Başbakan Schröder ise Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkan vatandaşlarına: "Sakin olun! Türkiye zaten AB'ye hemen girmiyor. Türkiye için daha uzun bir yol var. En azından 2015'e kadar bu yol süreci devam eder. O zamana kadar da kim öle-kim kala! Daha çok büyük değişmeler olacaktır!
"Türkiye kendisine düşeni yaptı. Bu andan itibaren Türkiye'nin üyeliğe alınması için ciddi görüşmeler yapılmalı" dedi. Üstelik "Türkiye'nin yanındayız, desteğimiz hep sürecek" cümlesini de ilave etti. İlerleme raporu sonunda müspet bir kılıfla sonuçlandı. O raporla beraber daha iki konu da ele alınarak değerlendirmeye konuldu. Diğer Devlet Başkanlarının da Türkiye'ye müzakere tarihinin verilmesi hususunda kararın oy birliğe ile alınacağına dair umudunun var olduğunu söyledi. Karşı çıkanlar ise rahat olsunlar. Tam üyelik için uzun bir zaman mevcuttur. Ayrı istendiği zaman da Türkiye'ye karşı gerekli önemler alınabilir.
AB raporunun değerlendirilmesi
Rapor beklendiğinden de daha kurnazca ve komplike hazırlanmış bulunmaktadır. İçinde nerdeyse değişik ağırlıkta bilmeceler veya şifreler izlenmektedir. Öyle ki hangi taraftan bakılırsa bakılsın bazı müspet bazı menfi yönleri var. Ama her nedense müspetleri çok az menfileri ise oldukça boldur!
Türkiye'ye dönük olanlara bir göz atalım:
Raporun tek olumlu yanı Türkiye ile müzakerelere başlanmasını tavsiye etmesidir. Onun yanında bir çok eksiklikler, yetmezlikler ve şartlar da mevcuttur. Şimdi ise olumsuz tarafına bir göz atmaya bakalım:
1 - Türkiye yeterli derecede siyasi kriterleri yerine getirmiştir. Komisyon Müzakereleri başlamasını tavsiye eder denmektedir. Ama zaman tayini yoktur. Mesela Vakit geçirmeksizin müzakerelere başlansın İbaresi yoktur. Müzakerelere ne zaman başlanacağı belirtilmemiştir. Durum geniş zamana bırakılabilir!
2 - Bu geniş zamana bırakılmasıyla karşıt düşünenler için bir imkan tanınmış olması söz konusu olmaktadır.
3 - Şimdi Raporun içindeki bazı diğer şartlara bir göz atalım:
a - Türkiye'de demokratik hakların İnsan Hak ve Özgürlüklerin ihlal edilmesi takdirde müzakereler askıya alınacaktır, denmektedir! Bu ibareler sadece Türkiye'nin ilerleme raporuna konulmuş olması ise dikkat çekicidir. Bu da bir nevi Türkiye'ye daha şimdiden bir gözdağı vermeye ve bir nevi itimatsızlıklarının açık olarak belirlenmesine sebep olmaktadır. AB'de, hala bize güven duymuyorlar. Hala kuşku içindedirler! Bizi de kendileri gibi kıvrak zannediyorlar! Türkiye adeta radarla izlenmeye alınmaktadır. Her yıl sonu raporlara göre, devam edip etmeyeceklerine, yeniden karar verilecektir. Bu durum ise, sadece Türkiye'ye uygulanan yeni bir AB'ye kabul yöntemidir. Aslında bu durum şunu da ifade etmektedir. Türkiye'yi biz elbet yakından izleyeceğiz. Elbetteki istediklerimizi yaptıracağız. Ama hele bir bakalım 10-15 yıla kadar Dünya konjöktürü nasıl değişecektir. Nasıl yol alacaktır. Biz Türkiye'den ziyade kendi menfaatimize bakarız - Türkiye hala bize faydalı olacaksa alırız, olmazsa modası geçmiş olursa, bir bahane bulup tüm işlemleri durdurabiliriz!
b - Serbest dolaşımla ilgili bölümde de açık olarak ayırımcı hava izlenmektedir. Burada kullanılan Kalıcı tedbir subapları başka ülkelere kullanılmamıştır. Burada da Türkiye'ye kısıtlamalar söz konusu olmaktadır. Şimdiden bunların rapora dökülmesi ise ayrı bir mana taşımaktadır. Gerçi bu durumda, AB güvenirliğini kaybeder. Ama bu durum sorun olmaz. Nasılsa tüm suçları Türkiye'nin üzerine kolayca atmış olurlar!
c - Bunun yanında çok daha acı ve çok daha şüpheyle dolu başka bir konu daha var. Mesela raporda: Sonucu garanti edilmeyecek, ucu açık bir süreçtir denmektedir. Yazılı olarak bu böyle ifade edilmesine rağmen sözlü olarak: "Sonuca varılıncaya kadar bu müzakereler devam edecek" demektedirler. Burada yazılı ile sözlü konuşulanlar arasında büyük bir diplomatik tuzak var. Sözler uçucu olabilir. Ama yazılı olanlar kalıcıdır. Sözlerin söyleyenler veya vaadde bulunanlar değişebilmektedir. Ama yazılı devamlı olarak aynı kalmaktadır. Onun için yazılının üstünlüğü mevcuttur.
d - Şimdi aralık ayı zirvesi gelecektir. Onların bu koşullara daha başkalarını ilave imkanı da mevcuttur.
"Türkiye kendisine düşeni yaptı. Bu andan itibaren Türkiye'nin üyeliğe alınması için ciddi görüşmeler yapılmalı" dedi. Üstelik "Türkiye'nin yanındayız, desteğimiz hep sürecek" cümlesini de ilave etti. İlerleme raporu sonunda müspet bir kılıfla sonuçlandı. O raporla beraber daha iki konu da ele alınarak değerlendirmeye konuldu. Diğer Devlet Başkanlarının da Türkiye'ye müzakere tarihinin verilmesi hususunda kararın oy birliğe ile alınacağına dair umudunun var olduğunu söyledi. Karşı çıkanlar ise rahat olsunlar. Tam üyelik için uzun bir zaman mevcuttur. Ayrı istendiği zaman da Türkiye'ye karşı gerekli önemler alınabilir.
AB raporunun değerlendirilmesi
Rapor beklendiğinden de daha kurnazca ve komplike hazırlanmış bulunmaktadır. İçinde nerdeyse değişik ağırlıkta bilmeceler veya şifreler izlenmektedir. Öyle ki hangi taraftan bakılırsa bakılsın bazı müspet bazı menfi yönleri var. Ama her nedense müspetleri çok az menfileri ise oldukça boldur!
Türkiye'ye dönük olanlara bir göz atalım:
Raporun tek olumlu yanı Türkiye ile müzakerelere başlanmasını tavsiye etmesidir. Onun yanında bir çok eksiklikler, yetmezlikler ve şartlar da mevcuttur. Şimdi ise olumsuz tarafına bir göz atmaya bakalım:
1 - Türkiye yeterli derecede siyasi kriterleri yerine getirmiştir. Komisyon Müzakereleri başlamasını tavsiye eder denmektedir. Ama zaman tayini yoktur. Mesela Vakit geçirmeksizin müzakerelere başlansın İbaresi yoktur. Müzakerelere ne zaman başlanacağı belirtilmemiştir. Durum geniş zamana bırakılabilir!
2 - Bu geniş zamana bırakılmasıyla karşıt düşünenler için bir imkan tanınmış olması söz konusu olmaktadır.
3 - Şimdi Raporun içindeki bazı diğer şartlara bir göz atalım:
a - Türkiye'de demokratik hakların İnsan Hak ve Özgürlüklerin ihlal edilmesi takdirde müzakereler askıya alınacaktır, denmektedir! Bu ibareler sadece Türkiye'nin ilerleme raporuna konulmuş olması ise dikkat çekicidir. Bu da bir nevi Türkiye'ye daha şimdiden bir gözdağı vermeye ve bir nevi itimatsızlıklarının açık olarak belirlenmesine sebep olmaktadır. AB'de, hala bize güven duymuyorlar. Hala kuşku içindedirler! Bizi de kendileri gibi kıvrak zannediyorlar! Türkiye adeta radarla izlenmeye alınmaktadır. Her yıl sonu raporlara göre, devam edip etmeyeceklerine, yeniden karar verilecektir. Bu durum ise, sadece Türkiye'ye uygulanan yeni bir AB'ye kabul yöntemidir. Aslında bu durum şunu da ifade etmektedir. Türkiye'yi biz elbet yakından izleyeceğiz. Elbetteki istediklerimizi yaptıracağız. Ama hele bir bakalım 10-15 yıla kadar Dünya konjöktürü nasıl değişecektir. Nasıl yol alacaktır. Biz Türkiye'den ziyade kendi menfaatimize bakarız - Türkiye hala bize faydalı olacaksa alırız, olmazsa modası geçmiş olursa, bir bahane bulup tüm işlemleri durdurabiliriz!
b - Serbest dolaşımla ilgili bölümde de açık olarak ayırımcı hava izlenmektedir. Burada kullanılan Kalıcı tedbir subapları başka ülkelere kullanılmamıştır. Burada da Türkiye'ye kısıtlamalar söz konusu olmaktadır. Şimdiden bunların rapora dökülmesi ise ayrı bir mana taşımaktadır. Gerçi bu durumda, AB güvenirliğini kaybeder. Ama bu durum sorun olmaz. Nasılsa tüm suçları Türkiye'nin üzerine kolayca atmış olurlar!
c - Bunun yanında çok daha acı ve çok daha şüpheyle dolu başka bir konu daha var. Mesela raporda: Sonucu garanti edilmeyecek, ucu açık bir süreçtir denmektedir. Yazılı olarak bu böyle ifade edilmesine rağmen sözlü olarak: "Sonuca varılıncaya kadar bu müzakereler devam edecek" demektedirler. Burada yazılı ile sözlü konuşulanlar arasında büyük bir diplomatik tuzak var. Sözler uçucu olabilir. Ama yazılı olanlar kalıcıdır. Sözlerin söyleyenler veya vaadde bulunanlar değişebilmektedir. Ama yazılı devamlı olarak aynı kalmaktadır. Onun için yazılının üstünlüğü mevcuttur.
d - Şimdi aralık ayı zirvesi gelecektir. Onların bu koşullara daha başkalarını ilave imkanı da mevcuttur.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006