AB'nin 'kod'larında değişen bir şey yok
AB'nin 9 Kasım'da yayınladığı Türkiye raporunda Kıbrıs ve Yunanistan konusundaki katı anlayışını sürdürüyor. Raporda Güneydoğu'da yaşananların bölücü terör örgütünün bakış açısıyla yansıtılması dikkat çekiyor.
10.11.2016 00:00:00
RECEP BAHAR/HABER-ANALİZ
Avrupa Birliği (AB) 2016 yılı Türkiye İlerleme Raporu'nu 9 Kasım akşamı yayınladı. Raporda 15 Temmuz darbe girişimi ile Güneydoğu'da yaşanan gelişmeler 'siyasi kriterler' başlığı altında geniş olarak yer buluyor. Raporda bu bağlamda "AB, 15 Temmuz 2016'da Türkiye demokrasisini doğrudan hedef alan darbe girişimini derhal güçlü bir şekilde kınamış, Türk demokratik kurumlarıyla dayanışma içinde olduğunu açıklamıştır" deniliyor ancak AB yetkilileri darbe girişimini kınamakta oldukça geç kalmıştı.
Manidar noktalar...
Raporda Güneydoğu'da yaşanan gelişmelerin detaylı olarak ele alınmış olması dikkat çekiyor. Bu bağlamda raporda şu ifadelerin kullanılması manidar: "Güneydoğu'daki durum, ülkenin en kritik sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Haziran 2015'te barış sürecinin çökmesiyle birlikte bölgede güvenlik durumu daha da kötüleşti. Bazı illerde savaşvari şartlar ortaya çıktı. Sistematik ciddi insan hakları ihlalleri yoğun bir biçimde rapor edildi. Güvenlik ortamının kötüleşmesi bölge ekonomisini de derinden etkiledi. Hükümet darbe girişimi sonrası çok sayıda belediye başkanı ile öğretmeni görevlerinden uzaklaştırdı ve çok sayıda Kürtçe yayın yapan medya kuruluşunu kapattı. Kasım ayında ise HDP'nin eş genel başkanları tutuklandı."
Raporda AB'nin PKK'yı terör örgütü olarak ilan ettiğine işaret edilerek, "Hükümet, PKK'ya karşı Türkiye ve Irak'ta hava saldırıları dahil yoğun düvenlik ve askeri operasyonlarına devam etti. PKK da Ankara ve İstanbul'da ölümlü terörist eylemler işleyip anlaşmazlığı Türkiye'nin batısındaki şehirlere taşıyarak cevap verdi! Hükümet terörizme karşı mücadelede meşru hakka sahiptir fakat bu mücadelenin insan haklarına, temel özgürlüklere ve uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklere uygun olmalıdır" denildi.
Raporda Temmuz 2015 ile Ekim 2016'da 75'i çocuk olmak üzere 320'i sivil ve 600'ü güvenlik görevlisi terör eylemlerinde hayatını yitirdiği bilgisi veriliyor.
Kıbrıs konusu kritik
Raporda Türkiye'nin Birleşmiş Milletler nezdinde devam eden Kıbrıs müzakerelerine destek vermesi övülüyor ancak "Türkiye, Aralık 2006 ve Aralık 2010 Konsey kararları uyarınca (sekiz başlığın müzakerelere açılmaması kararlar dâhilindedir) Ek Protokol'den doğan yükümlülüklerini yerine getirme konusunda hiçbir ilerleme kaydetmemiş ve doğrudan ulaşım hatlarındaki kısıtlamalar dâhil olmak üzere malların serbest dolaşımı önündeki engelleri kaldırmamıştır. Kıbrıs Cumhuriyeti ile ikili ilişkilerin normalleşmesi konusunda ilerleme kaydedilmemiştir" deniliyor.
Raporda Türkiye'nin Rum kesiminin Akdeniz'de petrol ve doğalgaz aramalarına sözlü müdahalede bulunması eleştiriliyor. Türkiye'nin Rum kesiminin OECD'ye katılmasını veto etmesi de bu bağlamda hatırlatılıyor.
Raporda Türkiye'nin 1995'te TBMM'de Yunanistan'ın kara sularını 12 mile çıkarmasının 'casus belli-savaş nedeni' saydığına işaret edilerek, "Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Anlaşması ile uyum içerisinde kayıtsız şartsız iyi komşuluk ilişkileri ve gerektiğinde Uluslararası Adalet Divanı'na başvurulması da dâhil sorunların barışçıl çözümüne bağlılık göstermesi gerekmektedir. Bu bağlamda AB, Türkiye'yi bir AB üyesine yönelik herhangi bir tehdit ve eylemden kaçınması konusunda uyarmaktadır" deniliyor. Bu yılki raporda Patrikhane konusuna yer verilmemesi dikkat çekiyor.
Raporda yer alan dikkat çekici başlıklar
* Türkiye tüm önlemlerin oransallık ve gerekliliğini gözetmelidir.
* OHAL kapsamında alınan tedbirler Avrupa Konseyi'nin denetimine tabidir. Türkiye Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinin Ekim 2016 tarihli önerilerini acil olarak ele almalıdır.
* Siyasi kriterlere ilişkin olarak, darbe girişimi öncesi TBMM, Hükümet tarafından 2016 yılı için belirlenmiş olan iddialı reform eylem planı ve Vize Serbestleştirilmesi Yol Haritasına ilişkin yasal düzenlemeleri hayata geçirmek üzere yoğun bir yasama gündemi yürütmüştür. Öte yandan veri koruma kanunu gibi kabul edilen bazı yasal düzenlemeler, hukukun üstünlüğü ve temel haklar konusunda Avrupa standartları ile uyum teşkil etmemektedir.
* TBMM'deki siyasi çatışmalar, Mayıs ayında yüksek sayıda milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması ve Kasım ayında eşbaşkanlar dâhil birçok HDP milletvekilinin gözaltına alınması ve tutuklanması derin bir endişe yaratmaktadır.
Avrupa Birliği (AB) 2016 yılı Türkiye İlerleme Raporu'nu 9 Kasım akşamı yayınladı. Raporda 15 Temmuz darbe girişimi ile Güneydoğu'da yaşanan gelişmeler 'siyasi kriterler' başlığı altında geniş olarak yer buluyor. Raporda bu bağlamda "AB, 15 Temmuz 2016'da Türkiye demokrasisini doğrudan hedef alan darbe girişimini derhal güçlü bir şekilde kınamış, Türk demokratik kurumlarıyla dayanışma içinde olduğunu açıklamıştır" deniliyor ancak AB yetkilileri darbe girişimini kınamakta oldukça geç kalmıştı.
Manidar noktalar...
Raporda Güneydoğu'da yaşanan gelişmelerin detaylı olarak ele alınmış olması dikkat çekiyor. Bu bağlamda raporda şu ifadelerin kullanılması manidar: "Güneydoğu'daki durum, ülkenin en kritik sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Haziran 2015'te barış sürecinin çökmesiyle birlikte bölgede güvenlik durumu daha da kötüleşti. Bazı illerde savaşvari şartlar ortaya çıktı. Sistematik ciddi insan hakları ihlalleri yoğun bir biçimde rapor edildi. Güvenlik ortamının kötüleşmesi bölge ekonomisini de derinden etkiledi. Hükümet darbe girişimi sonrası çok sayıda belediye başkanı ile öğretmeni görevlerinden uzaklaştırdı ve çok sayıda Kürtçe yayın yapan medya kuruluşunu kapattı. Kasım ayında ise HDP'nin eş genel başkanları tutuklandı."
Raporda AB'nin PKK'yı terör örgütü olarak ilan ettiğine işaret edilerek, "Hükümet, PKK'ya karşı Türkiye ve Irak'ta hava saldırıları dahil yoğun düvenlik ve askeri operasyonlarına devam etti. PKK da Ankara ve İstanbul'da ölümlü terörist eylemler işleyip anlaşmazlığı Türkiye'nin batısındaki şehirlere taşıyarak cevap verdi! Hükümet terörizme karşı mücadelede meşru hakka sahiptir fakat bu mücadelenin insan haklarına, temel özgürlüklere ve uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklere uygun olmalıdır" denildi.
Raporda Temmuz 2015 ile Ekim 2016'da 75'i çocuk olmak üzere 320'i sivil ve 600'ü güvenlik görevlisi terör eylemlerinde hayatını yitirdiği bilgisi veriliyor.
Kıbrıs konusu kritik
Raporda Türkiye'nin Birleşmiş Milletler nezdinde devam eden Kıbrıs müzakerelerine destek vermesi övülüyor ancak "Türkiye, Aralık 2006 ve Aralık 2010 Konsey kararları uyarınca (sekiz başlığın müzakerelere açılmaması kararlar dâhilindedir) Ek Protokol'den doğan yükümlülüklerini yerine getirme konusunda hiçbir ilerleme kaydetmemiş ve doğrudan ulaşım hatlarındaki kısıtlamalar dâhil olmak üzere malların serbest dolaşımı önündeki engelleri kaldırmamıştır. Kıbrıs Cumhuriyeti ile ikili ilişkilerin normalleşmesi konusunda ilerleme kaydedilmemiştir" deniliyor.
Raporda Türkiye'nin Rum kesiminin Akdeniz'de petrol ve doğalgaz aramalarına sözlü müdahalede bulunması eleştiriliyor. Türkiye'nin Rum kesiminin OECD'ye katılmasını veto etmesi de bu bağlamda hatırlatılıyor.
Raporda Türkiye'nin 1995'te TBMM'de Yunanistan'ın kara sularını 12 mile çıkarmasının 'casus belli-savaş nedeni' saydığına işaret edilerek, "Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Anlaşması ile uyum içerisinde kayıtsız şartsız iyi komşuluk ilişkileri ve gerektiğinde Uluslararası Adalet Divanı'na başvurulması da dâhil sorunların barışçıl çözümüne bağlılık göstermesi gerekmektedir. Bu bağlamda AB, Türkiye'yi bir AB üyesine yönelik herhangi bir tehdit ve eylemden kaçınması konusunda uyarmaktadır" deniliyor. Bu yılki raporda Patrikhane konusuna yer verilmemesi dikkat çekiyor.
Raporda yer alan dikkat çekici başlıklar
* Türkiye tüm önlemlerin oransallık ve gerekliliğini gözetmelidir.
* OHAL kapsamında alınan tedbirler Avrupa Konseyi'nin denetimine tabidir. Türkiye Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinin Ekim 2016 tarihli önerilerini acil olarak ele almalıdır.
* Siyasi kriterlere ilişkin olarak, darbe girişimi öncesi TBMM, Hükümet tarafından 2016 yılı için belirlenmiş olan iddialı reform eylem planı ve Vize Serbestleştirilmesi Yol Haritasına ilişkin yasal düzenlemeleri hayata geçirmek üzere yoğun bir yasama gündemi yürütmüştür. Öte yandan veri koruma kanunu gibi kabul edilen bazı yasal düzenlemeler, hukukun üstünlüğü ve temel haklar konusunda Avrupa standartları ile uyum teşkil etmemektedir.
* TBMM'deki siyasi çatışmalar, Mayıs ayında yüksek sayıda milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması ve Kasım ayında eşbaşkanlar dâhil birçok HDP milletvekilinin gözaltına alınması ve tutuklanması derin bir endişe yaratmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.