Büyük umutlarla ve görülmemiş bir süratle Anayasa'nın tam 36 maddesini değiştirdik. Cumhurbaşkanı da tuttu, yasaya son dakikada uyanıklıkla eklenen "kıyak emeklilik" maddesini referanduma götürme kararı aldı.
Yer yerinden oynadı.
Anayasanın asıl tartışılması gereken, belki de referanduma götürülmesi gereken maddeleri güme gitti.
Bütün bu olanlardan sonra acaba diyorum, kıyak maddesi bilerek mi konuldu? Öyle ya, onun etrafında kopacak gürültü sırasında diğer maddelerin ne olduğu anlaşılmayacaktı?
Cumhurbaşkanı da bilmeden bu
oyuna mı geldi?
Şimdi ben AB'nin Türkiye masasında görevli olsam veya Türkiye'nin AB ile ilişkilerini siyasi hayatımın gayesi olarak görsem bu "ince" taktik herkesten çok benim işime gelmez miydi?
Öyledir kıymetli okuyucu; bu kıyak emeklilik gürültüsü en fazla AB'nin ve Türkiye'deki AB işbirlikçilerinin işine yaramıştır. İstedikleri her şey bırakın Meclis'i, kamuoyunda bile asla tartışılmadan "geçivermiştir."
Kürtçe yayın serbest bırakılmış, siyasi parti kapatmak imkânsız hâle gelmiştir. MGK'da sivil üye sayısı AB'nin direktiflerine uygun olarak arttırılmış, "düşüncenin" önündeki engeller kaldırılmıştır.
Ve ev ödevini teslim edip hocasından takdir bekleyen öğrencinin huzuruyla sıramıza oturmaya çalışırken de kürsüden gelen tekdirle kala kalmışızdır.
Bütün bu olanlardan sonra geçen hafta toplanan Avrupa Parlamentosu, Fransız Parlamenter Alain Lamassoure tarafından hazırlanan Türkiye Raporu'nu tartıştı.
Raportör Lamassoure sunuş konuşmasında yaşanan zorluklara karşın atılan adımların olumlu ancak yetersiz olduğunu bildirdi. Lamassoure, 2002'nin "kader yılı" olacağını ifade etti. "2002 Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılımı konusunda gerçek isteğini ortaya koyacağı yıl olacak" diyen Lamassoure, Kıbrıs konusunda "dönüm noktası" yaşanacağını bildirdi.
Kıbrıs sorununu "test unsuru" olarak gören AP'de ağırlığı olan parlamenterlere, AB'nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günther Verheugen yumuşak bir yaklaşımla katılarak, "Kıbrıs sorununun Türkiye - AB ilişkilerini şekillendireceğini" söyledi.
Raporda, Türkiye'nin attığı "bütün iyi niyetli ama yetersiz" adımların yanında özellikle şunların altı çiziliyor:
1.Üyeliğin yolu Kıbrıs'tan geçer. 2.AGSP'ye koyduğunuz blokaj kabul edilemez, kaldırın. 3.Kürtlere ayrımcı bir politika izlemeyin, diyalog ortamını arttırın. Kürtçenin kullanımına dair yasa değişiklikleri olumlu bulunsa da haklar genişletilmelidir.Kürtlere ayrımcı politika izlenmemeli, diyalog ortamı arttırılmalıdır.
Çeşitli parlamenterler fırsattan istifade çeşitli açıklamalarda bulunarak engin deneyimlerinden faydalanmamız imkânı sağladılar.
Daniel Cohn Bendit, "Türkiye gerçekten AB'ye girmek istiyorsa, adımlar yapılanların ötesine geçmeli, yoksa ortak bir geleceğimiz olmayabilir. Bu da üzücü bir durum olur" dedi.
Raporunun sunuşunu yapan Lamassoure, Türkiye'de ciddi ekonomik krize rağmen TBMM'nin önemli reformlar yaptığını belirtti, ancak cezaevinde kötü muamele, ifade özgürlüğü alanında kısıtlamalar olduğunu iddia etti ve "eski DEP milletvekillerinin hâlâ cezaevinde bulunmalarını" eleştirdi. Fransız parlamenter, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın BM girişimiyle sürdürülen toplantılara katılmamasını da eleştirirken, Türkiye'nin AGSP konusunda tavrını değiştirmesi gerektiğini ileri sürdü.
Hıristiyan Demokrat grup adına konuşan Alman Elmar Brok, Türkiye'nin özellikle Kıbrıs ve AGSP konularında daha yapıcı olmasını istedi.
Sosyalist Grup adına konuşan Avusturyalı Parlamenter Hannes Swoboda da Leyla Zana başta olmak üzere cezaevinde bulunan eski DEP milletvekillerinin serbest bırakılmasını isterken, Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda Kopenhag kriterlerini ne şekilde yerine getireceğine dair takvim sunması gerektiğini söyledi. Reformların önemli olduğunu kaydeden Swoboda, uygulamanın da önem taşıdığını kaydetti.
Avrupa Parlâmentosu kısaca 2002'nin kritik bir dönüm noktası olacağını söyledi.
İşe bakın, bizim uyum ve istikra âbidesi hükümet de düzlüğe çıkmamız için gereken süreyi 2002'ye kadar uzattı.
İçerden dışarıdan boğazımız sıkılıyor, ve ver, hep daha ver deniliyor bize.
AB'nin burnumuza takıp, isteyince çekip, canı isteyince bıraktığı demir halkayı bizi oynatmak için kullandığını kör gözler ne zaman görecek?
AB işbirlikçilerine ne zaman yüksek sesle "Dur" diyeceğiz?
Ayılmamız için daha ne lâzım?
Yer yerinden oynadı.
Anayasanın asıl tartışılması gereken, belki de referanduma götürülmesi gereken maddeleri güme gitti.
Bütün bu olanlardan sonra acaba diyorum, kıyak maddesi bilerek mi konuldu? Öyle ya, onun etrafında kopacak gürültü sırasında diğer maddelerin ne olduğu anlaşılmayacaktı?
Cumhurbaşkanı da bilmeden bu
oyuna mı geldi?
Şimdi ben AB'nin Türkiye masasında görevli olsam veya Türkiye'nin AB ile ilişkilerini siyasi hayatımın gayesi olarak görsem bu "ince" taktik herkesten çok benim işime gelmez miydi?
Öyledir kıymetli okuyucu; bu kıyak emeklilik gürültüsü en fazla AB'nin ve Türkiye'deki AB işbirlikçilerinin işine yaramıştır. İstedikleri her şey bırakın Meclis'i, kamuoyunda bile asla tartışılmadan "geçivermiştir."
Kürtçe yayın serbest bırakılmış, siyasi parti kapatmak imkânsız hâle gelmiştir. MGK'da sivil üye sayısı AB'nin direktiflerine uygun olarak arttırılmış, "düşüncenin" önündeki engeller kaldırılmıştır.
Ve ev ödevini teslim edip hocasından takdir bekleyen öğrencinin huzuruyla sıramıza oturmaya çalışırken de kürsüden gelen tekdirle kala kalmışızdır.
Bütün bu olanlardan sonra geçen hafta toplanan Avrupa Parlamentosu, Fransız Parlamenter Alain Lamassoure tarafından hazırlanan Türkiye Raporu'nu tartıştı.
Raportör Lamassoure sunuş konuşmasında yaşanan zorluklara karşın atılan adımların olumlu ancak yetersiz olduğunu bildirdi. Lamassoure, 2002'nin "kader yılı" olacağını ifade etti. "2002 Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılımı konusunda gerçek isteğini ortaya koyacağı yıl olacak" diyen Lamassoure, Kıbrıs konusunda "dönüm noktası" yaşanacağını bildirdi.
Kıbrıs sorununu "test unsuru" olarak gören AP'de ağırlığı olan parlamenterlere, AB'nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günther Verheugen yumuşak bir yaklaşımla katılarak, "Kıbrıs sorununun Türkiye - AB ilişkilerini şekillendireceğini" söyledi.
Raporda, Türkiye'nin attığı "bütün iyi niyetli ama yetersiz" adımların yanında özellikle şunların altı çiziliyor:
1.Üyeliğin yolu Kıbrıs'tan geçer. 2.AGSP'ye koyduğunuz blokaj kabul edilemez, kaldırın. 3.Kürtlere ayrımcı bir politika izlemeyin, diyalog ortamını arttırın. Kürtçenin kullanımına dair yasa değişiklikleri olumlu bulunsa da haklar genişletilmelidir.Kürtlere ayrımcı politika izlenmemeli, diyalog ortamı arttırılmalıdır.
Çeşitli parlamenterler fırsattan istifade çeşitli açıklamalarda bulunarak engin deneyimlerinden faydalanmamız imkânı sağladılar.
Daniel Cohn Bendit, "Türkiye gerçekten AB'ye girmek istiyorsa, adımlar yapılanların ötesine geçmeli, yoksa ortak bir geleceğimiz olmayabilir. Bu da üzücü bir durum olur" dedi.
Raporunun sunuşunu yapan Lamassoure, Türkiye'de ciddi ekonomik krize rağmen TBMM'nin önemli reformlar yaptığını belirtti, ancak cezaevinde kötü muamele, ifade özgürlüğü alanında kısıtlamalar olduğunu iddia etti ve "eski DEP milletvekillerinin hâlâ cezaevinde bulunmalarını" eleştirdi. Fransız parlamenter, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın BM girişimiyle sürdürülen toplantılara katılmamasını da eleştirirken, Türkiye'nin AGSP konusunda tavrını değiştirmesi gerektiğini ileri sürdü.
Hıristiyan Demokrat grup adına konuşan Alman Elmar Brok, Türkiye'nin özellikle Kıbrıs ve AGSP konularında daha yapıcı olmasını istedi.
Sosyalist Grup adına konuşan Avusturyalı Parlamenter Hannes Swoboda da Leyla Zana başta olmak üzere cezaevinde bulunan eski DEP milletvekillerinin serbest bırakılmasını isterken, Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda Kopenhag kriterlerini ne şekilde yerine getireceğine dair takvim sunması gerektiğini söyledi. Reformların önemli olduğunu kaydeden Swoboda, uygulamanın da önem taşıdığını kaydetti.
Avrupa Parlâmentosu kısaca 2002'nin kritik bir dönüm noktası olacağını söyledi.
İşe bakın, bizim uyum ve istikra âbidesi hükümet de düzlüğe çıkmamız için gereken süreyi 2002'ye kadar uzattı.
İçerden dışarıdan boğazımız sıkılıyor, ve ver, hep daha ver deniliyor bize.
AB'nin burnumuza takıp, isteyince çekip, canı isteyince bıraktığı demir halkayı bizi oynatmak için kullandığını kör gözler ne zaman görecek?
AB işbirlikçilerine ne zaman yüksek sesle "Dur" diyeceğiz?
Ayılmamız için daha ne lâzım?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002