Biz Müslümanız, namaz kılarız. Namaz kılmak, Müslüman ve insan olmanın en önemli göstergelerinden ve ritüellerinden biridir. Namaz, nefis ve şeytana ve bunların somutlaşmış ve kurumsal bir hale gelmiş şekli olan bütün beşerî emperyalist yapılara karşı sahih, sağlam bir tepki verişin ve asaletli bir karşı koyuşun ifadesidir. Namaz, insanın Firavunlaşmasına karşı bir tedbirdir. Namaz kılıp da namazın ruh ve şuurunu idrak etmeyenler, kibir abidesi olarak Firavunluk taslıyorlar bugünlerde. Namazda hem isyan vardır, hem itaat. Yani lâ ilâhe illallah. Tanrılık izafe edilenlerin hiçbiri gerçek tanrı değildir. Gerçek tanrı, sadece İslam’ın tanımladığı Allah’tır. Sahte tanrılara isyan, gerçek tanrıya itaat.
* Namazda kıyâma dururuz. Dimdik, ayakta, kararlı, rahat, azimli, uyanık şuurla bir duruştur bu. Bununla şeytana, nefse, küfre, zalime ve haksıza karşı dimdik karşı durduğumuzu, bu konuda mücadeleye tam hazır olduğumuzu, hiçbir şekilde geri çekilmeyeceğimizi, tam bir sebat gösterdiğimizi, gevşemediğimizi, korkaklık, tereddüt hissettirmediğimizi sembolik bir dille ifade etmiş oluruz. Baş, sadece Allah’ın önünde eğiktir, dünyalık fani ve funny değerlerin, kişilerin, kurumların, ideolojilerin, devletlerin önünde değil. Namaz aynı zamanda insanın topraktan gelip toprağa gidiş sürecinin simgesel bir karşılığıdır. Kıyam, insanın topraktan doğruluşunun, çocukluk ve gençlik döneminin bir simgesidir.
* Rükûa eğiliriz. Bununla insana saygımızı, insanlar karşısında kibirlenmediğimizi, kendimizi kimseden üstün görmediğimizi, gerektiğinde yaptığımız hatalar için af dilediğimizi sembolik bir duruşla gösteririz. Ayrıca Allah’ın önünde nefsimizin tam ortasından ikiye bükülüşünün bir simgesidir. Rüku, insan ömrünün orta yaşlılık sürecinin simgesel bir karşılığıdır.
* Secdeye gideriz. Bununla sadece Allah’a taptığımızı; Allah’tan başka hiçbir değeri, düşünceyi, kişiyi, kurumu ilah edinmediğimizi, O’nun dışında hiç kimsenin, hiçbir devletin ve milletin önünde eğilmediğimizi göstermiş oluruz. Secdeye gitmek, yerle, toprakla aynîleşmek demektir. Toprak mahviyetin, tevazuun simgesidir. Secdede toprakla bütünleşmek demek, Allah’ın önünde tam bir mahviyettir, tam bir tevazu halini almak demektir. Kültürümüzde “toprak gibi mahviyet” çok kullanılan bir tabirdir. Secde, aynı zamanda topraktan gelen insanın toprağa dönüşünün, ölümünün bir karşılığıdır.
Böylece kıyamla, rükuyla, secdeyle tam insan oluruz. Arapçada insan, âdem demektir. Âdem de elif, dal ve mim harfleriyle yazılır. Yani kıyamda “elif”iz, rükuda “dal”ız, secdede “mim”iz, böylece âdem oluruz, yani insan.
İnsan, İblisten, şeytandan farklılaşarak insan olmuştur. Şeytan, kibirle şeytan olmuş, insan tevazu ile insan. Namaz, insan nefsinin kibrini üç aşama halinde kademe kademe yok eden bir ibadettir. İnsan nefsinin kibri kıyamda baş öne eğilerek kırılmaya başlar, bu başlangıç aşamasıdır. Rüku ile bel bükülerek yarı yarıya kırılır, çünkü dümdüz olan insan vücudu, ikiye bükülür. Secde ile baş, yere değerek kibir tamamen kırılır.
Namazla her gün beş vakitte, Cuma ve bayram namazlarında Allah’ın bize verdiği bütün nimetlere olan teşekkürümüzü bedenimizle, dilimizle ve kalbimizle ifade ederiz. Verilen ve ikram edilen nimetlere teşekkür etmek insanlık gereğidir; teşekkür etmemek nankörlüktür. Namaz bize insanlığımızı hatırlatır. Sureler, dualar okuyarak Allah’la olan gönül bağımızı sürekli hatırda tutarız. Yaratıcımızın, rızık verenimizin, bedenimiz, ruhumuz ve bir bütün olarak hayatımız üzerinde tam kontrol sahibinin kim olduğunu unutmadığımızı namazla görünür kılarız.
Namaz, bir Müslüman için bütünlüklü bir ibadetin komprime bir terkibidir. İslam’ın ve imanın bütün şartları sembolik bir terkip içinde namazda mevcuttur.
İnsanın insan, âdemin adam olması namazla mümkündür. Namazsız âdem, âdem (yokluk)dir. Âdeme mahkûmiyet bir çılgınlıktır. Âdem olmak, hürriyete ve sonsuzluğa açılan bir var oluştur.
* Namazda kıyâma dururuz. Dimdik, ayakta, kararlı, rahat, azimli, uyanık şuurla bir duruştur bu. Bununla şeytana, nefse, küfre, zalime ve haksıza karşı dimdik karşı durduğumuzu, bu konuda mücadeleye tam hazır olduğumuzu, hiçbir şekilde geri çekilmeyeceğimizi, tam bir sebat gösterdiğimizi, gevşemediğimizi, korkaklık, tereddüt hissettirmediğimizi sembolik bir dille ifade etmiş oluruz. Baş, sadece Allah’ın önünde eğiktir, dünyalık fani ve funny değerlerin, kişilerin, kurumların, ideolojilerin, devletlerin önünde değil. Namaz aynı zamanda insanın topraktan gelip toprağa gidiş sürecinin simgesel bir karşılığıdır. Kıyam, insanın topraktan doğruluşunun, çocukluk ve gençlik döneminin bir simgesidir.
* Rükûa eğiliriz. Bununla insana saygımızı, insanlar karşısında kibirlenmediğimizi, kendimizi kimseden üstün görmediğimizi, gerektiğinde yaptığımız hatalar için af dilediğimizi sembolik bir duruşla gösteririz. Ayrıca Allah’ın önünde nefsimizin tam ortasından ikiye bükülüşünün bir simgesidir. Rüku, insan ömrünün orta yaşlılık sürecinin simgesel bir karşılığıdır.
* Secdeye gideriz. Bununla sadece Allah’a taptığımızı; Allah’tan başka hiçbir değeri, düşünceyi, kişiyi, kurumu ilah edinmediğimizi, O’nun dışında hiç kimsenin, hiçbir devletin ve milletin önünde eğilmediğimizi göstermiş oluruz. Secdeye gitmek, yerle, toprakla aynîleşmek demektir. Toprak mahviyetin, tevazuun simgesidir. Secdede toprakla bütünleşmek demek, Allah’ın önünde tam bir mahviyettir, tam bir tevazu halini almak demektir. Kültürümüzde “toprak gibi mahviyet” çok kullanılan bir tabirdir. Secde, aynı zamanda topraktan gelen insanın toprağa dönüşünün, ölümünün bir karşılığıdır.
Böylece kıyamla, rükuyla, secdeyle tam insan oluruz. Arapçada insan, âdem demektir. Âdem de elif, dal ve mim harfleriyle yazılır. Yani kıyamda “elif”iz, rükuda “dal”ız, secdede “mim”iz, böylece âdem oluruz, yani insan.
İnsan, İblisten, şeytandan farklılaşarak insan olmuştur. Şeytan, kibirle şeytan olmuş, insan tevazu ile insan. Namaz, insan nefsinin kibrini üç aşama halinde kademe kademe yok eden bir ibadettir. İnsan nefsinin kibri kıyamda baş öne eğilerek kırılmaya başlar, bu başlangıç aşamasıdır. Rüku ile bel bükülerek yarı yarıya kırılır, çünkü dümdüz olan insan vücudu, ikiye bükülür. Secde ile baş, yere değerek kibir tamamen kırılır.
Namazla her gün beş vakitte, Cuma ve bayram namazlarında Allah’ın bize verdiği bütün nimetlere olan teşekkürümüzü bedenimizle, dilimizle ve kalbimizle ifade ederiz. Verilen ve ikram edilen nimetlere teşekkür etmek insanlık gereğidir; teşekkür etmemek nankörlüktür. Namaz bize insanlığımızı hatırlatır. Sureler, dualar okuyarak Allah’la olan gönül bağımızı sürekli hatırda tutarız. Yaratıcımızın, rızık verenimizin, bedenimiz, ruhumuz ve bir bütün olarak hayatımız üzerinde tam kontrol sahibinin kim olduğunu unutmadığımızı namazla görünür kılarız.
Namaz, bir Müslüman için bütünlüklü bir ibadetin komprime bir terkibidir. İslam’ın ve imanın bütün şartları sembolik bir terkip içinde namazda mevcuttur.
İnsanın insan, âdemin adam olması namazla mümkündür. Namazsız âdem, âdem (yokluk)dir. Âdeme mahkûmiyet bir çılgınlıktır. Âdem olmak, hürriyete ve sonsuzluğa açılan bir var oluştur.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015