Şimdi geliniz "eğri oturup doğru konuşalım." İsterseniz "eğri oturma şartını da kaldıralım, herkes nasıl oturursa otursun ama mutlak manada doğru konuşalım. Ve hiçbir şahsi kanaat ve yoruma girmeden yakın geçmişte cereyan edip bizi bu günlere taşıyan olaylardan sadece bir kaçını hatırlayalım.ABD'nin 1999 yılında Abdullah Öcalan'ın "asılmayacak şartıyla" Türkiye'ye teslim ettiğini hepimiz biliyoruz. Irak işgali bitmeden yine aynı ABD'nin bir çok ülke ile birlikte İran ve Suriye'nin tehdit unsuru dünyaya deklere ettiğini de biliyoruz? Obama'nın Türkiye ziyaretinde Ermenistan meselesine dikkat çekerek atıfta bulunduğunu da unutmadık.Bütün bunların BOP nin sadece birkaç başlığını teşkil ettiğini ve daha nice başlıkların olduğunu her halde sıralamaya hacet kalmayacak kadar yakinen bilindiğini de biliyoruz.Dünkü yazımızda ABD'nin dış politikalarında bir değişiklik olmayacağını, Obama ile sadece taktik değişikliğine gidileceğini yazmıştım. Ülkemizde yaşanan süreci de bu çerçeve de ele almanın gerekliliğine işaretle uygulamaya konulan açılımların Türkiye'nin de içinde olduğu bölgemizdeki yeni yapılanmadan ve yeni paylaşımdan ibaret olduğunu ifade etmeye çalıştım.Yani demem o ki, ülkemiz ve bölgemiz ABD'nin kontrolünde yeniden şekillendiriliyor. Tekrarından "gına" da gelse bunun adı BOP dir. Dolayısıyla ülkemiz ve bölgemizin geleceğini görmek BOP gerçeğini görmekle eş değerdir. Bu şartlarda bunun aksini düşünmek eşyanın tabiatına aykırıdır. Çünkü ABD'nin hedefi belli olduğu kadar ülkeyi idare edenlerin de ABD ile dostluğun ötesinde "stratejik ortaklık" yaparak aynı hedefe kilitlendiklerini görüyoruz. Fakat her şeye rağmen şartlanmış kafalara "aykırı" gelse de değişmez bir gerçek daha vardır. O da "dağ ne kadar ulu olursa olsun yol üstünden geçer" Bu da aklıselimin işidir. ABD'nin değirmenine su taşıyanların işi değil.Şimdi herkese bir çift sözüm var. Bütün bu sıcak gelişmelerde siz ABD'nin ne kadar dışında iseniz o kadar övünebilir, o kadar kabadayılık yapabilirsiniz.Aksi takdirde hem ABD'nin değirmenine su taşıyacaksınız hem de "caka" satacaksınız. Maalesef tarihin hurdalıkları bunun örnekleriyle doludur. Elbette neticeyi kestirmek mümkün değil ama "görünen köyde kılavuz istemez" niyetler de projeler de aynı paketin içinde sunuluyor.Benim takip edebildiğim kadarıyla Prof. Dr. Haydar Baş en az çeyrek asırdan beri bu niyetleri ve projeleri açığa çıkarıyor. Açığa çıkarmakla da kalmıyor bütün engelleri dağları açacak yolu da gösteriyor. "Milli Ekonomi Modeli ve Milli Devlet Sosyal Devlet bu gerçekleri abideleşmiş halinden başka bir şey değildir.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010