E-MAIL: alperen_polat@mynet.com
Türkiye'nin gelecek beş yılında söz sahibi olacak yeni hükümet, öncelikli hedefini AB'ye giriş olarak belirledi, tıpkı bundan önceki hükümetler gibi. Bu öncelikli hedef tayininde, mevcut hükümetlerin kendi dünya görüşlerinin etkisinin yanı sıra, Türkiye'ye son yıllarda dayatılan, AB'ye girişi 'bir devlet politikası olarak benimseme mecburiyeti' de etkili oluyor. Bu mecburiyeti Türkiye'ye dayatan en büyük ve etkili güç ABD. Peki ABD, Türkiye'nin AB'ye girmesini neden hararetle destekliyor ve Avrupa'ya bu konuda şiddetli baskı yapıyor? ABD'nin "demokratik köprübaşı" olarak tanımladığı ve bu köprübaşının en etkili gücü Almanya ile arasındaki gizli rekabet açık olarak bilinirken, ABD Türkiye'yi AB'ye sokmayı neden bu kadar arzulasın ki? ABD bu soruların cevabını, Türkiye'nin ve Avrupa'nın geleceğinin bu şekilde huzurlu olacağı şeklinde cevaplamayı tercih ediyor.
Nitekim, Amerikan haftalık haber dergisi Newsweek'in bu haftaki sayısında da, ABD'nin kendince geliştirdiği bu "bahane" farklı bir şekilde yeniden dile getiriliyor.
Newsweek'in yöneticilerinden Fareed Zakaria imzasıyla yayımlanan yorumda, "AB, Türkiye'yi dönüştürebilir, daha geniş ve enerjik bir Avrupa yaratabilir ve İslam dünyasında radikallerle ılımlılar arasındaki dengeyi olumlu yönde büyük ölçüde değiştirebilir. Avrupa'nın buna gücü var. Gereken sadece vizyon ve irade..." denildi.
Yorumda buna karşılık, görünen işaretlerden, AB'nin bu fırsatı kullanamamak üzere olduğuna dikkat çekildi.
Newsweek'in yorumunda şu ifadeler yer aldı:
"Avrupalılar, sık sık ABD'nin terörle savaşta stratejisinin tek boyutlu olduğundan şikayet ediyor ve Müslüman ülkelerin refaha ulaşmasını sağlayamamamız durumunda, F-16'lar ve diğer silahlarla terörün gelişmesini önleyemeyeceğimizi savunuyor. Bu geçerli bir eleştiri, ancak gelişmeleri olumlu yöne çekebilecek en önemli adım, ABD'nin değil, Avrupa'nın elinde. Ve AB, bu fırsatı tepmek üzere. AB, Aralık ayındaki zirvesinde muhtemelen Türkiye'nin birliğe katılma umutlarını yine geciktirecek ve kandırma yoluna gidecek."
Dergide de açık olarak belirtilen ve geçtiğimiz aylarda bazı AB yetkililerinin de dile getirdiği gibi, "ABD, AB'ye Türkiye'yi içine alması için olağanüstü bir baskı uyguluyor."
Bu baskı ve stratejide ABD'nin çıkarının olmaması muhaldir. ABD, Avrupa - daha özelde Almanya- ile arasındaki gizli rekabeti kendi lehine çevirmek için Türkiye'yi kullanıyor. Bilindiği gibi Türkiye genç ve dinamik nüfusuyla Avrupa devletlerini ve özellikle de Almanya'yı endişelendiriyor. ABD'nin de "Türkiye'nin bu dinamikliğiyle AB'yi enerjik hale getireceği"ni savunması da aynı bağlamda ele alınmalı, ama... ABD, Türkiye'yi AB'ye sokarak Almanya'yı dengelemek, daha doğrusu frenlemek gayretinde. ABD'nin baskıları sonucunda AB'ye alınmış bir Türkiye, ABD'ye gebe kalacak, bu gebelik durumu ABD'ye, Avrupa'yı Türkiye üzerinden yönlendirme fırsatı tanıyacak. Yani ABD bir taşla iki kuş vuracak, hem AB'yi (Almanya'yı) kontrol altına alacak, hem de Türkiye'yi kendine gebe bırakarak, alternatif ve güçlü bir Türkiye'yi frenlemiş olacak. "Medeniyetler diyaloguna katkı, Müslüman ülkelere geçişte iyi bir köprü, terörü kontrol, dinamik ve enerjik Avrupa" türünden argümanlar ise ABD'nin vitrin sözcüleri. ABD'nin Rusya'yı NATO'ya yaklaştırma gayretlerini de bu gayretle benzeştirebiliriz. Aynı şekilde eski doğu bloku ülkelerinin AB'ye girişine verilen desteği de. ABD, AB çemberini kendi kontrolündeki bölgelere doğru genişleterek, hem kendi kontrolünü pekiştirecek, hem de Türkiye gibi her an patlamaya müsait, büyük devlet felsefesine sahip ülkeleri, AB çöplüğünde pasifize edecek...
Türkiye'nin gelecek beş yılında söz sahibi olacak yeni hükümet, öncelikli hedefini AB'ye giriş olarak belirledi, tıpkı bundan önceki hükümetler gibi. Bu öncelikli hedef tayininde, mevcut hükümetlerin kendi dünya görüşlerinin etkisinin yanı sıra, Türkiye'ye son yıllarda dayatılan, AB'ye girişi 'bir devlet politikası olarak benimseme mecburiyeti' de etkili oluyor. Bu mecburiyeti Türkiye'ye dayatan en büyük ve etkili güç ABD. Peki ABD, Türkiye'nin AB'ye girmesini neden hararetle destekliyor ve Avrupa'ya bu konuda şiddetli baskı yapıyor? ABD'nin "demokratik köprübaşı" olarak tanımladığı ve bu köprübaşının en etkili gücü Almanya ile arasındaki gizli rekabet açık olarak bilinirken, ABD Türkiye'yi AB'ye sokmayı neden bu kadar arzulasın ki? ABD bu soruların cevabını, Türkiye'nin ve Avrupa'nın geleceğinin bu şekilde huzurlu olacağı şeklinde cevaplamayı tercih ediyor.
Nitekim, Amerikan haftalık haber dergisi Newsweek'in bu haftaki sayısında da, ABD'nin kendince geliştirdiği bu "bahane" farklı bir şekilde yeniden dile getiriliyor.
Newsweek'in yöneticilerinden Fareed Zakaria imzasıyla yayımlanan yorumda, "AB, Türkiye'yi dönüştürebilir, daha geniş ve enerjik bir Avrupa yaratabilir ve İslam dünyasında radikallerle ılımlılar arasındaki dengeyi olumlu yönde büyük ölçüde değiştirebilir. Avrupa'nın buna gücü var. Gereken sadece vizyon ve irade..." denildi.
Yorumda buna karşılık, görünen işaretlerden, AB'nin bu fırsatı kullanamamak üzere olduğuna dikkat çekildi.
Newsweek'in yorumunda şu ifadeler yer aldı:
"Avrupalılar, sık sık ABD'nin terörle savaşta stratejisinin tek boyutlu olduğundan şikayet ediyor ve Müslüman ülkelerin refaha ulaşmasını sağlayamamamız durumunda, F-16'lar ve diğer silahlarla terörün gelişmesini önleyemeyeceğimizi savunuyor. Bu geçerli bir eleştiri, ancak gelişmeleri olumlu yöne çekebilecek en önemli adım, ABD'nin değil, Avrupa'nın elinde. Ve AB, bu fırsatı tepmek üzere. AB, Aralık ayındaki zirvesinde muhtemelen Türkiye'nin birliğe katılma umutlarını yine geciktirecek ve kandırma yoluna gidecek."
Dergide de açık olarak belirtilen ve geçtiğimiz aylarda bazı AB yetkililerinin de dile getirdiği gibi, "ABD, AB'ye Türkiye'yi içine alması için olağanüstü bir baskı uyguluyor."
Bu baskı ve stratejide ABD'nin çıkarının olmaması muhaldir. ABD, Avrupa - daha özelde Almanya- ile arasındaki gizli rekabeti kendi lehine çevirmek için Türkiye'yi kullanıyor. Bilindiği gibi Türkiye genç ve dinamik nüfusuyla Avrupa devletlerini ve özellikle de Almanya'yı endişelendiriyor. ABD'nin de "Türkiye'nin bu dinamikliğiyle AB'yi enerjik hale getireceği"ni savunması da aynı bağlamda ele alınmalı, ama... ABD, Türkiye'yi AB'ye sokarak Almanya'yı dengelemek, daha doğrusu frenlemek gayretinde. ABD'nin baskıları sonucunda AB'ye alınmış bir Türkiye, ABD'ye gebe kalacak, bu gebelik durumu ABD'ye, Avrupa'yı Türkiye üzerinden yönlendirme fırsatı tanıyacak. Yani ABD bir taşla iki kuş vuracak, hem AB'yi (Almanya'yı) kontrol altına alacak, hem de Türkiye'yi kendine gebe bırakarak, alternatif ve güçlü bir Türkiye'yi frenlemiş olacak. "Medeniyetler diyaloguna katkı, Müslüman ülkelere geçişte iyi bir köprü, terörü kontrol, dinamik ve enerjik Avrupa" türünden argümanlar ise ABD'nin vitrin sözcüleri. ABD'nin Rusya'yı NATO'ya yaklaştırma gayretlerini de bu gayretle benzeştirebiliriz. Aynı şekilde eski doğu bloku ülkelerinin AB'ye girişine verilen desteği de. ABD, AB çemberini kendi kontrolündeki bölgelere doğru genişleterek, hem kendi kontrolünü pekiştirecek, hem de Türkiye gibi her an patlamaya müsait, büyük devlet felsefesine sahip ülkeleri, AB çöplüğünde pasifize edecek...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012