Başbakan Ecevit, 14-18 Ocak 2002 tarihinde ABD'ye, kalabalık bir işadamı grubuyla yaptığı ziyaretin ekonomik ve ticari açıdan tam bir fiyasko ile sonuçlandığını söyleyenler çok oldu. Bu kişiler, haksız da sayılmazlar. Çünkü Türk tarafı, ABD ile ikili ekonomik ve ticarî ilişkileri geliştirmek istiyordu. Özellikle tekstil ve demir-çelik kotalarının artırılması, Türk tarafının en büyük istekleri arasında yer alıyordu. Fakat ABD, bu konulara hiç yanaşmadı. ABD'nin bu isteklere karşı cevabı şu oldu: "Türkiye-ABD Ekonomik Komisyonu Ankara'da toplansın, ekonomik ve ticarî konular orada görüşülsün."
İşte bu komisyon, 26-27 Şubat'ta Ankara'da toplanacak. Peki ama, bu komisyon neyi görüşecek? Türk tarafının isteklerini mi? Hayır, komisyonun gündeminde "Tercihli Serbest Ticaret Alanı" var. Bu model, ilk defa Ürdün'de uygulandı. Bundan dolayı modelin diğer bir adı "Ürdün Modeli"dir. ABD ile serbest ticaret anlaşması imzalayan İsrail, Ürdün'ün belirlenmiş bölgelerini "Tercihli Serbest Ticaret Alanı" ilân etti. Bu alanda üretilen mallar, sıfır gümrükle ABD'ye sokuluyordu. İsrail, bu mallardan yalnız belli bir oranda katma değer alıyordu. Modelin işleyişi böyle. daha sonra bu uygulamaya son verildi.
ABD, ikili ekonomik ve ticarî ilişkilerin artırılması yerine, bu modeli teklif ediyor. Bu teklife sevinenler, kendi bölgesinde kurulması talep edenler yok değil. Fakat ABD'nin tercihi, Güney Doğu Anadolu illeri. Türk tarafı, bu bölgenin gerek kalifiye işgücü, gerekse altyapı ve ulaşım bakımından uygun olmadığını söylüyor. Söylüyor ama, ABD "ille de orası" diyor. Daha doğrusu, ABD'nin içindeki Yahudi lobisi Güney Doğu Anadolu illerinde ısrarlı. Rum ve Ermeni lobileri de, "Doğu Karadeniz Bölgesi olsun" diyor. Türkiye'yi idare edenler, bu bölgelerin niçin tercih edildiğini hiç düşündüler mi? dahası, "Tercihli Serbest Ticaret Alanı" Türkiye'ye ne kazandıracaktır? Bu konuda her hangi bir çalışmaları var mı? Ev ödevi yapmaya alışık olan hükümet üyelerine, Türk milleti adına böyle bir ev ödevi versek, lütfedip üzerinde kafa yorarlar mı?
Türkiye'nin ithalatını kotalarla, gümrük vergileriyle engelleyen ABD, işte böyle bir teklifle Türkiye'ye geliyor. Şimdi siz siz olun da, bu teklifte samimiyet ve iyi niyet arayın. Hele işin arkasında Yahudi parmağını görüp de, işkillenmemek mümkün mü? Atılım Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Çelik, Harran Üniversitesi'nde verdiği "Yeni Dünya Düzeni Sürecinde Ortadoğu, GAP ve Şanlıurfa" konulu konferansta, İsrail'in Güney Doğu Anadolu'da oynadığı oyunlara dikkat çekti ve şöyle dedi: "İsrail, bir ayağını Irak'ın kuzeynie uzatamya çalışırken, Şanlıurfa bölgesinde de 200 bin dönüm arazi alabilmek için Türk yetkililerle pazarlığa oturuyor. İsrail GAP gibi dev projeden pay almayı planlıyor. Toprak sorunu yaşayan İsrail, Türkiye'nin zayıf ekonomik gücü ve dış politikasından yararlanmaya çalışıyor."
Yahudi bu. Cebine koysan, bacağından çıkıyor. Sürekli Türkiye'ye tarımsal işbirliği teklif eden İsrail, bir yandan da ABD'den, "Tercihli Serbest Ticaret Alanı" ile yaklaşıyor. Mossad ajanı Victor Ostrovsky diyor ki: "Mossad diğer bütün Afrika ülkelerinde olduğu gibi Güney Afrika'ya da tarım uzmanları görüntüsü altında ajanlar yerleştirdi." Bu yapılanları ve söylenenleri, "Arz-ı Mevcud" ideali ile birlikte düşününce, insanın dikkat kesilmesi, daha ince eleyip sık dokuması gerekmiyor mu? İşte biz de, bunun için "dikkat!" diyoruz.
İşte bu komisyon, 26-27 Şubat'ta Ankara'da toplanacak. Peki ama, bu komisyon neyi görüşecek? Türk tarafının isteklerini mi? Hayır, komisyonun gündeminde "Tercihli Serbest Ticaret Alanı" var. Bu model, ilk defa Ürdün'de uygulandı. Bundan dolayı modelin diğer bir adı "Ürdün Modeli"dir. ABD ile serbest ticaret anlaşması imzalayan İsrail, Ürdün'ün belirlenmiş bölgelerini "Tercihli Serbest Ticaret Alanı" ilân etti. Bu alanda üretilen mallar, sıfır gümrükle ABD'ye sokuluyordu. İsrail, bu mallardan yalnız belli bir oranda katma değer alıyordu. Modelin işleyişi böyle. daha sonra bu uygulamaya son verildi.
ABD, ikili ekonomik ve ticarî ilişkilerin artırılması yerine, bu modeli teklif ediyor. Bu teklife sevinenler, kendi bölgesinde kurulması talep edenler yok değil. Fakat ABD'nin tercihi, Güney Doğu Anadolu illeri. Türk tarafı, bu bölgenin gerek kalifiye işgücü, gerekse altyapı ve ulaşım bakımından uygun olmadığını söylüyor. Söylüyor ama, ABD "ille de orası" diyor. Daha doğrusu, ABD'nin içindeki Yahudi lobisi Güney Doğu Anadolu illerinde ısrarlı. Rum ve Ermeni lobileri de, "Doğu Karadeniz Bölgesi olsun" diyor. Türkiye'yi idare edenler, bu bölgelerin niçin tercih edildiğini hiç düşündüler mi? dahası, "Tercihli Serbest Ticaret Alanı" Türkiye'ye ne kazandıracaktır? Bu konuda her hangi bir çalışmaları var mı? Ev ödevi yapmaya alışık olan hükümet üyelerine, Türk milleti adına böyle bir ev ödevi versek, lütfedip üzerinde kafa yorarlar mı?
Türkiye'nin ithalatını kotalarla, gümrük vergileriyle engelleyen ABD, işte böyle bir teklifle Türkiye'ye geliyor. Şimdi siz siz olun da, bu teklifte samimiyet ve iyi niyet arayın. Hele işin arkasında Yahudi parmağını görüp de, işkillenmemek mümkün mü? Atılım Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Çelik, Harran Üniversitesi'nde verdiği "Yeni Dünya Düzeni Sürecinde Ortadoğu, GAP ve Şanlıurfa" konulu konferansta, İsrail'in Güney Doğu Anadolu'da oynadığı oyunlara dikkat çekti ve şöyle dedi: "İsrail, bir ayağını Irak'ın kuzeynie uzatamya çalışırken, Şanlıurfa bölgesinde de 200 bin dönüm arazi alabilmek için Türk yetkililerle pazarlığa oturuyor. İsrail GAP gibi dev projeden pay almayı planlıyor. Toprak sorunu yaşayan İsrail, Türkiye'nin zayıf ekonomik gücü ve dış politikasından yararlanmaya çalışıyor."
Yahudi bu. Cebine koysan, bacağından çıkıyor. Sürekli Türkiye'ye tarımsal işbirliği teklif eden İsrail, bir yandan da ABD'den, "Tercihli Serbest Ticaret Alanı" ile yaklaşıyor. Mossad ajanı Victor Ostrovsky diyor ki: "Mossad diğer bütün Afrika ülkelerinde olduğu gibi Güney Afrika'ya da tarım uzmanları görüntüsü altında ajanlar yerleştirdi." Bu yapılanları ve söylenenleri, "Arz-ı Mevcud" ideali ile birlikte düşününce, insanın dikkat kesilmesi, daha ince eleyip sık dokuması gerekmiyor mu? İşte biz de, bunun için "dikkat!" diyoruz.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018