Hükümet, enflasyonla mücadele adı altında bir taraftan vatandaşların gelirlerini tırpanlamaya, vergiyi tabana yayma adı altında da vatandaşların sırtına ekstra vergi yükü yüklemeye devam ediyor. Tabiri caizse, çift yönlü kemer sıkılıyor!
Bunun neticesinde ahı gitmiş vahı kalmış vatandaşların en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaması sebebiyle enflasyonun düşüyormuş gibi görünmesine de büyük bir başarı hikayesi olarak takdim ediyorlar.
Ülkemizdeki enflasyonun talep kaynaklı olmadığını Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş 1990'lı yıllardan itibaren sıkça ifade etmişti, bizler de her fırsatta bu tespitin altını çiziyoruz. Farklı örneklerle de bunu yıllardır izah etmeye çalışıyoruz.
Asgari ücret üzerinden bir değerlendirme yaparsak, Türkiye'de Eylül 2025 itibarıyla; asgari ücret 22 bin 104 lira, yıllık enflasyon ise yüzde 33.29.
Almanya'da ise asgari ücret saatlik bazda 12,82 euro. Haftada ortalama 40 saat çalışan bir işçinin asgari ücreti aylık 12,82X160 = 2051 euro olur. 14 Ekim 2025 itibarıyla Euro/TL kuru 48,48 olduğu dikkate alındığında bir Alman işçinin asgari ücreti 99 bin 432 liraya denk gelir.
Şimdi dikkat edin; asgari ücreti yaklaşık 100 bin lira olan Almanya'nın yıllık enflasyonu ne kadar biliyor musunuz? Sadece yüzde 2,4.
Hatta Türkiye'de asgari ücretle geçinmeye çalışanların oranı yüzde 50'den fazlayken, Almanya'da sadece yüzde 8 civarında.
Eğer enflasyon talep bazlı olsaydı, Türkiye'deki enflasyon Almanya'nın enflasyonundan çok daha düşük olmalıydı ya da Almanya'da bu asgari ücretle enflasyon uçuyor olmalıydı ama öyle değil. Demek ki enflasyon talep bazlı değil. Prof. Dr. Baş'ın modelinde vurguladığı gibi "maliyet" bazlı.
Eğer enflasyonun maliyet bazlı olduğu kabul edilirse, maliyetleri aşağıya çekmek için bir mücadele verilmesi gerekiyor. Olması gereken buyken, maliyet artırıcı finansal politikalar, ithalat politikaları, yanlış madencilik ve enerji politikaları aynen devam ediyor. Talep enflasyonuyla mücadele edildiği için de vatandaşların geliri "bilinçli" olarak daraltılmaya devam ediliyor.
Talebi baskılamak için resmi enflasyon düşük gösterilmeye çalışılıyor. Çünkü asgari ücret, emekli ve memur maaşları bu enflasyona göre belirleniyor.
2025 yılında yine talebi baskılamak, vatandaşların alım gücünü azaltmak için yeni bir uygulamaya gidildi; asgari ücret 2024 yılı sonu yüzde 44 olan enflasyona göre değil, yüz 30 olan 2025 sonu enflasyon tahminine göre belirlendi. Ayrıca yine talebi baskılamak için temmuz ayında ara zam yapılmadı.
Sonuçta, 22 bin 104 lira olan asgari ücret Eylül 2025 itibarıyla 26 bin 418 lira olan açlık sınırının oldukça altında kaldı.
Vatandaşları açlık sınırı altında bir gelire mahkum ederek alım gücünü yok ederek yapılan bir enflasyon mücadelesi! Bu uygulama ekonominin temel hedefleriyle çelişiyor ve asla doğru değil.
2026 için asgari ücret tartışmaları şimdiden başladı. Malum, aralık ayında Asgari Ücret Komisyonu 4 kez toplanıyor ve asgari ücreti belirliyor. Daha doğrusu, hükümetin belirlediği rakamı onaylıyor desek daha uygun olabilir.
Peki, hangi rakamlar konuşuluyor?
Geçtiğimiz yıl asgari ücret oranını bilen JP Morgan, 2026 için yüzde 20 zam öngörüyor. Morgan Stanley ise yüzde 20-25 civarında bir zam tahmin ediyor. Bu tahminler de 2025 yıl sonu enflasyonuna göre değil, elbette 2026 yıl sonu enflasyon tahminine göre.
Bu küresel kuruluşlar asgari ücret zammını gerçekten biliyor mu yoksa, zam bu olsun diye dayatıyor mu merak konusu.
Vatandaşlar da bugüne kadar o kadar baskılandı ki, beklentileri oldukça düştü.
ASAL Araştırma'nın yaptığı son ankette, "2026'da asgari ücret ne kadar olmalı?" sorusu yöneltildi.
Katılımcıların yüzde 25,8'i 30 bin TL, yüzde 24'ü ise 32 bin TL ve üzeri şeklinde yanıt verdi.
Yani toplumun yarısından fazlası, 30 bin TL'nin altında bir zammı "yetersiz" buluyor.
Peki, 30 bin lira yeterli mi? Yoksulluk sınırının 91 bin 381 lira olduğu bir ekonomide sizce yeterli mi? Üstelik Ocak 2026'ya geldiğimizde bu da açlık sınırının altında kalacak. Ayrıca 30 bin lira bir asgari ücret yüzde 35 zam demek ki ne mevcut enflasyona göre ne de beklenen enflasyona göre mümkün gözükmüyor.
Net asgari ücret; eğer yüzde 20 zam yapılırsa 26 bin 524 lira, yüzde 25 zam yapılırsa 27 bin 630, hadi yılsonu enflasyon baz alınırsa o da yüzde 30 olursa o zaman 28 bin 735 lira olur.
Hükümetin, vatandaşları sefalete sürükleyen bu ekonomi uygulamaları neoliberal kapitalist sistemin yansımalarıdır. Bu yanlış ekonomik sistem değişmedikçe aynı mantıkla muhalefet gelsin yine hiçbir sorunu çözemez.
Bakın ekonomik sorunların çözümü noktasında Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş neler söylüyor:
"Prof. Dr. Haydar Baş bu millet için Milli Ekonomi Modeli'ni yazdı. Bu milletin nasıl üreteceğini, bu milletin nasıl iyi şartlarda yaşayacağını anlatan bir model ortaya koydu.
Türkiye'de ekonomi politikası yanlış. Bunu değişmemiz lazım, sistemi baştan kurgulamamız lazım. O sistem şu anda Türkiye'de sadece ve sadece Bağımsız Türkiye Partisi'nde var.
Bugün Türkiye'de bütün siyasi partilerle oturun görüşün; birisi ya faiz oranlarından bahsedecek, diğeri vergi oranlarından bahsedecek, diğeri başka bir şeyden bahsedecek. Bakın sorun bunlar değil.
Ülke ekonomisinin kötü olmasının sebebi yolsuzlukla da tek başına açıklanamaz. Yolsuzluğun olmadığı gün bu ülkede ekonomi iyi miydi? Demek ki bizim bir sistematik yanlışımız var ve küresel emperyalist bir sermaye grubu var. Türkiye'ye bir model dayatıyorlar. Buna liberal ekonomi modeli diyoruz.
Biz de Bağımsız Türkiye Partisi olarak, 'Hayır kardeşim, biz o liberal sömürgeci ekonomi modelini kabul etmiyoruz. Biz milli varlığa dayanan, milli kaynağa dayanan, vatandaşını düşünen bir ekonomi modeli istiyoruz. Biz enerji üretecek, istihdam yapacak, mamul üretecek, insanının tüketebildiği bir ortam sağlayacak bir ekonomi modeli istiyoruz. Bu ekonomi modeli de Milli Ekonomi Modelidir. Biz bunu hayata geçireceğiz. Biz bu ülkeyi özelleştirtmeyeceğiz, bu devleti de özerkleştirtmeyeceğiz. Bağımsız Türkiye Partisi Türkiye'nin bağımsızlığını Milli Ekonomi Modeliyle sağlayacak' diyoruz."
- İsrail'in en büyük destekçisi, şimdi barış havarisi! / 14.10.2025
- Komisyonda konuşulanlar: Süreç nereye gidiyor? / 11.10.2025
- İsrail ateşkese uyacak mı, uysa bile Gazze Gazzelilere yar olacak mı? / 10.10.2025
- SDG ile Şara yönetiminin ‘entegrasyon’ tiyatrosu / 09.10.2025
- Gelir adaletsizliği zirvedeyken terörsüz Türkiye mümkün mü? / 08.10.2025
- Trump'ın planı: Gazze'de gölge İsrail kabinesi / 07.10.2025
- Enflasyonun sebebi ‘doğa’ değil, sizin politikalarınız / 04.10.2025
- Milleti aç bırakan "dezenflasyon" süreci / 02.10.2025
- Trump’ın planı barış planıysa, tehdit niye? / 01.10.2025