Pazarda sebze-meyve alan insanımız, 'sakın çürükleri koyma' diye pazarcıyı uyarır. Evde poşetten çürük çıkarsa bir daha o pazarcıdan alış-veriş yapmaz.
Vatandaşın bu hassasiyeti ev alırken de, elbise alırken de, don alırken de kısaca hayatın tamamında böyle. Olması gerekende bu zaten.
Ama iş siyasete gelince insanımız bu hassasiyetini kaybediyor, 'pazara kadar değil mezara kadar seninleyiz' taraftar mantığına bürünüyor.
Sonra başlıyor şikayete. Ardından tekrar sandığa gidiyor yine aynı oyu veriyor ve yine başlıyor şikayete.
İnsan, hiç verdiği oyu daha doğrusu verdiği yetkiyi sorgulamaz mı? 'Sen, bana şu şu vaatleri teklif ettin, bende sana yetkiyi verdim. Neden verdiğin sözleri yerine getirmedin', diye sormaz mı?
Hayatın her alanında ve devletin her kademe ve kurumunda sorun var. İktidar sahipleri ve muhalefet, sorunları çözmek yerine daha başka sorunlar ile sorunları kapatıyor. Neden? Kendi bekalarını sağlama almak için.
Oysa sorunların kaynağı net; 21 yıllık tek parti iktidarı ve Meclis'teki 21 yıllık müzmin muhalefet partileridir.
Hadi iktidar, 'biz, insanımızı şunları, şunları demiştik ama geldiğimiz nokta çok farklı' muhasebesi yapmadı.
Muhalefet, 'biz neden bu iktidara alternatif olamıyoruz, neden vatandaş bize yetkiyi vermiyor' muhasebesinin gerçek sebebi ile yüzleşmiyor.
Hadi onlar, bekaları için bu muhasebeden kaçtı. Peki, iki lira daha ucuz ekmek almak için kuyruğa giren vatandaş, sen neden kendi muhasebesini yapmadın, yapmıyorsun?
Örneğin daha o koltuklara oturmadan önce sana, bana ve hepimize Erdoğan ve partisi diyordu ki;
'Yaşama ve mülkiyet hakkını, düşünce, ifade, inanç, teşebbüs ve örgütlenme özgürlüğünü sınırlayan hükümler, evrensel hukuk ve özgürlük anlayışı dikkate alınarak yeniden düzenleyecektir…
Ceza yargılamasında savunmayı temsil eden avukatın statüsü, iddia makamını temsil eden savcının statüsü ile denkleştirilecektir…
Davanın taraflarına davayı gereksiz yere uzatma imkânı veren düzenlemeler kaldırılacak, davanın uzamasına yol açan davranışlara izin verilmeyecektir…
Kişilerin idari kararlarla kamu haklarından mahrum bırakılmalarının önüne geçilecek, kamu haklarından mahrumiyette yargı kararı zorunlu hale getirilecektir…
Hükümetin ve kamu yöneticilerinin hesap verme sorumluluğunu açıkça kabul etmektedir…"
Allah rızası için bu söylenenlere tek bir örnek verecek olan var mı?
Saray'ın harcamamaları ile aya dört şeritli yol yapılırdı.
Ortada Çin Seddinden uzun rüşvet, yolsuzluk, mafya ilişkileri iddiaları var.
Hükümetin ve kamu yöneticileri hesap verecek, demiştiler ama şimdi hesap soruyorlar. İma ettin, diye dava açıyorlar. Bilgileri ifşa ettin, diye hapse atıyorlar.
Yargıya ayar veriyorlar. Yüksek yargı kurumları planlı olarak birbirine girdi ve Saray taraf oldu. Saray ittifakı taraf oldu. Muhalefette taraf oldu.
Bu sözler nasıl unutulur?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne 3 kez başvuran, ülkemizdeki yargı sisteminden ve parlamenter sistemden her daim rahatsız olan Erdoğan, 2010 yılında bir paket hazırlayarak referanduma götürdü.
O reform paketini özetle şöyle övüyordu Erdoğan; "12 Eylül ile yüzleşmek için, 12 Eylül üzerindeki dokunulmazlık zırhını kaldırmak için 'Evet' diyoruz. Bu ülkede bir daha darbelerin yaşanmaması, ülkenin geleceğinin karartılmaması için, demokrasinin kesintiye uğramaması için 'Evet' diyoruz. Büyük Türkiye, güçlü Türkiye, itibarlı Türkiye için 'Evet' diyoruz.''
Erdoğan'ın bu sözlerine Pennsylvania'dan cevap gelmişti; 'Elimde olsa ölüleri diriltir, evet, dedirtirim'.
Ölüler değil ama diriler Erdoğan'a inandı ve evet, dediler. Baştan aşağı devlet kurumlarına ayar verdiler. Bu kurumlardan birisi de AYM idi. Şimdi o Erdoğan, AYM'ye karşı.
Ya Bahçeli?
Haziran 2015'te; "Her gün bize sövüyor, her gün yalan söylüyor. Peki, kimdir bu gafil? Kendisine Cumhurbaşkanı diyen Erdoğan; be hey densiz, be hey kanun tanımaz, ahlak bilmez!
Sen, Cumhurbaşkanısın, sen devletin başısın! Ne geziyorsun meydanlarda? Bizimle ne uğraşıyorsun?
Biz, zalim Esad'a çok şükür 'kardeşim' demedik, ailecek tatile çıkmadık. Hele hele Kandil'in yolunu hiç bilmedik.
Kandil'in tavizsiz havarisi, Ermeni hısmı, Türklüğün yaşayan düşmanısın!" diyen MHP Lideri Devlet Bahçeli bugün AYM Başkanı Zühtü Aslan'a;
"AYM başkanının dilinin altında eveleyip gevelediği asıl maksadı, asıl düşüncesi nelerden ibarettir? AYM başkanının haddini çok açık bir şekilde aştığını düşünüyoruz. Türk devletiyle uğraşma, cesaretin varsa Kandil'e git" diyor.
İşte sen, ben, biz, hepimiz muhasebe yapmadığımız için önümüze geçen insanlar dününü unuttu, her gün farklı kalıplar, farklı karakterler ile karşımıza çıktı, çıkıyorlar. Biz kaybediyoruz, onlar hep kazanıyorlar.
Adalet mi? Adalet kadıya göre ise gün gelir kadı da değişir. Değişmeyen bir kadı gösterebilir misiniz?
- İktidarın faizsiz ekonomi özlemi! / 04.06.2025
- Papa, İznik ve Vatikan’ın hedefi / 02.06.2025
- Her şey 31 Mart 2019’da mı başladı? / 01.06.2025
- Kiminin ahtapotu kiminin de turpu / 31.05.2025
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025