu. Görünen o ki, yıl sonu itibarıyla 2.5 trilyon lira civarında bir faiz ödemesi tablosu ortaya çıkacak.
Bu devasa faiz ödemesi, "Faiz lobileri şöyle, faiz lobileri böyle" diyen, başı sıkıştıkça "Nas var" diyerek yanlış politikalarına dini bir kılıf giydiren bir hükümetin döneminde yapıldı.
Ne büyük bir çelişki değil mi? Siyasilerimize Mevlana'nın kıymetli sözünü hatırlatalım: "Ya olduğunuz gibi görünün, ya da göründüğünüz gibi olun."
Hem neoliberal kapitalist ekonomi sistemini uygulayıp, hem de "Nas var" diyemezsiniz.
Diğer bir bakış açısıyla, emekliye, memura, asgari ücretliye zamma sıra gelince para yok ama faiz lobilerine, yap-işlet-devret müteahhitlerine trilyonlarca lira bulunabiliyor.
Hükümet, bütçe açığının izahını yaparken eyt'lileri, emekli maaşlarını bahane olarak gösteriyor ama faize ve müteahhitlere ödenen trilyonlardan hiç bahsetmiyor.
Bütçe verileri hükümetin finans yönetimindeki ve genel anlamda ekonomideki başarısızlığını göstermektedir.
Bütçenin üretiminde de, dağılımında da ciddi yanlışlar var.
Bütçe gelirleri konusunda hükümet vergi gelirleri dışında yeni gelir kalemleri üretmek zorundadır.
Finansı borçlanarak değil, gelir kaynakları kullanılarak faiz yükü oluşturmadan üretmek gerekmektedir.
BTP lideri Hüseyin Baş'ın önemle ifade ettiği gibi, vatandaşlar yol, su ve elektrik için vergi vermektedir, sonra o yoldan geçerken, su ve elektriği kullanırken ayrıca para ödemektedir. Bu böyle olmamalıdır.
Doğru bir bütçe oluşturulması ve bütçenin vatandaşlara adil olarak yansıması için Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ne bakmak gerekir.
Bu eşsiz modeli uygulayacak BTP'ye ve BTP lideri Hüseyin Baş'a acilen fırsat vermeliyiz.
- Enflasyonun sebebi talepse, Almanya’da enflasyon uçuyor olmalıydı / 15.10.2025
- İsrail'in en büyük destekçisi, şimdi barış havarisi! / 14.10.2025
- Komisyonda konuşulanlar: Süreç nereye gidiyor? / 11.10.2025
- İsrail ateşkese uyacak mı, uysa bile Gazze Gazzelilere yar olacak mı? / 10.10.2025
- SDG ile Şara yönetiminin ‘entegrasyon’ tiyatrosu / 09.10.2025
- Gelir adaletsizliği zirvedeyken terörsüz Türkiye mümkün mü? / 08.10.2025
- Trump'ın planı: Gazze'de gölge İsrail kabinesi / 07.10.2025
- Enflasyonun sebebi ‘doğa’ değil, sizin politikalarınız / 04.10.2025
- Milleti aç bırakan "dezenflasyon" süreci / 02.10.2025