19 Mayıs 1919 tarihinin Türk milleti için anlamı çok büyüktür.
Bu sebeple Atatürk tarafından gençlere armağan edilmiştir ve her yıl Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanmaktadır.
"Hoş Geldin Atatürk" eserinin ve "Atatürk Vatandır" tezinin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi, "Milli bayramlarını kutlayamayanlar, dini bayramlarını da kutlayamazlar."
İşte bu milli bayramlarımızın en önemlilerinden birisi de 19 Mayıs'tır.
Çünkü 19 Mayıs, milli mücadelenin başladığı gündür, bağımsızlık meşalesinin yakıldığı gündür, esareti kabul etmeyen Türk milletinin, lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile buluştuğu gündür.
Atatürk, 19 Mayıs'ın önemine binaen 1881'de doğduğu günü değil de bu günü "doğum günü" olarak tanımlamıştır.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı ile ilgili yayımladığı mesaj oldukça önemli:
"19 Mayıs 1919, esaretin reddi; bağımsızlığın, gençliğin ellerine teslim edildiği gündür. Atatürk, bu milletin umudunu gençliğe emanet etti. Biz o umudun adıyız! Kutlu olsun…"
Evet, 19 Mayıs, işgalcilerin ve yerli işbirlikçilerinin Türk milleti için reva gördükleri "esaret"e karşı bir başkaldırıdır.
Aynı zamanda 19 Mayıs, Sayın Baş'ın belirtiği gibi bağımsızlığın, gençliğin ellerine teslim edildiği gündür.
Atatürk, 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak bastığı zaman 38 yaşında bir gençti.
O gün bağımsızlık meşalesi yakıldı ve yaşlısıyla genciyle tüm Türk milleti bu genç liderin etrafında tek bilek tek yürek oldu, ülkemizi işgal etmek, milletimizi de esir yapmak isteyenleri vatan topraklarından kovdu.
Atatürk gibi, "bağımsızlık karakteri" olan, hayali "Türk milletinin bağımsızlığı" olan genç ve kabiliyetli bir liderin neleri başarabileceğinin en büyük ispatıdır 19 Mayıs ve sonrası…
Atatürk, 19 Mayısları gençliğe emanet etmiştir, çünkü o, "Umudumuz gençliktedir" demiştir, Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini gençlere bağlamıştır.
Bugün de Türk milleti olarak bakış açımız bu olmalıdır ve ülkemizin siyasetini, geleceğini mutlaka gençlere bırakmak zorundayız.
Hatta emeklilik yaşına gelmiş olan siyasilerimizin belli bir yaştan sonra bu görevlerde olmaması, ülkemizin ve milletimizin yararınadır.
Bizler ve bizden yaşı büyük olanlar, gençlere danışmanlık yapabiliriz, onlara yardımcı olabiliriz, yeri geldiğinde yol gösterebiliriz ama ülkemizi ve milletimizin sorumluluğunu alıp geleceğe taşıyacak olan gençler olmalıdır.
Onların ufkuna, vizyonuna, heyecanına, hayallerine ihtiyacımız var.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 30 yaşında Trablusgarp'ta başardıkları, 34 yaşında Çanakkale Savaşlarında ortaya koydukları, 38 yaşında Samsun'a ayak bastıktan sonra bir milleti esaretten kurtarması bunun için en büyük delildir.
Atatürk, bazı fitnecilerin iddia ettiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, Osmanlı Devleti'ni yıkarak kurmamıştır.
Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı'nı kaybetmiş ve 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi'ni imzalamıştı. Bu mütareke yenilginin ve işgalin kabulüydü.
Atatürk'ün Anadolu'ya geçip milli mücadelenin meşalesini ateşleme süreci, 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunanlıların İzmir'i işgal etmesinden hemen sonradır.
9, Ordu Müfettişliğini Anadolu'ya geçmek için bir fırsat olarak değerlendiren Atatürk, Yunan işgalinden 1 gün sonra 16 Mayıs 1919'ta Samsun'a doğru Bandırma Vapuru ile yola çıkmıştır.
Yola çıkmadan önce Kız Kulesi açıklarında İtilaf Devletleri'nin denetim subayları vapurda silah ve kaçak malzeme araması yapar, herhangi bir şey bulamayınca da ayrılırlar.
Subayların gemiyi terk etmelerinin ardından Karadeniz'e yönelen Bandırma'nın güvertesinde Atatürk, yanındakilere şunları söyler: "Bunlar işte böyle, yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu'ya ne silah ne cephane götürüyoruz. Biz ideali ve imanı götürüyoruz."
Atatürk, milli mücadelenin nasıl kazanıldığını anlatırken hep "milletin azmi ve kararlığıyla" ifadesini kullanır. Esasen milletin azmi ve kararlığı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kendisidir.
Atatürk'ün yakın arkadaşı Rauf Orbay'ın şu sözlerini kulağımıza küpe yapalım: "Atatürk olmasaydı bizler asla başaramazdık, bizler olmasaydık Atatürk yine başarırdı."
Prof. Dr. Haydar Baş, "Atatürk vatandır, Atatürk bayraktır, Atatürk birleştirici harçtır" derdi ve eklerdi: "Atatürk bu milletin imanıdır."
Eğer Atatürk olmasaydı, inancımızı yaşayabileceğimiz, ibadetlerimizi yapabileceğimiz, namusumuzu koruyabileceğimiz bir vatan, bir özgürlüğümüz asla olmayacaktı.
Bu duygularla, 19 Mayıslara, 23 Nisanlara, 29 Ekimlere ve nice milli bayramlarımıza sahip çıkalım, bu bayramları düşman çatlatırcasına coşkuyla kutlayalım ve evlerimize mutlaka Türk bayrakları asalım.
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025