Bu kez açılım Ermenistan'a doğru ve temsilcilikler düzeyinde. Ortada soykırım safsatası dururken "bayram değil seyran değil" muhabbetinin arkasında ne var? Türkiye'yi Ermeni açılımına iten güç ABD olmasın!
Ne hikmetse, Ermeni yanlısı ABD Başkanı Biden'ın NATO zirvesinde, sonra da G20 zirvesinde Tayyip Erdoğan ile görüşmeleri sonucu Ermenistan normalleşmesi gündeme oturdu. Biden'ın amacı ABD iç politikasında, hem de ara seçimler yaklaşırken bunu kullanması güçlü bir ihtimal.
Komşularımızla normalleşmesine normalleşelim de, önce Suriye'den başlasak… Ayrıca Ermenistan ile normalleşmenin ön şartı, sözde soykırım iddiasının çözümlenmesidir.
Ermeni diyasporasının soykırım iddialarını 1970'lerden itibaren yoğun bir şekilde gündeme getirmesinin nedeni hukuki olmayıp siyasidir. Ataları Türkiye'den göçmüş Ermeni asıllı Amerikalılar yakın gelecekte Amerikan mahkemelerinde dava açıp Türkiye'ye baskı yaptırarak tazminat talebinde bulunabilirler.
Nitekim, 2015'te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden sonuç alamayan Ermeni diyasporası tazminat ve gayrimenkul konusunda yargı yoluna yoğunlaştı. Dava, dünyada Ermeni diyasporasının en güçlü olduğu ABD'nin Kaliforniya eyaletinde açılıyor ve kazanılırsa bütün dünyada emsal olması isteniyordu. 2010'da Kaliforniya Eyaleti Bölge Mahkemesi'nde Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Merkez Bankası ve Ziraat Bankası aleyhinde ayrı ayrı dava açtılar. Mahkeme, 26 Mart 2013'te aldığı kararda, özetle iddianın yargılamaya konu edilemeyeceği ve özü itibariyle siyasi bir konu olduğu sonucuna vardı. Mahkeme, "Konu siyasidir, ben bu davaya bakamam" diyordu. Bu karar Ermeni davacıların avukatları tarafından Nisan 2013'te temyiz mahkemesine taşındı. Kaliforniya 9.Bölge Temyiz Mahkemesi davaları birleştirdi ve sonunda 9 yıl süren dava sonuçlandı.
Temyiz Mahkemesi kararını, ilk derece mahkemesinin dayandığı "siyasi mesele doktrini" yerine "zamanaşımı" gerekçesine dayandırdı. Temyiz Mahkemesi, kararında ayrıca, savaş dönemlerinin neden olduğu güçlüklerin zamanaşımı sürelerinin hakkaniyet gerekçesiyle durdurulabileceğini, davacılar bakımından ise böyle bir mağduriyetin oluşmadığını, çünkü davacıların iddia edilen katliam ya da sürgünlerin mağduru olmadıklarını, çoğunun atalarının onlarca yıl önce ABD'ye göç ederek yerleştiklerini belirtti. Yüksek Mahkeme bu gerekçelere dayanarak davayı sonlandırdı ve davayı reddetti. ABD hukuk sistemine göre davacıların konuyu ABD Federal Yüksek Mahkemesi'ne götürebilme hakları varsa da bu yola gitmediler. Yarın ne olur bilinmez!
Tedbiri elden bırakmamalıyız;
Yapmamız gereken Türk diyasporasını güçlendirmektir. Konsolosluklar önünde Mehter Marşı çalıp Türk bayrağı sallayacak olan bir diyaspora, ne kısa vadeli ne de uzun vadeli değişiklikler getirebilir. Akademik bursların, medya ve sosyal bilimlere yönlendirmelerin uzun vadede daha iyi sonuçlar vereceğini görmek mümkündür. Tepkisel hareket eden bir diyasporanın yerine kendi etkisini ve vizyonunu üretebilen bir diyaspora ancak bu şekilde geliştirilebilir.
Türkiye normalleşme adımları atarken Azerbaycan'ın önemini ve Rusya'nın ağırlığını da dikkate alarak dengeli bir politika izlemek zorundadır.